Partiye vardılar. Allegra hemen diğer ebeveynleri -Potter'ları bulmaya gitti. Etraf önemli kişilerle doluydu. Gwen, Potter'ların bu kadar insanı tanıdığını bilmiyordu. Bir kızı izleyen Sirius'u sonunda gördü. Gwen, onun Sirius'un yıllardır aşık olduğu ama elde etmek için hiçbir şey yapmadığı Hufflepuff kızı Solis Edwards olduğunu fark edince kıkırdadı.

"İzlemeyi bırak seni sapık ve gidip onunla konuş."

"Keşke bu o kadar kolay olsaydı."

"Bu o kadar kolay." diye bir ses duyuldu. Bir kol birdenbire Gwen'in beline dolandı.

"Ah, kapa çeneni Çatalak. Gwen'e ondan hoşlandığını itiraf etmen için çok fazla ateş viskisi içmen gerekti." Sirius gözlerini devirdi.

"Tamam bay küstah." James alay etti. Yüzünde bir tebessümle, gülen kız arkadaşına baktı. "Biraz yumurta likörü ister misin?"

"Noel çoktan geçti Jamie." Kıkırdadı.

"Yumurta likörünün sadece noelde yapılabileceğini kim söyledi?" dedi sırıtarak.

"Tamam, gidin de başka bir yerde tatlı aşıklar olun." Sirius alay etti. Çifti uzaklaştırdı. Kız dilini çıkardı ve James'i mutfağa doğru çekti.

"Neden Patiayak ona karşı harekete geçmiyor? Lockhart'tan ayrıldığını duydum." dedi Gwen bardağını yumurta likörüyle doldururken.

"Bilmiyorum. Belki de ondan gerçekten hoşlanıyordur." diye cevapladı. "Onu hiç bu kadar gergin görmemiştim."

"Yani en azından o playboy olayını yumuşatıyor. Siri'nin birini hamile bıraktığını düşünsene. Bu çılgınca olurdu." Kıkırdadı. (Ç/N: She knows...)

"Muhtemelen hiçbir zaman yaşanmaz." diye mırıldandı James.

"Hamilelik demişken, ablam da hamile."

"Vay canına. Adeline'ı tebrik ederim. Ona bir mektup yazacağım." Gülümsedi, "Teyze olacaksın."

"Gwen Teyze kulağa hoş geliyor, değil mi?"

"Evet. Öyle."

Birkaç saat geçti, çift koltukta oturuyordu. Gwen James'in omzuna uzanıyordu. Yumurta likörü yüzünden hafif çakırkeyifti. Neredeyse gece yarısıydı. Yani 1978 olmak üzereydi. Gwen göz ucuyla Sirius'un Solis Edwards'a yaklaştığını gördü ve bu onu gülümsetti.

"Sonunda onunla konuşacak cesareti buldu." Gwen gülümsedi.

Herkes 30'dan geriye doğru saymaya başladı.

"Sevgilim." diye seslendi James.

"Sen ve senin Fransızca* kelimelerin." Gwen sarhoş bir şekilde kıkırdadı. (Ç/N: James aslında cherie diyor ama ben sevgilim olarak çeviriyorum.)

"Neden? Onlardan nefret mi ediyorsun?"

"Hayır. Bunu seviyorum. Bana nasıl istersen öyle seslenebilirsin James."

Yeni yıla 15 saniye kaldı.

"Bu gece ne kadar güzel göründüğünü sana söylemiş miydim?" diye sordu James.

"Henüz değil. Ancak iyi göründüğüm oldukça açık." Gwen sırıttı.

Yeni yıla 10 saniye kaldı.

"Leydim, yeni yıl öpücüğünüzü alma onurunu bana bahşeder misiniz?" James aniden onu kendisine yaklaştırdı.

Kız düşünüyormuş gibi yaparak çenesini ovdu. Sanki düşünülecek bir şey varmış gibi. James tek kaşını kaldırmış ona bakıyordu. Bu Gwen'i kıkırdattı.

3

2

"Bir de soruyor musun?" Gwen onun yerine onu yakasından çekti ve dudaklarını birbirine yapıştırdı. James'in eli içgüdüsel olarak onun belini tuttu. Herkes mutlu yıllar diye bağırmaya başladı. Artık yepyeni bir yıla girmişlerdi. 1978'e.

Çift birbirinden ayrıldı. "Mutlu yıllar sevgilim."

"Mutlu yıllar, aşkım. Biraz daha içmeliyiz." Gwen alkole meraklı bir tip değildi çünkü bunu kaldıramıyordu. Sızan ve ertesi gün hiçbir şey hatırlamayan tiplerdendi.

"Ama zaten yumurta likörleri yüzünden yeterince sarhoş oldun."

"Gevşe James. Bu yılbaşı." Gwen ayağa kalktı ve onu Potter'lara ait olan içecek deposuna doğru çekti.

"Emin misin?" dedi Gwen bir şişe ateş viskisi açarken.

"Elbette. Sen de içmelisin." Gwen gülümsedi ve içkiyi shot bardağına döktü.

"Ben sadece izleyeceğim." Doğrusu, James endişeliydi. İçmeyi ne kadar sevse de. Gwen'in çok fazla içen birisi olmadığını biliyordu. Onunla ilgilenmeliydi.

"İyi." Gwen içkiyi içti.

Bir tane içti.

İki tane içti. James onu üçüncüden sonra durdurmak istedi.

Üç tane içti.

"Gwen, dur hadi."

"Daha fazla istiyorum..." diye geveledi. Hâlâ sızmaması bir mucizeydi.

"Sevgilim, hadi duralım tamam mı? İnsanların gittiğini duyabiliyorum. Seni uyutacağım." James onu kaldırmaya çalıştı ama o kımıldamadı.

"Hayır! Uyumak istemiyorum!"

Son çare onu taşımaktı ve öyle de yaptı. Onu kollarının arasına aldı. Gelin gibi. Evin etrafına bakınca herkes gitmiş gibi görünüyordu. Fleamont ve Mia çoktan gitmişti. Belki de odalarında dinleniyorlardı. Gwen'i evine götürmeyi düşündü ama belki de onu kendi odasına götürmek şu anda en kolay seçenekti.

Onu yatağına bıraktı, Gwen geri kalkmaya çalıştı. James onu yatağa bağlamak zorunda kaldı. Bu elbiseyi giymek onun için rahatsız edici olmalıydı. Bu yüzden onu hızlıca kendi tişörtüyle değiştirdi. Garip bir şekilde Gwen uyumuyordu.

"Gwen... Uyu."

"Yapamam..." Aniden gözyaşlarına boğuldu.

"Gwen? Sorun ne bebeğim?" Hemen onu kucakladı.

"Çok yoruldum. Korkuyorum. Bunu yapmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. Hortkulukları bulmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. Hayatının tehlikede olmasından nefret ediyorum. Her şeyden nefret ediyorum." Hıçkırdı, "Kimsenin incinmesini istemiyorum."

James onun saçını okşadı. Belki de doğru söylüyorlardır, sarhoş bir adamın sözleri ayık bir adamın düşünceleridir. Tıpkı zamanında kendisinin de Gwen'e yaptığı itiraf gibi. Gwen'in ağladığını görmek onu üzüyordu. Gwen genellikle sakin tarafını gösterirdi. Onun gerçek üzüntüsünü hiç görmemişti. Acısını dindirmek istiyordu. Ama yapamıyordu ve bu onu kızdırıyordu.

"Söz veriyorum, her şey iyi olacak." Alnından öptü. Gwen yavaş yavaş uyuyakaldı, belki de histeri krizinden dolayı yorgun düşmüştü.

*******

Kelime Sayısı: 1069

Öf 20'lik diş ağrısından ölüyorum 😭 Ağrıdan kıvranarak çevirdim tüm bölümü. Kafamı veremeyip çeviride hata yapmışsam uyarın lütfen.

10 bin olmamıza az kalmışşş 🥳

Finale son 3 :')

BELOVED || James Potter [Türkçe Çeviri] // TAMAMLANDI Where stories live. Discover now