4. Bölüm : ''Şüphe Tohumu''

Start from the beginning
                                    

Arabasının kaputuna yaslanıp beklemeye başladı. Bu sırada üzerinde takım elbise olmayan, fakat Adar ile olan bakışmalarından bizim adamlarımız olduğunu anladığım adamlar hastaneye girdi.

Ardından otoparka, son model simsiyah bir Maserati yaklaştı. 

Arabanın kapısı açıldığı an, görüntü bozulmuştu. Kim olduğunu görememiştim ama dün üzerime son hızda gelip önümde fren yapan arabayı tanıyordum elbette.

Yumruğumu masaya sertçe vurdum, ''Barkın Kandemir, kardeşimi almış.''

''Sikerler.'' Akın elini beline atmıştı ki, yüksek bir zil sesi doldurdu odayı.

Ekranda kayıtlı olmayan bir numara çıktığında, hızla araştırmaya başladılar. Henüz yarım dakika geçmişken Mine'nin sesini duydum, ''Barkın Kandemir.'' dedi bana dönerek.

Sadece kafamı sallayarak onu onayladım, aramayı yanıtladı.

''Dila Akdemir.'' gelen sert sesle omuzlarımı dikleştirdim, ''Evet, benim.'' 

Benim olmayan bir soyadını ne kadar da benimsemiştim böyle.

''Tahmin ediyorum ki, elimde ne olduğunu biliyorsun.'' dediğinde gülümsedim, ''Elbette, tıpkı senin benim elimde ne olduğunu bildiğin gibi.''

Cevabımla güldüğünü duydum, ''Seninle karşı karşıya gelmek, eğlenceliymiş Dila.''

''Seninle gerçekten karşı karşıya gelirsem, eğlenen tek kişi ben olurum Kandemir. Kardeşim nerede?''

Sesli bir nefes verdi, ''Koruman, yanımda. Rumeli Feneri Kalesi, bu gece dörtte.'' telefonu kapattığında gözlerimi sıkıca yumdum.

''Aslan'ı alabilmek için kardeşimi almış.'' Akın'a döndüm.

''Yanlış yaptı, Kandemir bu savaşa hiç bulaşmamalıydı.'' 

••••••••••

İlerleyen saatlerde Akın ile bilgisayar odasından çıkmamıştık. Ekiple olası durumları konuşmuş, çeşitli önlemler almıştık.

Yaşasa bile, ben Doruk Altun'u vurmuştum. Aslan'ı alırken, aynı zamanda beni de almak isteyebilirlerdi. Böyle bir tehlike vardı ve oyun henüz bitmemişken beni almalarına müsaade edemezdim.

''Saat geldi, çıkalım.'' ayaklanıp belimi esnettim, saatlerdir bu koltuklarda oturuyorduk. Sesli bir nefes verip koridora ilerledim, Aslan'ın bulunduğu odaya geldiğimizde iki koruma kapıyı açtı.

Akın içeri girdi, Aslan'ı yaka paça dışarı çıkarırken müdahale etmedim. Canı yanıyordu, ikizi düşmanlarımızın elindeydi. 

Benim aksime, Barkın'ın Adar'a iyi baktığını düşünmüyordum.

''Ne oldu, babana mı götürüyorsun beni?'' Aslan yarım ağız gülümseyerek bana bakıyordu. Bulmuştu beni nereden vuracağını, elbette deneyecekti şansını. Lakin ona fırsat vermeyecektim.

''Seni kimseye bırakmam, sen benimsin.'' göz kırpıp önüne geçtim ve çıkışa doğru ilerlemeye başladım.

Aslan'ın gözlerini bağladılar, birkaç dakika içinde dışarıya çıktık. Evin önünde duran geniş araca bindim. Akın hemen karşıma, Aslan'ın yanına oturmuştu.

''Bunu verdikten sonra kafasına sıksak, ne kaybederiz?'' Akın sertçe Aslan'ın gözlerindeki kumaşı çözdü.

Dirseğimi cam kenarına yaslayıp işaret ve baş parmağımla burun kemerimi sıktım. ''Hani beni kimseye vermezdin?'' bakışlarımı Aslan'a çevirdim.

PAYİDAR | Gerçek AilemWhere stories live. Discover now