Bölüm 23

234 24 0
                                    

       "Aslında hayır." Babası garip bir şekilde başını salladı.

       "O halde neden ben? Neden ben onunla tanıştım?"

       "Çünkü... Sen seçilmiş kişisin."

       Gwen kahkahalara boğuldu. Seçilmiş kişi mi? Bu nasıl bir saçmalık? Boktan bir muggle süper kahramanı gibi. Ama babası gülmüyordu, bu onu durdurdu. Boğazını temizledi.

       "Bu hiç mantıklı değil baba."

       "İnanmanın zor olduğunu biliyorum. Ama gerçek bu."

       "Neden bana bundan daha önce bahsetmedin?"

       "Çünkü senin de dediğin gibi bu anlamsız. En küçük kızımın Ölüm'ün seçilmiş torunu olacağını hiç düşünmemiştim."

       "Doğru." Gwen iç çekti. "Peki şimdi ne yapmalıyım?"

       "Görüde ne vardı?" 

       "Karanlık nesneler. Hortkuluklar - bunun ne olduğunu biliyorsan tabii. Bu konudaki araştırmalarım biraz zaman aldı ve-" durdu. Herkesin öldüğü görüntüler. Hogwarts'ın kapısındaki ceset yığınları. Hoş bir manzara değildi.

       "Gwen?"

       "Üzgünüm. Ah, tonlarca ölü insan vardı ve sonra Ölüm'le tanıştım. Tom Riddle'ın yükseleceğine dair bir şeyler söyledi. Onun kim olduğunu bile bilmiyorum." İsmi duymak Gabriel'in gözlerinin bir kez daha açılmasına neden oldu. Bu isim ona çok tanıdık geliyordu. Dumbledore'un daha önce bahsettiği isimdi.

       "Dumbledore'a söylemeliyiz."

       "Ne? Neden ki? Ona güvenebilir miyiz?"

       "Evet. Evet güvenebiliriz." Babası ayağa kalktı, "Bunlardan kimseye bahsetme. Tamam mı?"

       "Tamam."

       "James'e bile."

       "Ne? Saklayamam-"

       "Ona söyleme. Henüz değil Gwen. Bu tehlikeli bir bilgi."

       "Tamam. Ama zamanı geldiğinde ona her şeyi anlatacağım." Neden tehlikeliydi? Bu gördüğü şeylerin gerçekleşeceği anlamına mı geliyordu? Herkes ölecek miydi?

       Gabriel iç çekerek başını salladı. Daha sonra da gitti. Gwen şöminenin önünde biraz daha oyalandı. Kendini biraz yorgun hissetti ve uyumaya karar verdi.

*******

       Yatağında uzanırken pencereden küçük sesler geldi. İnledi. Birisi penceresine küçük çakıl taşları atıyordu. Gwen kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Ne giydiğini umursamadan aşağıya indi ve arka kapıyı açtı. Yüzünde bir sırıtışla James Potter ortaya çıktı.

       "Neredeyse gece yarısı oldu James." Kollarını çaprazladı.

       "Biliyorum." Çocuk gülümseyerek ona yaklaştı. "O kadar yorgun musun?"

       "Hmm." Kız uykulu bir şekilde gözlerini ovuşturdu.

       "O halde yarın tekrar gelirim. Kız arkadaşımın güzellik uykusunu bozmak istemiyorum." James kızın alnını usulca öptü ve gitmek üzereyken Gwen onun bileğini tuttu.

       "Çok geç. Bana ne istediğini söyle." Soğuk hava teninde oyalandı, bu yüzden James'e sarılmaya karar verdi. İşin garibi, James Potter'ın vücudu doğal sıcaktı. En güzel kucaklaşmalar onunla olurdu.

       "Ben sadece... Endişelendim. Biliyorum bir hafta oldu ve iyisin. Ama bilinç kaybından dolayı merdivenlerden düşmek iyi bir şey değil. Sadece tamamen iyi olduğundan emin olmak istedim." James, donmakta olduğunu bilerek onu ısıtmak için açıkta kalan cildini ovalarken iç çekti.

       "Hmm. İyiyim, yemin ederim." Gwen ona güven verici bir şekilde gülümsedi, "Yatıya kalmaya ne dersin, zaten buradasın."

       "Peki." James kıkırdadı. Gwen parmaklarını birbirine kenetledi ve onu odasına götürdü. "Cübbeni giymeyi unutacak kadar yorgun muydun? Ya gelen ben olmasaydım?" Gwen ince beyaz bir gömlek ve şort giymişti.

       "Başka kimse pencereme çakıl taşı atmayacağından gelenin sen olduğunu biliyordum." dedi kıkırdayarak.

       Çift yatağa uzandı ve Gwen, James'in göğsüne sarıldı.

       "Yakında Hogwarts'a geri döneceğiz." diye başladı James. Gwen'in iyi olduğundan emin olmak istemesinin dışında gelmesinin başka bir nedeni daha vardı, ona anlatacak şeylerinin olması.

       "Evet. Zaman çok hızlı geçiyor."

       "Aşkım."

       "Evet?"

       "Ben Öğrenci Başkanı oldum ve McGonagall beni takım kaptanı yaptı."

       "Ne?! Gerçekten mi?" Hemen doğruldu ve James'e baktı. Gözlerinde heyecan vardı.

       "O kadar mutlu oldun mu?" Kıkırdadı. Doğrusunu söylemek gerekirse, davranışlarını düzeltmek için çok uğraşmıştı, ki bu çok zordu, öğrenci başkanı olmayı beklemiyordu. Ancak onu hak ettiğini herkese kanıtlamak istiyordu.

       "Gwen'in Potter oğlanıyla çıkması gerçekten çok tuhaf. Yani yıllardır yakın arkadaş olduklarını biliyorum ama Merlin aşkına, o James!" dedi bir Ravenclaw oğlanı arkadaşına.

       "Zeki ve çekici. Ateşli olduğunu da unutma." diye cevap verdi arkadaşı.

       "O berbat. Sürekli cezaya kalıyor. Gerçekten de güzel bir yüzün seni bir yere götüreceğini mi düşünüyorsun? Onu hak etmiyor." dedi çocuk. James Potter'ın onları dinlediğini bilmiyordu. James sinirlenmişti ama daha çok kendine güveni kırılmıştı. Bundan daha fazlası olduğunu kanıtlamak istedi.

       "Elbette mutlu oldum. Senin adına sevindim." Gwen parlak bir şekilde gülümsedi. Uykusu çoktan kaçmıştı. '"Ve..."

       "Hmm?" Kız onun ela gözlerine baktı ve dudaklarına doğru eğildi. Ona nazik bir öpücük verdi.

        "Tebrik ederim aşkım. Bunun için çok çalıştın. Sen öğrenci başkanı ve Quidditch kaptanısın? Erkek arkadaşım gerçekten en iyisi."

       "Teşekkür ederim." James dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu, "Şimdi uyu. Benim için sağlıklı kalmalısın."

       "Tamam baba." Gözlerini devirdi ve James'in göğsüne yaslandı. Gözlerini kapatırken babasının James'e olanlardan bahsetmemesi gerektiği yönündeki sözleri kafasında çınladı. Ona bunu söylemek için can atıyordu ama söylememeye karar verdi. Gözlerini açtı ve derin bir uykuya dalmak üzere olan James'e baktı. Kız iç çekti ve tekrar gözlerini kapattı. Bu sefer gerçekten uykuya daldı.

*******

Kelime Sayısı: 1000

BELOVED || James Potter [Türkçe Çeviri] // TAMAMLANDI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin