決して起こらないこと

11 6 0
                                    

   "Seni gördüğüm ilk zaman kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Galiba orada ders çalışırken ayağınla şarkıma eşlik etmen beni biraz sevindirmişti. Çok soğuk bir adama benziyordun. Fakat seninle konuştukça öyle biri olmadığını anladım. Sınavını bitirince seninle muhabbet etmek çok isterdim. Fakat senin yüzüne bakmaya utandım. Bunun için sana verebileceğim en güzel hediyeyi hazırladım." Kehribar gözlü sayfanın bir kısmının ıslak olduğunu fark etti. İçecek bir şey mi dökmüştü. Yoksa ağlamış mıydı...

*

Tarçın saçlı bulaşıkları hızlıca sudan geçirdi ve makineye dizdi. İşini bitirince önlüğünü duvardaki askılığa astı. Temiz hava almak için dışarı çıkacağı sırada garsonlardan birinin telaşla telefonuna baktığını gördü. "Bir sorun mu var?" dedi bir elini kızın omzuna koyarak. Kız gözlerini telefonundan ayırıp karşısındaki gence baktı. Sanki suç işlerken yakalanmış gibi kekelemeye başladı. "Ahahahaha bi-bir so-sorun yok!" Childe elini kızın omzundan çekti ve ellerini birbirine kenetledi. "Sevgilinle mi konuşuyorsun?" Kız bir an duraksadı. "Sen...nerden...biliyorsun?" diyebildi kısık bir sesle. Tarçın saçla gülümsedi. "Sadece tahmin ettim." Kızdan uzun bir süre ses gelmeyince tarçın saçlı konuyu değiştirmesi gerektiğini anladı. "Bu arada..." diye başladığı söz kızın konuşmasıyla yarım kaldı. "Sözünüzü kestiğim için üzgünüm ama bana yardım edebilir misiniz?" Bunu beklemeyen Childe afalladı. "Ah tabi." Kız dakikalarca sakladığı telefonunu çıkardı ve Childe'a gösterdi. "Kız arkadaşımı kafeye götürmek istiyorum ama nereye götürebileceğimden emin değilim!" Childe 'kız arkadaş' kelimesini duymasıyla biraz şaşırmıştı. "Buraya çağırmaya ne dersin?" Kızın bunu beklemediği yüzünden belliydi. "Eh buraya mı?!" Birkaç dakika düşündükten sonra mantıklı gelmişti. Kız nazikçe öne eğildi ve teşekkür etti. "Bu arada adım Ganyu." Tarçın saçlı kocaman gülümsedi. "Bana Childe diyebilirsin."

Bir süre sonra kafeye uzun mor saçlı, ince bir fiziğe sahip, güzel bir kız girdi. Çantasını var gücüyle tutuyordu tıpkı içinde önemli bir şey saklıyormuş gibi. "Hoşgeldin Keqing." dedi nazik bir sesle. "Resmiyete gerek yok değil mi?" dedi kız boş masalardan birine geçerken. Ganyu başını 'evet'anlamında salladı ve genç kızın karşısındaki sandalyeye oturdu. Genç kız üzerindeki ceketi çıkarmasına rağmen çantasını hâlâ tutuyordu. "Beni buraya götüreceğini tahmin etmemiştim." Ganyu bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilemedi ve sadece nazikçe gülümsedi. "Buranın yeni açıldığını duymuştum ve kaç gündür buraya gitmek istiyordum."

İki genç uzun bir süre konuşmuşlardı kahvelerini içerken. Tarçın saçlı onların amatörlüğünü izlemekten sıkılmıştı. Mola vermesine daha vardı. Fakat kimsenin gelmediğini fark edince telefonunu çıkardı ve mesajlarına bakmaya başladı. Çoğu mesajı hızlıca okuyup geçerken dün tanıştığı adamın ona bir sohbet gönderdiğini fark etti. İyi de ona telefon numarasını vermemişti ki. İyi geceler ben bugün tanıştığın Zhongli. Yarın kafeye gelebilir miyim. Tarçın saçlı mesajı okuyunca gülmesini tutamadı. Neden kafeye gelmek için izin istiyordu ki bu aptal? Cevap yazacağı sırada kafenin kapılarının açıldığını fark etti. Uzun kahverengi saçlı, kısa boylu bir kız ve yanında da dün tanıştığı adam vardı. "Herkese selaaaam!" dedi yüksek sesle. Keqing kızın sesinden rahatsız olacak olmalı ki bir eliyle kulağını kapadı ve kız arkadaşıyla konuşmaya devam etti. Kafedekilerin rahatsız olduğunu fark eden kehribar gözlü, kızı nazik bir şekilde uyardı. Kız anladığını belirten birkaç söz söyledi ve rastgele bir masaya doğru yöneldi.

Kehribar gözlü Childe'ın yanına doğru yaklaştı. "Dün gece sana mesaj atmıştım ama görmedin galiba. Erken yatmış olabileceğini tahmin edemedim." Childe oğlanın kibar olmak için çabaladığını fark edince gülümsedi. "Dün biraz yorgundum da." Zhongli "anlıyorum" diye mırıldandı ve kahverengi saçlı kızın onu çağırdığını duyunca yanına gitti.

Bir süre sonra kafedeki müşteri sayısı iki katına çıkmıştı. Kız arkadaşıyla konuşan Ganyu kafedeki kalabalığı fark edince nazikçe yerinden kalktı. "Opss galiba artık işime dönmeliyim." Keqing onu anlayışla karşıladı ve genç kıza veda edip kafeden ayrıldı. İki genç normal bir randevu geçirmiştiler. Fakat Childe kızın çantasındaki şeyi merak etmişti. Acaba Ganyu biliyor muydu diye düşündü fakat sormaya cesareti yoktu. "Acaba çantada ne vardı?" diye sordu aniden kehribar gözlü. Childe, gencin akıl okuyan bir  bir sihirbaz falan olduğunu düşünmeye başlamıştı. "Galiba asla öğrenemeyeceğiz." Zhongli tarçın saçlıya katılırmışçasına kafasını salladı. İki gencin konuştuğunu gören kahverengi uzun saçlı kız bir an da yanlarında belirdi. "Ne konuşuyorsunuz böyle siz?" Childe kulağına gelen sesle birlikte irkildi. Bu davranışı Zhongli'ye tatlı gelmişti. Fark etmeden gülümsedi. Hu Tao'nun sorusundan sonra bir süre kimse konuşmadı. Sessizlik Hu Tao'yu rahatsız etmişti. "Neyse Zhongli işin bittiyse şimdi gidebilir miyiz?" "Bir yere mi gidiyorsunuz?" dedi bu ani soru karşısında tarçın saçlı. Hu Tao kollarını göğsünde bağladı. "Hehehe bizim Zhongli çok fena birine tutulmuş da ona hediye almak istiyormuş." Childe nedense bu sözü duyduğuna biraz üzülmüştü. "Aa şanslı kişi kimmiş bakalım." dedi yapay gülümsemesini bozmamaya çalışarak. Zhongli bir elini çenesine koydu ve yüzünde bir gülümseme belirdi. "Söylersem hiç heyecanlı olmaz." Childe ve Hu Tao aynanda birbirlerine baktılar. "Ne zaman söyleyeceksin peki?" "Hediyeyi verdiğim gün ona söylemeyi düşünüyorum." Bunu beklemeyen iki genç aynanda "Ne ona mı söyleyeceksin?!" diye bağırdılar. Genç sadece kafasını salladı. "Sınava girdiğim gün hediyeyi vermeyi düşünüyorum." Hu Tao, tarçın saçlıya doğru fısıldadı. "Totem yapıyomuş gibi geldi bana."

İki genç kafeden çıkalı birkaç dakika geçmişti. Childe şimdiden sıkılmaya başladığını hissedebiliyordu. Yeni gelen müşteriyle ilgilenmek üzere ayaklanmıştı ki kafenin kapıları hızla açıldı. "Hu Tao?" Genç kız uzun süre koşmaktan yorulmuş olmalıydı ki çok hızlı nefes alıp veriyordu. "Huh... ceketimi unutmuşum da." dedi göğüs kafesi hızla yukarı çıkıp inerken. "Sorun değil." Ne diyeceğini bilemediğinden saçmalamıştı işte. Genç kız ceketini almak için az önceki oturduğu sandalyeye doğru yürüyordu ki aklına gelen şeyle gülümsedi. "Hey sence o "şanslı" kişi kim?" Daha dün tanıştığı adamın arkadaş ortamını bilmiyordu. "Zhongli nasıl kişilerden hoşlanıyor ki?" Genç bir süre düşündü...düşündü ve düşündü. "Ben de bilmiyorum ki." Önünde duran sandalyeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı. "Doğrusu şu ki aklımda biri var." Tarçın saçlı, kızı dinlediğini belirten bir ifade edindi. "Bana daha önce o şanslı kişiden bahsetmemişti hiç..." Childe yeni yaptığı kahvesinden bir yudum alırken başını ileri geri oynattı. "Ve tahmin et bakalım dün kiminle tanıştı?" Aklına gelen kişiyle ağzındaki kahve etrafa sıçradı. Kendisinden hoşlanıyor olamazdı değil mi? "Öhöhm... hey hadi ama daha dün tanıştık." Bunu derken bir yandan da yüzünü saklamaya çalışıyordu. Çünkü kulaklarına kadar kızardığını tahmin edebiliyordu. "Peki eğer sana açılırsa kabul eder miydin?" Bu soru karşısında tarçın saçlı bir süre beklemek zorunda kaldı. "Zhongli çok kibar ve zeki biri. Fakat sınava gireceği gün...o gün benim başka planlarım var." Hu Tao sorusunu sormadan önce iki tane ihtimal düşünmüştü fakat Childe'ın cevabı o iki ihtimal arasında da yoktu. "Nasıl yani?" Tarçın saçlı kendini açıklama gereği duydu. "Kısaca şöyle ki Zhongli'nin sınava girdiği gün karşılaşabileceğimizi düşünmüyorum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 Facts that will never happen/ ZhongChiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin