Fakat bu tehlikeli dağlarda mankenlere taş çıkaran fiziği uzun sarı saçları yeşil ve mavinin birleşimi hayatımda gördüğüm en güzel gözlere sahip bu etkileyici ve soyadı gibi asi kadının  savaşması beni çıldırtmıştı. Gelmeden önce dosyasını incelemiştim ailesinin küçük yaşta vefat ettiğini ve amcası ile kaldığını sonrada harp okulan girdiği ve başarılı bir şekilde mezun olduğunu okumuştum. İlk geldiği gün  ağır antremanlar yaptırmış sürekli üstüne girmiştim.

Buraya bu pis yere ait değilmiş gibi hissediyordum onun yeri çiçek bahçeleriydi. Güzel bir hayatı evi ailesi olabilirdi ama burda kalarak o çiçeği soldurmaktan başka bişey yapmıyordu.

Bana mısın diyen adamların bile karşı çıkmadığı bana o küçük burnunu kaldırıp itiraz ediyor karşı geliyordu. İlk başta sözlü olarak uyarmış gitmesini söylemiştim ama bana sanki dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi bakmış ve doğrularını anlatmıştı. Sinirden kıpkırmızı olmuş o beyaz teni aklına geldiğinde yüzünde buhranlı bir gülümseme oluştu.

Şimdi zaten yeterince beyaz olan bu ten sanki tüm kanı çekilmiş gibi daha beyaz daha solgundu işte tam olarak bundan bahsediyordu asrın buraya gelen hep yaralanırdı hem bedenen hem ruhen beden yarası iğleşirdi ama ruh yarası o bir türlü kapanmıyordu.

Benimde bu küçük kadını o pisliğin kolları arasında gördüğümde ruhumda büyük bir delik açılmıştı. Sanki ilk başta asi yi gördüğü zaman aklına gelen şeyi yaşamıştı. Kimse anlamasa da tam olarak bundan bahsediyordu işte onu koruyamamak bir tane daha şehit vermek bir tane daha kadın kurban etmek istemiyordu.

Yeterince kurban vermişti bu küçük kadını da kaybetmeyecekti.

Yusufun düğününde bizim yanımızda kuğu gibi kalmıştı. Yüzünde acılar vardı yaşanmışlıklar ama bu güzelliğinden ödün vermiyordu. Beli benim tek elimde kavrayabileceğim kadar ince elbisenin sıkı sıkı sardığı gögüsleri ve kalçaları ise bi o kadar dolgundu. Onu o halde gördüğüm zaman hızla odasına sokmak ve başka kimsenin görmesini istememişti. İçindeki bu ilkel duygu da neydi böyle bir çok kadınla çalışmıştı bu rütbeye gelene kadar ama bu küçük kadın kadar kendine çeken ve onu etkileyen kimse olmamıştı.

Onu küçük efeden bile kıskanmıştı. Kucağına tırmanıp ona dünyanın en güzel şeyi gibi bakıp ben seninle evleneceğim diyen küçük efe aynı akifin dediği gibi tüm salonun yapmam istediğini yapmıştı,tabi benim de onu kucağıma çekip sıkı sıkı sarılmak ve hiç bırakmamak istemişti.

Bir yandan da elinde kollarında ve dağda dövüşürken gördüğü belinde de sigara izleri vardı. Esir edildiğini söylemişti ama o izleri esir edildiğinde aldığını düşünmüyordu asrın arabada izlerim sebebini sorduğunda hızla gözlerinin dolması savunmasız bir kız çocuğu gibi kalması onun başka bir yarası olduğunu gösterirdi.

Bu durum ise asrını kahrediyordu. Ne yaşamıştı bu bedeni küçük ama ruhu kocaman olan kendinin kaç katı olan erkeklere meydan okuyan kadın ne yaşamıştı da bu kadar hırslanmış gözü kara olmuştu.

Görüş açısını kısıtlayan bacaklar ile düşüncelerinden sıyrıldı. Kafasını kaldırdığında pusatı gördü.

" Komutanım savcı iyi yaralanmamış zaten gece büyük ihtimalle ilk başta onu güvenilir biyere çekmiş şöför olan asker de iyi kafasını vurmuş sadece revirde şimdi etraf temizlendi o it herif de askeriyede şu an sorgu için bekliyor"

Kafamı salladım sadece konuşacak gücü kendimde hissetmiyordum tüm ruhum çekilmiş gibiydi. Sanki o uyanmadan güzel gözlerini açmadan eski halime dönemeyecek gibiydim. Kimsesinin olmaması daha çok burda kalma isteğini uyandırıyordu. Gerçi bi ordu adam da kapıda beklese yerinden bir milim ayrılmazdıya tekrar omuzuna dokunan el ile gözlerini pusatın gözlerine çevirdi.

ASİWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu