10: Sorular Ve Sorgular

En başından başla
                                    

"Peki her seferinde size hizmet edecek bir veliaht şehzade de bulabilecek misiniz?" bombayı kucağına bıraktığımda, suratından yavaş yavaş silinen sırıtma benim keyfimi yerine getirmişti. Sanırım düşündüğüm gibi şehzade de bu işin içindeydi.

"Nasıl anladın?" itiraz etmesinin bir işe yaramayacağını düşünmüş olacak ki, hiç o yollara girmeden kabul etmişti. Bu durum hoşuma gitmişti, en azından kelimelerden tasarruf etmiş sayılırdık.

"Kısa yolculuğum sırasında kendisiyle tanışma şerefine nail oldum. Oradakiler konuşmam yüzünden nereli olduğumu sorarken onlara, Mora'dan gelmiş, ailesini vebadan ötürü kaybetmiş, Türkçeyi de Mora'da komşusu olan bir Türk'ten öğrenmiş biri olduğumu söylediğimde herkesin yüzünde anlayan bir ifade belirirken şehzadenin yüzünde alaylı bir bakış yakaladım. Bana sanki, 'yalanını biliyorum' der gibi bakmıştı. Ama o zaman çok şüphelenmemiştim ta ki bugün abim - ki eminim biliyorsundur kendisi bir tarihçi - şehzadeden bahsederken aşırı yenilikçi olduğunu, bir sürü önemli sancak dururken Halep sancağına gitmeyi istediğini ve Afrika'da bulunan halklara su yardımı yapmak için boru hatları kurdurduğunu söyleyince kafamda şekillendi bir şeyler, yine de emin olamamıştım ama  artık sayende eminim." tek kaşımı kaldırıp kendinden emin bir bakış attığımda onun yüzünde beliren ciddiyet gittikçe artıyordu.

"Gonca bundan kimseye bahsedemezsin, seninle aynı sırları paylaşanlara hatta şehzadenin kendisine bile bildiğini belli edemezsin. Bu çok riskli bir durum. Bunu ilk ve son kez burada konuştuk ve bitti. Anladın mı?" sesi de yüzü kadar ciddiydi. Onun bu aşırı ciddiyeti beni gerse de belli etmedim.

"Anladım." deyip bir süre duraksadım. "Peki şehzadeyle tekrar karşılaşırsak Helen mi olacağım, yoksa Gonca mı? Kimliğimi bilecek mi?"

"Artık Helen olmak zorunda değilsin, seni Helen olarak tanıyanlara Müslüman olduğunu ve adını değiştirdiğini söylersin olur biter." dediğinde sahte kimlik kullanmak zorunda olmadığım için mutlu oluştum.

"Peki eğitilecek kızlar hazır mı, nasıl bir yerde eğiteceğim? Güvenliği, koordinasyonu falan sağlamak için bana yardımcı olacak kimse var mı? Bu gibi detayları konuşabilir miyiz?" her ne kadar yöntemlerini falan tasvip etmesem de açıkçası bu görev için heyecanlıydım. Çünkü bunun Dünya'da, şu anda bir tek benim başıma geldiğine emindim.

"Öncelikle yarın gece benimle birlikte gideceksin geçmişe, orada senin için bir ev hazırlattım." dediğinde kaşlarım çatıldı. Evin hazırlatılması demek, görevi zaten kabul edeceğimi biliyordu demekti ki tahmin edilebilir biri olmaktan hiç hoşlanmazdım.

"Bir süre o evde kalacaksın. Kızları da bu hafta içinde tespit etmeye başladık. Özellikle kimsesiz olanları seçmeye çalışıyoruz ki, ailelerle uğraşmak zorunda kalmayalım.  Kızlar 16 - 20 yaş aralığında olacak. Yaklaşık otuz kızla ilk birliği oluşturmayı düşünüyoruz ama sana daha çok kız getireceğiz eleye eleye otuz kişiye düşürmeni bekliyoruz. Her konuda tam askeri yetkinliğe sahip olmalarını istiyoruz. " deyip bir süre sustuğunda düşünür gibi bir tavır takındığı için müdahale etmedim.

"Sana yardımcı olacak kişilere gelince... Seninle benim aramdaki irtibatı sağlaması için yanına bir askerimi vereceğim. Ama sadece seninle iletişim kurması konusunda dikkatli ol. Evine yarım saatlik bir mesafede olan bir karargah kuruyoruz. Bir iki haftaya her şeyi hallolmuş olur. O zaman haftada beş gün orada düzenli eğitim verirsin. Buraya aileni görmeye falan ancak hafta sonları gelebilirsin ki, o da her hafta olmaz. Sürekli ortadan kaybolmaların dikkat çeker. Ayda bir kez falan gelirsin bu zamana. Başka bir sorun var mı?" fırsatını yakalamışken aklımdaki soruyu sormak istedim.

"Sarayda tanıştığım iki kız var, hem evde hem de eğitimlerde benimle birlikte olmalarını istiyorum mümkün mü?" tedirginlikle yüzüne baktım.

ZAMAN SARNICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin