Dedi omzunu silkip.

Dalga geçiyordu.

Hayır yalan söylüyordu.
Afalardı, şaşırdı burda olduğumu biliyordu.

Kelimelerini bir kaç saniye düşünüyor öyle cevaplıyordu.

Ve ben uyur gezer değildim.
Bu bu zamana kadar hiç olmamaıştı.

Tuana:yalan söylemeyi kes ahmak!

Dedim hızla.

Çağan:sana neden yalan söyleyeyim? Ne yani seni kucağıma alıp kendi odama mı getirdim?

Bakışlarımı kaçırdım.

Eh haklıydı beni kucağına alıp getiremeyeceğine göre kendim gelmiş olmalıydım.

Ama bende uyur gezer değildim.

Biri beni buraya koymuştu aksi mümkün olamazdı.

Tuana:bana doğruyu söyle.

Dedim gözlerinde boğulurken.
Gözlerini gördüğümde Kendimi kaybediyordum.

Hayatımda hiç böyle büyüleyici bir ela göz görmemiştim.

Gözleri rüzgar ile aynıydı ama nedense rüzgarda birşey hissetmezken onun gözlerinde boğuluyordum.

Çağan:bak tamam şöyle oldu bahçede kitap okuyordun.

Dedi yatakta oturur pozisyona geçip.

Evet en son bahçede kitap okuyordum .

Çağan:sonra uyuya kaldın. yağmur yağıyordu,seni odana götürmek istedim ama kapın kilitliydi bende mecbur buraya getirdim.

(En son bahçede kitap okuyordun. Sesizce gelip seni bayıltım ve sonra odama getirdim. O kadar güzel uyuyordun ki kaldırmaya kıyamadım,bütün gece senin izledikten sonra sabaha karşı uyudum.)

Odamın kapısını kilitlememeliydim.
Odamı hep kilitlerdim çünkü kimsenin girmesini istemezdim.

Odam benim küçük evimdi.
Ve evime kimseyi sokmayı sevmezdim.

Bakışlarımı tekrar kaçırdım. Bunu fark edince gülümsedi.

Gözlerim gamzesine kaydı.
Gamzesine bakıp gülümsedim.

Gamze sevmezdim nedense hoşuma gitmezdi ama ilk kez birine gamzeyi yakıştırdım.

Bu çocuk herşeyi ile kusursuzdu.

Her şeyi ile beni etkiliyordu.

Tuana:her neyse...

Dedim ona hala bakmayarak.

Tuana:teşekkür ederim.

Beni o yağmurun altında bırakmayıp odasına aldığı için.

Tuana:ve özür dilerim.

Dedim hem üstünde yatığım hem de bütün gece odasını işgal ettiğim için.

Çağan:önemli değil.

Dedi sadece.

Kapıya doğru uzandım.
Elim kapı kolunu kavradı o an bir şey dikkatimi çekti.

Tuana:bunlarda ne?

İki kolumda da çeşitli yerlerde morluklar vardı ve nerdeyse her yeri kıpkırmızıydı.

Acımıyordu hiç hissetmemiştim ama boya olmadığı kesindi.

platonik (ÇT)Where stories live. Discover now