2...

442 132 714
                                    

Ne kadar süre Tahir'e sarılı kaldım bilmiyorum. O kadar çok ağlamıştım ki gücüm tükenmişti. Sadece omuzlarım inip kalkıyordu.

Tahir ise öylece yerde yatıyordu. Bunun bir rüya olmasını isterdim. Uyanmayı ve Tahir'in saçlarımı okşayarak " Geçti, güzelim. Ben yanındayım. Korkma. " Demesini.... Ah, ne çok isterdim.

Ama rüya değildi. Bu, yaşadıklarım tamamen kabustu.

Son bir kez Tahir'in o güzel, yakışıklı yüzünü ellerim arasına aldım ve son bir kez sevdiğim adamın alnına uzun bir öpücük bıraktım.

Bir yandan da doya doya o mis gibi  kokusunu içime çektim. Bir daha asla bu kokuyu koklayamacaktım. Ona sımsıkı sarılamayacaktım.

Sonra da Mahir'e dolu gözlerle bakarak " Mahir, ne olur bir şey yap. Ambulans çağır. " Dediğimi hatırlıyorum....

Mahir'in de beni umursamaz bir halde  adamlarına
" Götürün şunu. " Dediğini hayal meyal hatırlıyorum...

Bu anı bozan, beni Tahir'den ayırmaları oldu. Ellerimiz her ne kadar istemesem de birbirinden ayrıldı.

Son gücümle beni tutan adamlara " Bırakın, beni. Tahir'i burada bırakamam. " Diye direndim ama beni dinlemediler.

Kapıdan çıkmadan önce de son bir kez dönüp sevdiğime baktım.

Adamlar beni karga tulumba arabaya bindirdiler. Kaçmayayım diye de iki yanıma oturdular.

Mahir de bir kaç dakika sonra
arabaya bindiğinde araba hareket etmeye başladı.

Yola koyulduğumuz sırada gözlerimi kısarak ona baktım ve " Şimdi ne olacak?" Diye sordum.

Mahir benim aksime gayet rahat bir şekilde öne doğru eğildi. İşte şimdi burun burunaydık.

Bu, yakınlıkta olmamız, beni ürpertiyordu. O yüzden de titremeye başlamıştım. Ama bunu Mahir'in görmemesi lazımdı.  Cesur olmalıydım.

Mahir soğuk bir ses tonuyla
" O, adamın yaşayıp yaşamaması sana bağlı. Eğer uslu durursan yaşar. Ama bana kafa tutarsan onun mezarının başında Fatiha okursun. " Dedi.

Yok bu adam ruh hastasıydı. Tahir'i  göz göre göre ölüme terk edecekti. Üstelik Tahir  masumdu, onun beni sevmekten başka bir suçu yoktu.

Ah, Tahir  keşke  benim karşıma hiç çıkmasaydın. Derin bir nefes aldım ve aynı ses tonuyla Mahir'e " Senden korkmuyorum, bu bir ve asla senin karın olmayacağım. Bu da iki. "dedim.

Aklı sıra Mahir'e meydan okuyordum. Mahir'in ise bunun üzerine cevabı sadece tek kaşını kaldırmak oldu.
 
En sonunda eve geldiğimizde Mahir önden indi. Ben ise olduğum yerde oturmuş öylece ona bakıyordum.

Mahir bana baktı ve " İn aşağıya." Dediğinde ona cevabım sadece " İnmeyeceğim." Diyerek omuz silkmek oldu.

Mahir derin bir nefes aldı ve gür bir sesle " Sana in dedim." Dediğinde olduğum yerde sıçradım.

Mahir benim inat ettiğimi görünce yanında duran adamlara baktı ve baş işaretiyle " İndirin şunu." Diyerek beni arabadan indirmelerini istedi.

Adamlar da aldıkları emir üzerine harekete geçtiler. İki adam beni kollarımdan tuttuğu sırada ise ben de onlara baktım ve son gücümle " Bırakın beni. Size bırakın dedim. " Diye bağırdım.

Ama bu adamların umrunda olmadı. Aksine kollarımda baskı daha da arttı. Adamlar beni sürükleyerek hemen karşımızda bulunan eve doğru götürdüler.

Eve girdiğimizde ise Mahir de arkamızdan sanki az önce beni alıkoyan olan kendisi değilmiş gayet rahat bir şekilde eve girdi.

Adamlar Mahir'e baktı ve
" Abi, emrin ne?" Diye sordu. Mahir de cevap vermeden önce durup kısa bir süre beni baştan aşağı süzdü

Asi- Bir Mardin Hikayesi Where stories live. Discover now