𝐓𝐮𝐫𝐮𝐧𝐜𝐮

37 12 43
                                    

*İyi okumalar dilerim.
___________________________________
Gözlerini hızla açtığında anlık baş dönmesi yaşadı. Bir ağaç kabuğunda ve yanı başında oturmuş kıza baktı. Kız yere bakıyordu. Saçları uzun ve turuncuydu. Dağınık bir at kuyruğu yapılmış ve yanlardan dağınık halde tutamlar çıkmıştı. Bu tutumlar önden çıktığında ise tatlı görünümünü veren kahküller oluşturmuştu. Elvis ayağa kalmaya çalıştı. Kız parlak gri gözlerini Elvis'e çevirdi. "İyi misin?!" Elvis, dilini yutmuş gibi kıza baktı. O kendi gözlerinin içine bakan gözlerine hayran olmuştu. Bakmaktan asla vazgeçemedi. Kız elini sağa sola oynattı. "Hey, iyi misin?" Afallamış gibi saçlarını karıştırdı Elvis. "İyiyim ayrıca sende kimsin v e ben neredeyim?" Kız kıkırdadı,
 "İyi olduğunu anladım sanırım. Ben Misty. Burası Dreamtopia diğer adıyla Rüyalar Diyarı. Normal dünyadan farklıdır. Ama merak etme silah, savaş vs.. yoktur." Elvis başını omzuna eğmiş kızı dinledi ya da izledi mi demeliyim? Kızın sözü bittiğinde ona bakmakla meşgul olduğunda ismini bile söyleyemedi.
"Acaba siz de mi isminizi söyleseniz?" 
"A- şey pardon, dalmışım. Ben Elvis."
"Tanıştığıma memnun oldum Elvis."
"Bende memnun oldum Misty."

Kızdan yardım alarak ayağa kalktı Elvis. Ağaç gövdesinden etrafa baktı. Müthiş renkliydi. Neon ve pamuksu renkler o kadar hoş bir uyum sağlıyordu ki. Hayran kaldı. Her yer o kadar güzeldi ki. Akan şelale, uçan adalar, yerdeki göl bile bu kadar berrak ve parlak olamazdı. Misty'nin anlattığına göre;
Barış uzun süredir hüküm sürmüş bu topraklarda. Ta ki ölmüş efsanelerin ruh bulmuş ve bedenlerine kavuşmuş olan Karanlıkların Asaleti harekete geçene dek.  Ölmüş efsanelerden kastıklarım ise; türlü türlü yaratıklar, korkunç derecede mutasyona uğramış canlılar, cinler, hayaletler ve bunların hepsinin hükümdarı.

Elvis dinledikleri karşısında sadece durdu. Tek bir laf dair edemedi. Demek iyiliğin ve kötülüğün savaşı burada da devam etmişti. Sonra bir daha baktı etrafına. Burasının bu kadar huzurlu olacağı aklının ucundan geçmemişti. Misty konuşmaya tekrar başladı. 
"Seni hükümdarın yanına götüreyim. Mümkünse saygılı ol."
"Peki." 

Büyük bir ağacın içine doğru geçmişlerdi. Sarmaşıklarla donatılmış bir yerdi. Teknolojiye dair her hangi bir şey yoktu. Hükümdar yeterince genç hatta gerçekte genç bir kızdı. Saçları mor ve upuzundu, uçları da dalgalıydı. Fakat yeterince otorite sahibiydi. Misty kızın önünde eğildi. 
"Hükümdar Maria, bu yabancı çok özür dileyerekten kız kardeşim nedeniyle burada bulunmuştur. Sakıncası yok ise, güvenilir olduğunu karar verdiğinizden sonra burada kalabilir mi?"

