Ninem de aynı şekil şefkat barındıran mağrur bakışlarıyla ''Baban kahvehaneye gitti oğlum. Laf söz çıksın istemedi. Sabah giderken çok heyecanlıydı o da. Bir şey olursa bana haber edersiniz dediydi' diye güzel bir dille cevap verdi amcama

Ardından tesbihini tekrar eline alarak çekmeye başlayacaktı ki, tak diye yatak odasının kapısı açılınca babam yerinde sıçrayıp gözünü kapıdan koşup gelen ebe kıza dikti.

Çünkü o kapının ardında yıllardır beklediği güzel karısı, Esma'sı vardı. Annemin babası yani dedem, zamanında annemi babama vermemek için çok zorluk çıkarmış, yük dolu çeyizler öne sürmüştü. Babamın maddi durumu iyi olmasa da, katır gibi bir inadı vardı. Bu inadı yüzünden dedem bıkkın bir nefes vermiş, babamın inadına boyun eğmişti

Ebe kız ninemin yanına koşar adımlarla gelerek dizlerinin üzerine çöküp ''Emine teyzem hayırlı olsun, nur topu gibi bir kız torunun oldu!!'' diye mutlu haberi verdi.

Nenem önce birkaç saniye gözlerini kapattı. Sonra da alt dudağını dişlerinin arasına kıstırarak büyük bir sevinçle elini dudaklarına götürüp yüksek sesle Ağıtlı bir zılgıt çaldı.

''Ey!!! kurban olduğum Allah'ım. Oğlumun sesini de duydun ya, canım sana binlerce kez feda olsun'' hemen ardından gözünden akan bir damla yaşla amcama başını bir tur çevirerek ''Koş babana haber et, ablana da söyle çocuğunu alıp gelsin'' dedi.

Biraz heyecan basmıştı beni. Mutluluktan havalara uçsam yeriydi. Çünkü halam gelecekti ve onun oğluyla oyunlar oynayacaktım.

Ağzım kulaklarımda dönüp babama baktığımda yüzündeki mutluluğunu gizlemiyor aksine parıldayan gözleriyle etrafa gülücükler saçıyordu. Ebe kız ayağa kalkıp annemin yanina gideceği vakit, babam bir adım öne atılarak "Emine bacı, Esma'm nasıl?" diye sordu

Emine abla hafiften tebessüm ederek "Çok şükür abi, bir sıkıntı yok" dedi.

Kardeşimden önce annemi sorması, anneme ne kadar sadık olduğuna gösteriyordu. Bazen annem ile babamın konuşmalarına şahit oluyordum.

'Esma'm umarım bu sefer senin gibi bir kızımız olur. Böyle hokka burunlu, zeytin gözlü, sırma saçlı bir kız çocuğu nasip etsin rabbim bize'' diyordu. Annem de utangaç bir şekilde ''Ben zaten senin gibi çok yakışıklı bir erkek evlat dünyaya getirdim. İnşallah rabbim ikinci kez sen gibi bir erkek evlat bahşeder bize'

Babam gerçekten çok yakışıklı bir adamdı. Uzun boyu vardı. Birde dedemin oduncu dükkanında çalıştığı için ister istemez kolları epey iriydi. Gören herkes hayranlıkla dönüp, iki üç kere daha bakıyordu. Lakin babamın gözü sadece Esma'sında idi.

Derken aradan aylar geçti ve ben artık dört yaşına girmek üzereydim.

Kuzey Kore ve Güney Kore'nin iki yıldan beri savaş halinde olması ve Türkiye'nin ABD ile sıkı ilişkilerinden dolayı Güney Kore'ye asker göndermek zorundaydı.

Lakin bir sorun vardı. Amcam yaşı tutmadığından henüz askerlik kağıdı gelmemişti. Babam da henüz askerliğini yapmamıştı. Sürekli askerlikten kaçıyordu. Çünkü askerlik iki yıl yapılıyordu. Hatta daha fazla. Bu uzun süreler babamın gözünü korkutuyordu biraz...

Evin salonunda oturmuş güzelce sohbet edilen bir günde, birden bire! Alacaklı gibi kapımız çalındı. Dedem kapıyı açtığında, emir alan birkaç asker, babama bir hafta içerisinde askere teslim olmasını söylediler. Aksi hâlde asker kaçağı diye mapushaneye atarız diye tehditler savurup gittiler.

Yani buda demek oluyordu ki, o dönem asker kaçağı olan herkes askere zorla getirilip, Kore Savaşında Türkiye adına uluslararası alanda görev yaptırıyorlardı

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Kde žijí příběhy. Začni objevovat