''Hep ağlayacağım şeyleri yapıyorsun,'' Şefkatle yüzüme bakarken dudaklarımı büzdüm ve ağlamaya devam ettim. Birkaç defa 'cık' sesi çıkarmış ve bir elini yanağımdan ayırarak iki parmak ucuyla dudaklarımın üzerini okşar gibi vurmuştu. ''Ağlama artık, yoksa çocuklarımızı doldurup üzerine salarım.''

''Onlar bana zarar vermezler,'' dedim tekrar burnumu çekerken. Ufacık bir gülümsemeyle, ''Aferin onlara.'' demişti.

Bir süre birbirimize bakmıştık, öyle sevgi dolu, öyle şefkatle bakıyordu ki bana; benim de sevgiyi hak ettiğime inandırıyordu. En çokta onun sevgisini hak ediyordum.

''Bana, 'gözlerinin resmini çizer misin?' diye sorduğunda onu albüm kapağın yapacağın aklımın ucundan bile geçmedi.'' dedim yavaşça. Bir gün, birlikte otururken aniden, 'Mercan, benim için kendi resmini çizer misin?' diye sormuştu. Anlam verememiş hatta bunu istememiştim ama o bir şekilde beni ikna etmiş ve gözlerimi çizmemi istemişti. Bittiğinde ise fotoğrafını çekmişti. Çektikten sonra birkaç saniye ekrana bakarak bana dönmüş ve yanağımdan öpüp neşeli bir gülüşle koşa koşa evden gitmişti.

''Akıl sır erdirilemez bir adam olduğumu biliyorum,'' demişti çapkın bir göz kırpmayla. Ona gülümseyerek tişörtünün ucunu bırakmış ve beline sarılarak gözlerimi kapatmıştım. ''Sana aşığım Furkan, bunu da biliyor musun?''

Nefes almayı bıraktığında tekrar gülümsemiş ve ondan ayrılmıştım. Beklemediği anlarda ona aşık olduğumu söylememle birkaç saniyelik duraksamalar yaşıyor ve beni allak bullak yüz ifadesiyle memnun ediyordu. Yine o ifadesiyle sesli bir şekilde gülmüş ve iki yanağından sıkarak kafasını iki yana sallamıştım. "Furkan, o kadar tatlısın ki!" Dayanamayarak iki yanağına da dudaklarımı bastırarak geri çekilmiştim.

Furkan birkaç saniye benimle göz göze kaldığında yanaklarım kızarmış ve ben gözlerimi kaçırmıştım. Derin bir nefes alarak iki elini de bulunduğu yerden çekmiş ve belimin iki yanına koyarak alınlarımız değecek kadar bizi birbirimize yaklaştırmıştı. Yavaşça yutkundum ve birkaç santim uzağımda duran kırmızı ve dolgun dudaklara baktım.

Ona artık daha fazlasını vermek istiyordum. Furkan beklerdi ve bunun bahsini bile açmazdı fakat ben bekleyemiyordum. Dudaklarından öpmek, tadını almak istiyordum. Kendimi bunun için çok kez hazırlasam da hiçbir zaman ilk adımı atamamıştım fakat şimdi çekinmek istemiyordum.

O, düşüncelerimden bir haber alnını alnıma yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Birkaç saniye kapalı gözlerini ve uzun kirpiklerini izledikten sonra ben de gözlerimi sımsıkı yumdum ve dudaklarımı büzdüm. İçimden 'hadi' dediğim gibi hiç beklemeden dudaklarımı Furkan'nın dudaklarının üzerine bastırmış ve öyle beklemiştim.

Belimdeki elleri tutuşunu sertleştirmiş ve şaşkınlıkla dudaklarımın üzerindeki dudaklarını aralamıştı. Birkaç saniye sonra dudaklarımı geri çekmiş ve kafamı eğmiştim. Utanıyordum, o kadar utanıyordum ki yanaklarımın alev alev yandığını hissediyordum.

Furkan bir elini çeneme attığında elinden kurtularak arkamı döndüm ve koşa koşa ondan kaçtım. Arkamdan seslendiğini, hatta beni takip ettiğini duymuştum ama ona aldırmadan benim için dizayn ettiği çalışma odama sığınıp kapıyı kapatarak sırtımı kapıya yasladım.

Ellerim yanaklarımda dururken ayaklarımı yere vurup sessiz çığlıklar atıyordum. Nasıl bakacaktım bir daha yüzüne? Bunu yaparken delirmiş olmalıydım.

Birkaç saniye sonra kapı tıklatıldı ve Furkan'ın sesini duydum. Ne düşündüğünü ses tonundan anlayamamıştım. "Bebeğim, oradan çıkar mısın?" Kafamı iki yana sallasam da görmemişti, yine de sesimi çıkartmadım. "Hadi lütfen, seni görmek istiyorum." Sessizliğim üzerine tekrar kapı tıklatıldığında sırtımı kapıdan çektim ve kapıyı aralayarak  hızla odanın ortasına doğru ilerledim.

gözyaşlarımı kurtar,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin