10. BÖLÜM - BİR YOK OLUŞ İLE BAŞLANGIÇ ARASINDA SIKIŞMIŞ BİR EZGİ

Start from the beginning
                                    

    Ortalıkta olmayan Yıldız Kralı.

    Sürekli bunları düşünüyordum ama hiç somut bir şey elde edemiyordum. Kimse bana hatırlamam için baskı yapmıyordu. Gökyüzü Elçisi hariç tabii. Diğer herkes akışına bırakmıştı ve anılarımın bir şekilde geri geleceğini söylüyorlardı. Ama farkındaydım, diken üstündeydiler. Ben ve Arya hatırlarsak bir şeyler ortaya çıkacaktı ve belki de bir kaos olacaktı.

    Derin bir iç çektim sessizliğe. Sessizlik deyince dinlenmek gelir insanın aklına ama bu sessizlik gerçekten de çok şey söylüyordu. Çok yoruyordu. Sessizlik çok gürültülüydü.

    Hafiften aydınlanmaya başlamış olan Gökyüzü'ne baktım. Kollarımı kanepenin sırtında birleştirmiş, çenemi de kollarıma yaslamış açıklığı öylece izliyordum. Yıldızlı gece yerini yeni doğan pembe güne teslim etmiş fakat Ay, Güneş'e inat orada bekliyordu. Gitmek için benden izin istiyor gibiydi.

    Ayağa kalkıp devasa kitaplığı incelemeye başladım. Kitapları çok severdim ve geldiğimden beri burnumun dibinde olan bu kitaplara elimi bile sürememiştim. Ne aradığımı bilmiyordum. Yine de bakmaya devam ettim.

    Üzerinde 'Krallıklar' yazan kalın kırmızı ciltli bir kitabı gözüme kestirdim. Bu yerin kendine özgü bir dili ve yazısı vardı ve ben bunları kolayca anlıyor ve okuyabiliyordum. Annem bunun bilinçaltımda yatan bilgilerden kaynaklı olduğunu söylüyordu. Ve tabi Öz'e kavuşmuş olmamdan.

    Uzanıp kitabı çıkardım ve hemen yanda bulunan beyaz çalışma masasının üzerine koydum. Masanın başına geçip kitabın sayfalarını çevirmeye başladım.

    "Bakalım burada ne varmış..." diye mırıldandım.

    Kitapta şöyle bir paragraf görünce durup okumaya başladım: "Dünya yaratıldığı andan itibaren Gökyüzü'nün Ruhu oradaydı. Gecenin ve gündüzün, sıcağın ve soğuğun, ölümün ve yaşamın dengesinin sağlanması gerekiyordu. Gökyüzü'nün Ruhu bir elçi yarattı ve onu Yeryüzü'ne yolladı. Üç dişi ve üç erkek insan seçmesini emretti ona. Elçi denileni yaptı ve amaca uygun üç dişi ve üç erkek insanı Gökyüzü'ne sundu. Gökyüzü dişileri Güneş'e, Ay'a ve Yıldızlar'a böldü ve böylece Öz'ün ilk adımları atıldı. Sonra ise dişilerden, seçilen erkek insanlardan birini kendine eş olarak seçmesini istedi ve böylece ilk Krallıklar kuruldu. Güneş Krallığı'na gündüzü ve sıcağı, Ay Krallığı'na geceyi ve soğuğu, Yıldız Krallığı 'na ise ölümü ve yaşamı, aynı zamanda da geceyi bahşetti. İnsanlar bu kutsal görevi kabul etti. Dişiler yönetime geçti, erkekler emirlere uydu ve korunmayı sağladı. Böylece ilk Öz devri başlamış oldu."

    Diğer paragrafa geçmeden önce durdum. Yıldız Krallığı bu durumda daha güçlü gibi gözüküyordu. Mia'nın bana söylediklerini hatırladım. Yıldızlar daha fazlaydı bu yüzden Yıldız Krallığı çok güçlüydü. Okumaya devam ettim.

   "Güneş Krallığı tek başına bütün gündüze hakimdi. Yıldız Krallığı hem ölüm ve yaşam dengesine hem de geceye hakimdi. Ay Krallığı ise sadece geceye hakimdi ama bazen Ay, Güneş'in tepede olduğu zamanlarda bile gözle görülebiliyordu. Fakat gündüzleri gücü yok denecek kadar azdı. Bu yüzden denge sağlanması için..."

    Cümlenin geri kalanı yoktu. Yırtılmıştı ve bu çok tuhaftı. Dengenin sağlanması gerekiyordu ve bunun bir çözümü vardı. Ama birileri bunu öğrenmemi istemiyordu anlaşılan. Sayfaları çevirmeye başladım ve gözlerimle hızlı hızlı dikkatimi çekecek bir şey aradım. Sayfaları çevirirken kapı açıldı ve içeri sivri kulaklı, kocaman yeşil gözlü ve açık yeşil saçları olan sevgili yardımcım girdi.

    "Uyanmışsın," dedi Mia tatlı bir tebessümle. Mia ile samimiyetimizi bayağı bir ilerletmiştik.

    "Hiç uyumadım ki," dedim yavaştan esneyerek.

Gökyüzü'nün İçinde - 1    (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now