Ülgen, dikkatlice etrafı izlerken söze başladı. "Bakın, bu manzara gerçekten de büyüleyici. İstanbul'un her anında bu kadar etkileyici olması çok özel. Trafik bile bu manzarayı görmeye değer kılıyor."

Ben de ona katıldım. "Evet, doğru söylüyorsun Ülgen. Bu trafiğin içinde bile İstanbul'un güzellikleri ön planda. Boğaz'ın ihtişamı, köprünün altından geçen gemilerin görüntüsü... Her şey burayı benzersiz kılıyor."

Kayra da ekledi, "Evet, aslında trafikte beklemek bile İstanbul'un tadını çıkarmanın bir parçası gibi. Göz kamaştırıcı manzarasıyla bile insana huzur veriyor."

Köprü üzerinde ilerlemeye devam ederken, İstanbul'un ışıkları geceye kucak açıyordu. Kentin renkleri ve silueti, gözlerimizi kendine çekiyordu. Şarkı bitene kadar, İstanbul'un büyüleyici güzelliklerini övüp betimlemeye devam ettik.

"Antidepresan" şarkısı sona erdiğinde, sessizlik aramıza yayıldı. Ancak bu sessizlik, içimizdeki huzurla doluydu. Yola devam ederken, her birimiz kendi düşüncelerimize daldık. İstanbul'un kucaklayıcı atmosferi ve arkadaşlarla paylaştığımız bu an, hikayenin dokusunu daha da güçlendiriyordu.

Köprüyü geride bıraktıktan sonra yavaşça ilerlerken, aniden önümüzdeki arabada bir telaşın yaşandığını fark ettik. Araba önce hızlıca yaklaştı, ardından bir fren sesi duyuldu ve arka tamponumuzdan gelen bir çarpma sesiyle aracımız sarsıldı. Hep birlikte irkilip, aniden durduk.

Hemen ardından, arkadaki arabanın sürücüsü hızla yanımıza geldi. Kirli sakalları ve doğal turuncu kısa saçları ile dikkat çekiyordu. Sinirli bir ifadeyle yaklaşıp arabanın kapısını sertçe açtı ve dışarı çıktı. Arkadaşı da yanındaydı ve o da oldukça sinirli görünüyordu.

Ülgen ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık. Kayra, sakin bir tavırla araçtan indi ve adama doğru adım attı. "Üzgünüm, kazayı yapmadık ama durduk. Her şey yolunda mı?" dedi.

Adam yüzümüze öfkeyle baktı. "Yolunda mı? Yolunda değil hiçbir şey! Arabanızı nasıl kullanamıyorsunuz? Hızınızı düşüremediniz mi?"

Ülgen araya girdi, "Durduk, bize çarpan sizsiniz. Lütfen sakin olalım ve tutanak tutup, yolumuza bakalım."

Adam kızgın bir şekilde geri çekildi ve bir an sessizleşti. Ardından, aniden yüz ifadesi değişti. Gözleri bir anlık afallıkla dolup taştı. Sonra gülümsedi ve "Bekle bekle, siz İstanbul'dan Bursa'ya mı gidiyorsunuz?" dedi.

Ben şaşırmış bir şekilde ona baktım. "Evet, doğru. Nasıl bildiniz?"

Adam kıkırdadı. "Radyoda söylerken sesinizi duydum. Sizsiniz değil mi? Herhalde biraz abartılı bir hızla geçmeye çalıştım, biraz kaydım ve çarptım."

Ülgen ve ben birbirimize baktık ve gülümsedik. Ne tuhaf bir tesadüf!

Kayra da gülümseyerek devam etti, "Önemli değil, her şey yoluna girdi. Arabaların durumu nasıl bakalım?"

Adam hızlıca arkadaşıyla arabanın durumuna baktı. "Sorun yok gibi görünüyor. Üzgünüm, biraz öfkeliydim galiba. Yolculuğunuzun keyifli geçmesini dilerim."

Biz de tebessümle ona teşekkür ettik. Biraz önceki kızgınlık yerini hoşgörüye bırakmıştı. Adam ve arkadaşı tekrar arabalarına bindiler ve uzaklaştılar.

Biz de bizim arabanın tamponuna baktık; bir sorun yoktu. Diğer arabada yolcu olan adam da bizim arabanın çevresine baktı. "Bir sorun gözükmüyor herhalde?" diye bize doğru sordu. Biz de kafamızla onayladık.

Bu olayı beklemiyorduk ama sonunda her şey düzelmişti. Arkadaşlarım ve arabanın içinde hafif bir gülümsemeyle yolculuğumuza devam ettik.

Yaşadığımız bu beklenmedik olay nedeniyle içimizde hafif bir stres hissediyorduk. Yavaş yavaş Gebze'ye doğru yaklaşırken, bir süre sessizlik hakimdi aracımızın içine. Ancak aramızdaki güçlü bağ ve arkadaşlığımız sayesinde atmosfer kısa sürede daha rahat bir hal aldı.

Nihayet Gebze taraflarına ulaştık ve yolda gördüğümüz bir McDonald's, mola vermek için uygun bir yer gibi göründü. Hemen yanaştık ve aracımızı park ettik. İçeride sıcak bir atmosfer vardı ve rahatlatıcı bir değişiklik yapmak için iyi bir fırsattı.

McDonald's'un içine girdik ve siparişlerimizi verdik. Ülgen, tabii ki dev hamburgerlerden birini seçti. Kayra, özel soslu tavuk nuggetları tercih ederken, ben de kendime bir McWrap sipariş ettim. Yemeklerimizi alıp masamıza geçtik.

Masada otururken yavaşça gülümsedik. Ülgen, iç çekti ve başladı, "Bu gün ne maceralar yaşadık ama, değil mi?"

Ben de gülümseyerek katıldım, "Evet, gerçekten de beklenmedik bir durumdu. Ama sonunda güzel bir şekilde çözüldü."

Kayra da ekledi, "Hele o agresif şoför, gerçekten de anlamadım. İyi ki durumu tatlıya bağladık."

Ülgen, sırıtarak, "Ve onunla yüzleşirkenki ifadesi, hala gözümün önünde. Ne kadar hızlı bir değişim geçirdi."

Ben de gülerek, "İşte insanın bazen biraz daha anlayışlı ve yumuşak olması gerektiği anlar oluyor."

Yemeğimizi yiyerek sohbetimize devam ettik. McDonald's'un renkli atmosferi ve arkadaşlarla paylaşılan anlar, yaşadığımız olayın stresini hafifletmeye yardımcı oldu. İçimizdeki bağın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha hissettim.

Molanın sonunda tekrar yola çıkmaya hazır hissediyorduk. Bu sefer daha sakin, daha rahat ve daha güçlüydük. Gebze'yi geride bırakırken, arkadaşlarımın yanında olduğumu ve her anı paylaşabileceğim insanlarla yola devam ettiğimi bilmek, içimde huzur dolu bir his bıraktı.

Artık Bursa yolunda daha az stresli ve daha fazla keyifli bir yolculuğa devam ediyorduk. Aramızdaki bağın sarsılmazlığı ve paylaştığımız anlar, bu yolculuğun temelini oluşturuyordu.

Bursa'ya vardığımızda, yolculuğumuzun sonuna yaklaşmıştık. İstanbul'dan bu yana geçen olaylar, sohbetler ve paylaşılan anılarla dolu bir yolculuktu. Yorgunluk yerini heyecana bırakmıştı, çünkü artık Bursa'nın sıcak atmosferi bizi karşılıyordu.

Bursa sokaklarını dolaşırken, kavşaktan dönerken ünlü bir iskender dükkanının önünde durduk. O lezzetli iskender kokusu buram buram etrafa yayılıyordu. Kayra, daha demin yediği yemeğe rağmen ağzının suyu akmış gibi görünüyordu. İskenderi görünce gözleri parladı.

"Vay be, bak iskender kokusu neler yapar insana!" dedi heyecanla ve gülümsedi. "Bu lezzeti duyunca insan bir daha doymak istemiyor."

Ülgen de güldü. "Evet, gerçekten de haklısın. İskenderin bu tadına doyum olmaz."

Ben de espri yapmadan edemedim. "Hele şu 'Alexander turn with yogurt' muhteşemdir. Tüm dünya bilsin."

Kayra ve Ülgen kahkahalarla güldüler. "Evet evet, tabii ki! Alexander turn with yogurt, bir klasiği yaşamaktır," dedi Kayra gülerek.

Bu espriyle birlikte arabada kahkahalar yankılandı. İçimizde biriktirdiğimiz stres ve yorgunluk, bu espriyle birlikte dağıldı. Hep birlikte gülerken, iskender dükkanının önünden geçtik ve Bursa'nın sokaklarında yolculuğumuza devam ettik.

Bursa'ya adım atışımız, yeni başlangıçlara gebe bir anıydı. Arkadaşlarımın yanında, güzel bir yolculuk ve birbirimize paylaştığımız anılar, bu hikayenin en değerli parçalarıydı. Bursa sokaklarını keşfetmek, yeni maceraların başlangıcını haber veriyordu.

Bursa sokaklarında ilerlerken, biraz ileride Uludağ'ın heybetli silueti belirmeye başladı. Yollar, yavaşça tırmanırken, önümüzde uzanan bu büyülü dağ manzarası içimizi heyecanla doldurdu. Uludağ'ın eteklerindeki otoparka giriş yaptık, arabayı park ettik. Artık üç günlük heyecan dolu bir kayak tatili için hazırlandığımızı biliyorduk.

Uludağ KabusuUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum