9. Final

31 4 4
                                    

-Se-sen neden bahsediyorsun?

Alastair, hızla yeryüzüne inen yağmur damlaları gibi yeryüzüne yağan yaprakların arasından Elijah'a baktı. Kalbi unuttuğu türden bir ritimle çırpınmaya devam ederken kulaklarında çalan müziği hissetti. Elijah ellerini havaya bir flüt tutarmış gibi kaldırdığı anda nereden çıktığı belli olmayan kelebekler altından bir flütte vücut buldular. Elijah üfledi. Notalar göğe yükselirken bu müziği duyabilen iki kişi vardı. Alastair, müziği duydu ve içli notalarla kendisine anlattıklarını anladı. Bu yıllardır onunla konuşan dinlemeyi duymayı reddettiği müziğin sesiydi. Bu sese rüzgar demişti küçükken çünkü duyduğu zaman hoş bir esinti eserdi ensesinden.

Duy beni diyordu.
Hikayemizi duy.
Hatırla bizi. yürüdüğümüz yolları, geçtiğimiz nehirleri...
Duy sesimi.
Seni çağlayan nehirleri duy
Senin için açtırdığım çiçeklerin içli türküsünü duy.
Duy beni ne olursun.

Alastair gözlerinin yaşadığını fark etti ama nedenini anlamadı. Ağlayacak bir şey de yoktu ortada öyleyse neden kalbi böyle acıyla atıyordu?

-Duyuyorum.

Dedi fısıltı gibi çıkan melodik sesiyle. Yutkundu ve gözleri kapalı flüt çalan adama baktı içtenlikle. O adamı merkez alan rüzgarla uçuşan saçlarının arasındaki kırmızı ip artık metrelerce uzanarak dalgalanıyordu ardında.

-Duyuyorum seni, her zaman duydum ama dinlemedim. Özür dilerim.

Elijah cevap vermeden gözlerini açtı. Tek yaptığı kendisine bakmakken bile onun söylemek istediklerini anlıyordu. Sorun değil diyordu Elijah. Sana her zaman anlatırım.

Alastair gözlerinden süzülen birkaç damla yaşın yüzüne verdiği serinlikle gülümsedi. Kalbinde hissettiği sızı katlanılmaz boyuttayken bile gülümsedi.

Şarkını fisildarken bile duy beni
Sesimi dinle daima doruklarda
Sakın korkma aman kaybedersem seni
Sesimiz duyulsun daima dünyada

Kaybolup gezinirken bile duy beni
Unutsan bile er geç beni hatırla
Ben olursam eğer ki unutan seni
Dünya yarılsa bile beni bırakma

Alastair'in gözlerinden süzülen damlaların toplandığı yerden bir fidan bitmeye başladı. Az önce ölen çınar ağacının köklerinden bir yenisi tüm yaşama arzusuyla dirilirken genç bedendedi yaşlı ruh fısıldadı.

-Hatırlıyorum.

***
Genç kız şaşkınlıkla gelen kişiye baktı. Bileğinden akan kan hala tazeyken bileğini tutan yaşlı kadını tamamen unutmuştu. Kız yutkunarak  kendisine doğru yaklaşan iki adama baktı. Adamlardan kendisine bakan bir tanesi onun çok yakından tanıdığı biriydi.

-Alastair?

İki adam ona doğru gelirken saçları rüzgar olmamasına rağmen uçuşuyor ve kıyafetleri ahenkle dalgalanıyordu.

-Ben Altair.

Kız onu görmeyeli bir hafta olmasına rağmen tamamen başka bir kişilik gibi görünen eski arkadaşına hayretle baktı.

-Adın Alastair seni aptal. Onu da mi unuttun?

Ona hakaret ettiği zaman her zaman beyazlayan ve üzüntüsünü bir çocuk kadar net belli eden o yüz şu an sadece sükunetle gülümsüyordu. Kız ürperdi. Ortamda tüyleri diken diken eden bir his vardı. O sırada yerdeki yaşlı kadın haykırdı. Genç kızın bileğini bırakarak gelenlere doğru döndü ve onların ayaklarının önünde kapandı.

-Müzisyen! Affet bizi ne olursun, biz anlayamadık bilemedik, çok da belliydi oysa! Aptallığımıza cahilliğimize ver yüce müzisyen... Senden hiçbir şey istemiyoruz bize dokunma yeter.

Altair yine sükunetle gülümsedi. Elijah, yüzündeki huzurlu ifadeyle Altair hariç hiçbir yere bakmıyordu. Altair elini havaya kaldırdı. Yan flüt tutan gibi duran elleri arasında altından bir flüt belirirken yaşlı kadın korkudan baylmıştı. Altair flüte üflediği anda arkasında az önce filizlenen çınar fidanı göğe uzandı, buraya gelirken bastığı yerlerde solan otlar yeşerdi, ayaklarını bastığı yerlerde çiçeklerle şifalı otlar büyüdü ve kızın bileğindeki çizik hiç yokmuş gibi kayboldu.

Kız titriyordu. Zorlukla bulabildiği sesiyle sordu.

-Neden?

Altair kıza tepeden duygusuz bir yüzle bakarken kız korkuyla yere yapıştı. Soruyu sorduğunda pişman olmuştu. Müzisyen cömert olabilirdi ama yeri geldiğinde zalimden de zalim olduğunu herkes çok iyi bilirdi.

-Onu bulmama yardım etmenin hediyesi bu.

Başka hiçbir şey demedi arkasını döndü ve ormana doğru yürüdü. Hemen yanından da Elijah gidiyordu.

***

Çok bilinen bir efsane vardır hala söylenen. En umulmadık anlarda karşınıza çıkar bir müzisyen. Çalgısına dokunduğu anda sizi iyilestiren bir adam vardır dağlarda gezinen. Zalimleri tek bir notayla toprak eden. Siyah uzun saçlarını bir iple bağlar, kırmızı ip ise onu sevdiğine bağlar. Onu kaybedince kısalan ip bulunca canlanıp uzar. Kaderin ipi sevenleri birbirine bağlar.

Müzisyen birinin ömrüne her ekleme yaptığında kendi ömrü de uzar. Birini her iyileştirdiğinde gider onu yaşlandıran tozlu yıllar. Ölüme en yakın olanlar onun ömrüne en çok ömür katar.

Bu efsanenin bilinmeyen bir yönü vardır. Müzisyenin hayat yoldaşı da ondandır. Onları birbirine bağlayan kader ipliği güçerini de birbirine bağlar. Aslında bir değildir müzisyen ama iki onlar için bir olmuştur her zaman. Biri gençleştiğinde öbürüdür ona uzaktan sesini duyuran.

Zaman zaman kader yollarını ayrılsa da her zaman birbirlerinin sesini duyarlar. Dağlarda şarkısını duyduğumuz dostlar, yoldaşlar onlar.

Duy BeniΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα