Çantamı almak için oturma odasına geldiğimde dün geceki yastığın ve çarşafın darmadağın hâlde koltukta, hatta yarısının yerde olduğunu gördüm. Elimdeki telefonu çantamın içine koyduktan sonra onları da güzelce katlayıp koşa koşa odasına bıraktım ve geri döndüm, yere koyduğu koltuk yastıklarını da yerlerine yerleştirip her şeyin düzenli ve yerli yerinde olduğundan emin oldum.

Hiçbir şeyimi unutmadığıma da emin olduktan sonra boş koridorun sonundaki odasına son bir bakış atıp çıktım evinden.

...

Eve geleli yaklaşık bir on saat oluyordu. Bu süre içerisinde annemle vakit geçirip dediği gibi güzel bir yemek yemiş, Yoongi'nin döndüğü haberini almış ve annemi yolcu ettikten sonra bizimkileri evime davet etmiştim. Chaeyoung dışında grubun geri kalanıyla tanışalı 2 yıl olmasına rağmen onlardan ayrı kalmak beni üzüyordu, bir aile gibi bağlanmıştık birbirimize. Tabi bu aile kavramına ne Taehyung beni, ne de ben onu dahil edebilirdim. İkimiz dışında herkes iyiydi.

Masanın üzerine yerleştirdiğim kase dolusu cips ve çerezleri son kez kontrol edip hazırladığım alkol kokteylini de masaya getirdim. İçerisinde alkolün keskin tadını hafifleten meyve suları ve ekşi jelibonlar vardı, büyük ihtimalle erkekler mızmızlanacaklardı ama beğenmiyorlarsa bira içebilirlerdi.

Tam koltuğa oturacaktım ki zilin ard arda çalınıp adeta ritme tutulmasıyla bizimkilerin geldiğini anladım, kapıyı açmadan önce siyah kot şortumun ve beyaz kısa gömleğimin görüntüsünü aynadan kontrol edip dağınık bir topuz yaptığım belime kadar uzanan dalgalı saçlarımı açtım. "Hoşgeldiniz!"

Jungkook somurtarak içeriye geçerken Chaeyoung kollarını belime dolayıp sıkı sıkı sarıldı bana, sonra hemen arkasındaki Yoongi onu cropundan tutup kenara sürükledi ve o da kollarını sırtıma dolayıp sağ yanağımı çekiştirdi, "Özledim seni küçük fare," bana fare demesine sinir olduğumu biliyordu, karnına dirseğimi geçirip ittirdim onu. "ben de seni özledim, ayı." bir şey demeden gülümseyip içeri geçti. Taehyung yok muydu? grup mesajlarına da cevap vermedi.

İçimdeki merakla içeri geçerken Jungkook çoktan kokteylime söylenmeye başlamış, Chaeyoung'sa ona inat sevine sevine bardağını doldurmuştu. Yoongi'de telefonuyla ilgilenirken masadaki çerezlerden yiyordu.
Boş kalan ikili koltuğun tam ortasına kendimi atarken sordum, "Taehyung gelmiyor mu?" sorumla ilgilenen tek kişi Yoongi oldu.

"Geliyor, geliyor da gerizekali motorla Daegu'ya gitmiş sabah erkenden, aradı beni. Çıkalı da bir iki buçuk saat oluyor, on dakikaya gelir." Daegu? tam üç saat yol gitmiş, sabah erkenden. Bildiğim kadarıyla Daegu'yla tek bağlantısı ailesinin orada olması. "Ailesine mi gitmiş?" Yoongi telefonuna bakarken omuz silkti, "Bilmiyorum, söylemedi." bir şeyi de bil Yoongi.

Birkaç dakika içinde Jungkook ve Chaeyoung kokteylin içindeki jelibonları yemek için kavga etmeye başladığından mutfağa gidip onlar için biraz daha getirecekken kapı çaldı, sanırım bu Taehyung'du!

Jelibon paketini açmadan tezgahın üzerine bırakıp kapıya koştum ve delikten bile bakmadan açtım. Taehyung elinde kaskı, dağınık saçları ve gömlek-pantolondan oluşan siyah kıyafetleriyle karşımda duruyordu. Yüzünü görür görmez gece yaptıklarımı hatırlama ihtimali olduğundan kızardığıma emin olurken kenara çekilip içeri girmesini bekledim. Ayakkabılarını çıkarıp kesinlikle absürt duracak olan beyaz terlikleri ayağına geçirip bana döndü ve kaskını gösterdi. "Nereye koyabilirim?"

İçimden gelen gülümseme hissini bastırmaya çalışırken kaskını aldım, "Odama koyacağım, giderken veririm." kafasıyla onay verip içeri geçerken ben de kaskını yatağımın üzerine bırakıp yanlarına döndüm. Taehyung Jungkook'un yanına oturmuştu, ben de tam karşısındaki o gelmeden önce de oturduğum koltuğa oturdum. Bu sırada Jungkook'un jelibonu getirmediğim için mızmızlanmasına karşın Yoongi'nin onu döverek mutfağa göndermesini izledim, Chaeyoung'un Alice'ın sağlığı hakkındaki konuşmasını dinledim ve Yoongi ile Taehyung'un birbirlerine attığı bakışları yakaladım.

shooting starsDonde viven las historias. Descúbrelo ahora