21

306 24 16
                                    

bu attığım 2. bölüm 🤭
diğer bölümü okumayı unutmayın 🙂

rin'den;

"ben o camı kapatmamış mıydım? terlisin, hasta olacaksın. kapat onu."

açık pencereden giren hava mor saçlarımı dağıtırken haru'nun son yirmi dakikadır yinelediği uyarıyı göz ardı edip dışarıyı izlemeye devam ettim. -artık ona tam adıyla seslenmeyecektim hak etmiyordu.- biliyordum, bir süre sonra yola çıktığımızdan beri yaptığını yapıp dayanamayarak camı kendi kapatacaktı. sonra ben çaktırmadan geri açacaktım. sorun çıkartmak istemiyordum ama hava almaya ihtiyacım vardı. boğuluyordum. özellikle zihninde dönüp duran yanımdaki bedenin cümleleri daha da çıldırtıyordu.

o söylediklerinden sonra başka bir şey dememiş kolumu tuttuğu gibi beni daha yeni fark ettiğim arabasına bindirmişti. arabasına diyordum ama yüksek ihtimalle arkadaşının arabasıydı. hatta şu uzun saçlı arkadaşının olduğunu düşünüyordum. ehliyeti olduğu halde bir araba almadığını biliyordum az çok. zamanında motoru vardı ama kaza yapınca elini tamamen taşıtlardan çekmişti. benim aksime haru geçmişe çok takılan biriydi.

akan giden yolu izlemeye devam ederken kalbimdeki az da olsa rahatlama kaşlarımı çatmama vesile olmuştu. tek başıma geldiğim yolu, iki kişi dönünce garip hissetmiştim. arkadaşlarımla buluşsam bile hepimiz farklı ilçelerde yaşadığımızdan beraber yolculuk yapmamıştık.

oturduğum koltukta biraz kıpırdanıp kafamı şoför koltuğundaki bedene çevirdim. arabaya biner binmez şapkasını ve maskesini çıkartmış, yokluktaymış gibi dudaklarının arasına bir sigara yerleştirmişti. kaç dakika geçmesine rağmen bana çattığı kaşları şeklini korumaya devam ediyordu. böyle bir zamanda ona yakından baktığım için mutluydum, aynı zamanda mahcuptum da. onunla yüz yüze geldiğimde kollarına atlayıp geri kalan hayatımı onunla devam edebileceğime inanıyordum ama o benim yapmam gereken abime sahip çıkmayı kendine görev bilmişti.

"abin gerçekten öyle biri mi?" onun gözleri yolu izlerken fırsattan istifade yan profilini izleyip sonra konuşmak için dudaklarımı aralamıştım. yan yana durunca aramızdaki yaş ve olgunluğun farkına daha iyi varabilmiştim. beni reddetse şaşırmazdım, hakkı vardı.

"bilmiyorum. abim evden çıkar aylarca gelmezdi. ne yaptığını sorardım, saçma sapan cevaplar verirdi. bende umursamazdım."

anladığını belli etmek için onaylayan mırıltılar çıkartıp bitmeye yüz tutan sigarasından bir fırt daha çekip açık camdan dışarı fırlattı. sessizce onu izlerken ona sormam gereken tüm sorular kafamda dolaşıyordu. bizden olsun istiyordum ama olmayacaksa da en azından sorularıma cevap vermeliydi. yoksa gerçekten kafayı yiyecektim. mesela şu an ne düşündüğünü bilmek için her şeyi yapabilirdim.

onu ne kadar yıllarca izlesem de sadece kamera karşısındaki halini biliyordum. benimle mesajlaşırken rol yapıp yapmadığını bile sorgulardım. evet onu tanıyordum ama onun hakkında bildiğim çoğu şeyi başkaları da biliyordu. ben gerçek sanzu haruchiyo'yu tanımak istiyordum.

tanıdık gördüğüm binalarla yaklaştığımızı fark edince dikleştim. ne olacağını hatta ne olduğunu bile bilmiyordum. abimle oturup gerçekten konuşmak isterdim ama son 4 yıldır yaptığı gibi yine beni başından savmak için saçma sapan şeyler söyleyebilirdi. söylediği, anlattığı şeylerin yalan olduğuna, suçsuz olduğuna, her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğuna inanmak istiyordum.

arabayı karakola yakın bir kaldırımın kenarına park ettiğinde beklemeden inmiştim arabadan. saat çoktan 11'e yaklaşırken ışıkları yanan karakola diktim gözlerimi. kulağıma gelen kapı kapanma sesinden sonra onu takip etmem için seslendikten sonra ilerlemeye başlamıştı. ne zaman aldığını bilmediğim şapkasını ve maskesini karşıdan karşıya geçerken takarken sessiz bir şekilde onu izleyerek ilerliyordum. bir süre sonra karakolun önüne gelmiş biz tam içeri girerken duyduğumuz ıslık sesiyle o tarafa dönmüştük.

tanıdık simalarla kaşlarım çatılırken yanlarındaki bedenle gerilmiştim. haru kolumu tutup ilerlememi sağlarken yanlarına ulaştığımızda ben gözlerimi yorgun gözlerle bana bakan abimden alamıyordum. eve uğrasa bile bana görünmeden işini halledip geri çıkıyordu ve sadece ağzından kendi odasındaki çalışma masasının çekmecesine bakmamla ilgili cümleler çıkardı. bir kere dayanamayıp bakmıştım hatrı sayılmayak para vardı ama hiç dokunmamıştım. o parayı nasıl veya ne yolla kazandığını bilmiyordum ne de olsa.

haru arkadaşlarıyla selamlaşırken onların neden burada olduğunu düşünmeden edemiyordum. ben gittikten sonra mı gelmişlerdi, belki de röportajı izledikten sonra arkadaşlarına haber vermişti. haru bana göz ucuyla bir bakış attıktan sonra arkadaşlarıyla uzaklaşmaya başlamıştı. ne olduğunu anlamamışken abimin konuşmaya hazırlanmak için sahte öksürüklerine dikkat kesildim. konuşacak mıydık? şimdi mi? buna hazır olduğumu sanmıyordum.

sonra aklıma dolan sözlerle kendimi sakinleştirmeye çalıştım. duvarın dibine çöküp ellerimi dizime sardım. onu dinleyeceğimi anlamış olsa gerek o da benim gibi yanıma çöküp biraz karşıyı izlemişti. arada geçen insanları gözleriyle yolcu ederken sessiz bir şekilde konuşmasını bekliyordum.

"ben sana hiçbir şey yapmadım rindou." duyduğum şeyle istemsizce kaşlarımı çatarken o karşı koymama izin vermeden cümlesine devam etti. "sen her şeyi kendi kendine yaptın."

"ama-"

"ben... sana bir şey yapmamak için evden kaçtım. daha çocuktun rindou, ben ise acıdan deliriyordum ve sen acımı göremezdin, anlayamazdım. deliliğime şait olur sonra da benden korkardın, kaçardın. sen kaçma, kaçarsan gidecek yer bulamazsın diye ben kaçtım. benden nefret etmekte haklısın, bende kendimden nefret ediyorum ama senden asla... sen annemle babamın emanetisin, senden nasıl nefret edebilirim?"

cevap vermedim, onun yerine kafamla beraber vücudumu da ona çevirdim. annemle babamın öldüğü ilk günden itibaren zihnindeki kurtları anlattı bana. anlatırken çoğu zaman duraklıyor dalıp gidiyordu, arada gözleri doluyor hemen gökyüzüne çekiyordu bakışlarını. çocuk gibiydi, çocuk olan bendim ama karşımdaki daha çocuktu. o zaman anladım abimin omzundaki yükleri, çocukken bana neden bu kadar taviz verdiğini. onun gibi bir hayat yaşamamı istemiyordu.

sorduğum sorulara sakince, hiçbir şeyi atlamadan cevap veriyordu. tıpkı yıllar öncesi gibiydi. film izlerken ya da abimle yeni bir oyunu öğrenmeye çalışırken sorduğum her soruya bıkmadan tekrardan cevap veriyordu. benimle konuşmaktan, vakit geçirmekten zevk alıyor gibiydi. tıpkı şu an bana gerçekleri anlatırken yüzündeki kırık tebessüm gibi.

diyecek şok şeyim vardı, hatta kavga etmeye bile hazırdım. kaç bahar geçti, kaç baharımı seni bekleyerek geçirdim diye bağırıp çağırmak. canını yakıp hesap sormak istiyordum. ama sustum, çünkü o zaman bu zamandı. ben doğduğumdan beri hem kendisi hem çevresi tarafından çocuk olduğu gerçeği göz ardı edilmişti ve şimdi zamanı geri alıp çocuk olmak için çırpınıyordu. bu sefer ben ona abilik yapıp ona yol göstermeliydim. tıpkı annemin yapması gerektiği gibi, tıpkı babamın yapması gerektiği gibi. tıpkı doğduğumdan beri abimin bana yaptığı gibi.

konuşma daha bitmeden dayanamayıp sarılmıştı bana, bu haline kıkırdamadan edememiştim. bana sarılan kollarına karşılık vermek için elimi beline attığımda daha da sıkı sardı beni. gözlerim dolmuştu istemsizce. abim geri gelmiş gibiydi ve o an istediğim tek şey abimi tekrar çizmekti.

kafamı yasladığım omuzda gözyaşlarımın akmaması için çaba gösterirken karşıya baktığımda hemen orada duvara yaslanmış bir şekilde duran bedeni gördüm. elinde yine sigara vardı, kaşları çatık değildi bu sefer. gözlerimiz kesişince dudakları yukarı kıvrılmıştı, gözleri sanki tamam oldu dermiş gibiydi. tamam oldu şimdi bana gelebilirsin.

elbet bir gün geleceğim sanzu haruchiyo. bugün gelemedim ama yarın geleceğim. yarın gelemezsem ondan sonraki gün geleceğim. kaçarsan kovalayacağım, git dersen inatla gelmeye devam edeceğim. en az abim kadar seni de bekledim ben yıllarca. o evin kapısını bana açman için her şeyi yapacağım ve o eve girdiğimin yarınında ikimizi yan yana çizeceğim.

çözülmesi gereken sorunlardan birini çözdük.
kaldı geriye 28388282 sorun.
ran'ı diğer bölümde özet geçerim.
off keşke bu ficteki haru gerçek olsa da sorunlarımı beraber çözsek 🥹

heaven and back | rinzuМесто, где живут истории. Откройте их для себя