Elvis de dizlerinin üzerine çöktü ve selam verdi. Maria ayağa kalktı. Mor elbisesi etrafında dalgalanıyordu. Elvis'in çenesini nazikçe tutup ona baktı. Göz göze geldiğinde durdu. Gözleri çok farklıydı. Ve yüz şekli ona başka birini anımsatmıştı. Kendini toparlayıp "İsmin nedir?" dedi. 
"Elvis."
"Elvis.. Yaşın kaç Elvis?
"22 yaşındayım efendim." 
"Peki, Tanıştığıma memnun oldum ben Maria"

Sonra Misty'e döndü Maria.
"Misty, Elvis senin kontrolün altında etrafı göster ona."
"Peki, teşekkür ederim."

Misty Elvis ile beraber saraydan çıkıp o büyük meydana geldiler. Etraf ışıl ışıldı, fakat güneşin o güzel gülümsemesi soluyordu. O ışık söndü ve bir çok peri gibi tatlı yaratıklar mantar gibi olan evlere sığındılar. Bir anda kaybolmaları Elvis'i korkutmuştu. 
"Neden bir anda kayboldular?"
"Şey.. geceleri buralar pek iyi olmaz onlar bundan korkuyorlar."
"Neyden korkuyorlar?" 
"Eve geçelim."
dedi Misty. Temkinliydi. Anlatması güçtü bazı şeyleri, Elvis daha yeniydi. Yabancıydı hemen her şeyi anlatamazdı.

Ağaç eve vardıklarında hava çoktan kararmıştı bile. Misty şöminenin yanına çöktü, ateşi izlerken dudaklarını araladı. Söylemeli miydi? Bilmiyordu. Gözleri Elvis'i buldu. Uzun süre o dışarıya bakarken onu izledi. Misty de fark etmişti. Elvis farklıydı. Ona benziyordu. Gözleri ve yüzü aynı onu anımsatmaktaydı. 

"Hey? Senin ailen yok mu?"
"Var. Neden sordun?"
"Seni merak etmiyorlar mı?"
"Ben onlarla yaşamıyorum."
"Neden?"
"İşim nedeniyle farklı bir şehirdeyim." 
"Anladım."
dedi ve sustu Misty. Tekrar şömineye döndü. Bacaklarını göğsüne kadar çekmiş ateşin asaletini seyrediyordu. Her bir kıvılcım başka bir olaya mani oluyordu sanki. Yaşadıklarını düşündü Misty. Barış sağlanamamıştı. Daha tamamen korkusuz bir şekilde dışarı çıkamıyorlardı. Evet, ondan beri barış sağlanamamıştı. Huzur yoktu. İçindeki rahatsız edici ağrı henüz dinmemişti. Ne zaman dinecekti bilmiyordu. Ya dinmezse diye de korkuyordu. Karanlıkların asaleti onları ele geçirirse tekrar eski yönetim devam edecekti. Sevdiklerini kaybedebilirdi. Sonsuza dek. Elvis'e döndü. O güçlüydü, gücü temsil ediyordu. Ama güven duygusu her şeyi alt üst ediyordu işte. 
"Sana farklı olduğunu hiç söylediler mi?"
"Nasıl yani?"
"Gözlerin mesela. Senin gözlerin bir Kraliçe Lilith'de var."
"Kim ki o?"
"Kral Harold'un eşi. Sonra anlatırım."

Düşünceli gözlerle alevlerin oynamasını izledi. Güvenmek istiyordu. Elvis'in kötülüğünü de görmemişti elbette. Fakat şuan onun aklında her şey karma karışıktı. Elvis de olduğu gibi. Dakikalarca belki saatlerce sustu ikisi de. Ve bu sessizliği Elvis çözdü.
"Senin aklın düşüncelerle mi dolu?"
"Tam isabet. Dur tahmin edeyim, senin de öyle?
"Tahmin edeceğini hiç düşünmemiştim." alaycı tonda gülerek söyledi bunu Elvis. 
"Yerinde olsam dalga geçmezdim."
"Sebep?"
"Öyle işte." 


Şimdi iki gencinde yüzleri gülüyordu. Kahkahaları bittiğinde Elvis ateşin başındaki Misty'nin yanına geçti.
"Bu kadar büyülü ve uçan perilerin olduğu bir dünya da senin ne gücün var?" Misty önce sustu. Gözlerini ateşten ayırmadı. 
"Ateş."
"Ateş? Sadece ateş mi?"
"Ateş ve duygularım."
"Nasıl yani? Duyguların?"
"Ne çok soru sordun be."
dedi gülerek Misty. Elvis'in ise kafası karma karışıktı. Bir kaşı havada kalkmış bakıyordu.

"Yani Elvis demek istiyorum ki, duygularımın baskınlığı ve durumuna göre ateşimin rengi yakıcılığı ve şiddeti değişiyor. Mesela ciddi anlamda öfkelenirsem mor ve güçlü bir ateş çıkar. Uğraşma benle bence. Ama korkma hiç o mor ateşi görmedim."

"Tamam olsun, ben senden uzaklaşıyorum. Aman diyeyim şimdi sinirlenirsin falan ölmek istemiyorum, yanmak asla." 


Misty'nin masum gülüşü odayı sararken Elvis'in gözlerine ışık düşmüştü sanki. O gülüşe kapılıp gitmişti. Misty yakınına yaklaştı gözlerinin önünde ellerini sağa sola salladı. Fakat Elvis olduğu yere çakılmıştı. Kendine geldiğinde Misty'i dibinde gördü. Kızardığını hissetti. Ayağa bir hızla kalktı. Kekelemeye başlayarak "A..artık yatmalıyız bence." dedi. Odasına bir hızla gitti. İçi.. içi kıpır kıpırdı. Onun gülüşü.. bakışı.. saçları.. gözlerinde ki o ışıltı ona ilk defa böyle hissetmesine sebep oldu. Kendini kaybetti o an. Sonra durdu. Odasının, yatağının hemen karşısındaki aynaya geçti kendine baktı. Yatağına oturdu aynı zamanda. Kendini bir anda bıraktı yatağa. Kafasını hemen arkasındaki duvara vurmuş olması onun düşüncelerini bölememişti. Canının yandığını hissetmedi. Kör kütük aşık olmuştu.. Sadece buna inanamıyordu, kendini inandıramıyordu. Nasıl olur da 1/2 günlük kıza aşık olabilirdi? Neydi bu hissin sebebi? Ya da o kıza nasıl güvenebilirdi? Ama sonra durdu. Kalbi deli gibi atmaya başladı. Onun o bakan grimsi gözleri, şefkatli bakışlarını anımsadı. Onu aşık eden o gözlerin o bakışların ardındaki enerjiydi, güçtü, ışıktı ve en önemlisi tanımış olmasıydı. Evet, o gözlerin ardındaki neyse o kadar tanıdıktı ki.. 

O bu düşüncelere dalmışken bir anda odanın kapısı çalındı. Misty kapıyı biraz aralayıp o minik aralıktan baktı. Gelebilir miyim der gibiydi. Elvis gel dedi. İçeri yine o müthiş gülüşüyle girdi.
"Uyumamışsın. Işık açıktı."
"Uyku tutmadı yatarım birazdan. "
"Pekiiii, iyi geceler!!"
"Sana da."


Misty, odadan çıkacakken bir anda yerin sarsılmasıyla durdu. İçini kaplayan o ani hisle durdu. Arkasını dönüp Elvis'e baktı. Göz göze geldiler. Şiddetli bir sarsıntı daha oldu. Misty ayakta daha duramadı ve ere düştü. Elvis'in vücuduna o an hücum eden korku yer sarsıntısı yüzünden değildi. Misty'e bir şey olma korkusu vardı sadece. Ona bir şey olmasından çok korkuyordu. Koşup sarılmak istedi,
Ama yapamadı. 
Sarılamadı. 

Elvis.Where stories live. Discover now