02

97 13 19
                                    

    "Hızlı ol biraz."

  "Dur biraz şurda saçımı düzeltiyorum! Hem daha zamanımız var."

  "Aslında on dakika yolculuk, yirmi dakika kahvaltıyı düşünürsek..."

   Daha önce ikisi de bu kadar erken kalkmadıkları için ikisinin de eli ayağı dolanmıştı. Gerçi sarışın genç şaşırtıcı bir şekilde diğerine kıyasla daha sakindi. Yani saatlerdir saçıyla uğraşan biri için söylüyoruz.

  Daha çok dayanamayan Alhaitham gencin kıyafetinden çekiştirerek kapıya kadar sürükledi. Çantasını üstüne fırlattı ve ayakkabılarının bağacıklarıyla uğraşmaya başladı. Sarışın genç karşısındakine biraz kızgındı. Saçını daha bitirmeden onu çekiştirmişti. Gerçi dakikalarca ayakkabılarının bağacıklarını bağlamaya çalışan arkadaşını görünce gülesi geliyordu. "Bana sakın bağacık bağlamayı bilmediğini söyleme!" Utanmış yüzünü saklamak için kafasını biraz öne eğmişti. Eski bir arkadaşı da hep bunu söylerdi ve gülerdi.

*

   Otobüs durağına kadar yürümelilerdi ve ikisi de aptal olduğu için evden geç çıkmışlardı. Aslında bu biraz sarışın gencin suçuydu, saatlerce saçıyla oynamıştı tabii ayakkabı sıkıntısını da unutmamalıyız.

   Alhaitham'ın tahmini doğru çıkmıştı, otobüse yetişememişlerdi. "Tebrik ederim bağcık bile bağlayamayan beceriksiz." "Hepsi saçın yüzünden oldu aptal." Tek çareleri koşmaktı. Gerçi bu biraz zor olacaktı çünkü biri saçı bozulmasın diye hızını azaltırken diğeri bağacıklarının çözülmemesi için kendi kendine planlar kuruyordu. İlk ders başlamadan yetişmişlerdi. Kahvaltı yapacak zamanları yoktu. İkisi de kendi bölümlerine doğru yürüyorlardı.

   Alhaitham sınıfa ulaşmak için koşarken fark etmeden birine çarpmıştı. Elinde tuttuğu tost yere düşmüştü daha da kötüsü eriyen kaşarı beyaz uzun saçlarına yapışmıştı. "Kusura bakma acelem vardı bir sonraki arada tostun parasını öderim." dedi ve sınıfına girecekken birinin kolundan sertçe tuttuğunu fark etti. Bu kişi daha deminki gençti. Gücünü boyundan dolayı biraz küçümsemişti ama gerçekten çok güçlüydü. "Tostu şimdi alacaksın." "Ama birazdan..." Sözünü kesti ve konuşmasına devam etti. "Bunu arkadaşıma almıştım. Tıp bölümünde okuduğu için doğru düzgün yemek yiyemiyordu!"

   Alhaitham kolunun morardığını hissedebiliyordu fakat karşısındaki kolunu o kadar sıkı tutuyordu ki kaçmak imkansızdı. Neyseki yanlarına biri gelmişti ve onları ayırmıştı. "Sorun değil Cyno." Sesi çok sakinleştiriciydi. Arkadaşına gencin kolunu bıraktırdıktan sonra elini gri saçlı gence doğru uzattı. " Ben Tighnari ve bu da Cyno, kendisi arkadaşım olur." Cyno kafasını öne eğmişti, arkadaşının diğer insanlara karşı neden bu kadar nazik olduğunu anlamıyordu.

   "Tost için üzgünüm Tighnari-san." Yüzünde güzel bir tebessüm belirdi. "Lütfen sadece Tighnari de. Ayrıca tost istemiyorum ama istersen ders çıkışı kahve içmeye gidebiliriz." Beyaz saçlı arkadaşına doğru döndü ve sözüne devam etti. "Sen de gelirsin değil mi Cyno?"

   Beyaz saçlı genç adam kafasıyla onayladı ve hiçbir şey demeden kendi bölümüne doğru ilerledi. Tighnari ve Alhaitham biraz konuştuktan sonra onlar da kendi bölümlerine doğru gittiler.

    O sırada Kaveh sınıfında birkaç kişiyle çoktan arkadaş olmuştu. "Sen de mi buraya yeni geldin?" Thoma'nın sorusuna düşünmeden cevap verdi. "Aslında daha dün geldim biliyor musun?" Sohbetleri uzun bir süre devam ettikten sonra içeriye uzun boylu bir kadın girdi. Saçları kumral, gözleri güzel bir yeşildi. "Günaydın gençler ben Lisa..." Kendini tanıttıktan sonra derslerde neler yapacaklarını anlattı. İlk günden her şey yolunda gitmişti Kaveh için. Ama Alhaitham için öyle denilemezdi.

Pek dışa dönük olmadığı için insanlarla kaynaşmakta pek iyi değildi. Ders boyu hiç konuşmadı. Herkes kendisini tanıtırken o defterine problemler yazıyor ve onları çözmek için çabalıyordu. Öğretmenleri Zhongli gencin gözüne baktığında geleceğindeki parlaklığı görebiliyordu fakat hiç konuşmaması onu biraz rahatsız ediyordu.

*

Ders sonu geldiğinde üçü de söz verdikleri gibi sıradan bir kafede buluştular. Kahvelerini sipariş ettikten sonra Tighnari sohbet konusu açmak için konuşmaya başladı. "Ee Alhaitham siz hangi bölümde okuyorsunuz?" Sesi her zamanki gibi nazikti. "Matematik mühendisliği." Bunu duyduğuna pek şaşırmamıştı beyaz saçlı genç ama karşısındakini küçük düşürmesi gerektiğini hissediyordu. "Sizin bu kadar kafa çalıştıran bir bölümde okuyacağınızı tahmin edemizdim." "Cyno!" Sesi yine sakin çıkmıştı ama sinirlendiği gözlerinden belli oluyordu. "Siz onun kusuruna bakmayın, kendisi biraz kıskanç..." Beyaz saçlı sözünü kesti. Sesi her zamankinden daha kızgın çıkmıştı. "Kıskandığım falan yok!" Daha söyleyecekleri vardı ama garsonun kahvelerle birlikte geldiğini görünce bir şey dememeye karar verdi.

   Kahveleri masaya bıraktıktan sonra "afiyet olsun" dedi ve diğer müşterilerin yanına gitti. Herkesin kahvesine odaklanmasıyla ortamdaki gerilim azalmıştı. Cyno sesini yükselttiği için özür dilemeyi düşünüyordu fakat çok önceden dediği şey buna tamamen zıttı. "Özür dilemek her zaman bir zayıflıktır."

    Arkadaşının daldığını fark eden Tighnari elini omzuna koydu ve her zamanki sakinleştirici sesiyle konuşmaya başladı. "Kusura bakma Cyno, senin kıskanç olduğu söyleyerek seni kışkırtmamalıydım." Yine birilerinden özür diliyordu. Hiçbir suçu olmasa bile özür diliyordu. Her zaman böyleydi, insanlardan af dilerdi ve Cyno arkadaşının bu yönünden hoşlanmazdı.

   Beyaz saçlı genç ayağa kalktı ve telefonunu çıkardı. Biri ile konuşacağını anlayan Tighnari ve Alhaitham kendi aralarında Cyno'yu rahatsız etmemek için kısık bir ses tonuyla konuştular. Cyno ise telefonundan 'kızgınvelet' adlı kişiyi aradı ve konuşmaya başladı. "Selam Scaramouche. Yarın bir sakıncası yoksa evinde kalabilir miyim?" Bu soruyu normal bir soru gibi sorması Alhaitham'ı biraz şaşırtmıştı. Telefondaki kişinin sesi herkese net bir şekilde geliyordu. "DAHA GEÇEN GÜN BENİM EVİMDE KALMADIN MI!!" Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapattı. Aklına gelen fikirle telefonundan bir arkadaşına mesaj attı ve masaya oturarak kahvesini içmeye devam etti. Tighnari ve Alhaitham birbirlerine garipseyen bakışlar atıyordular.

  "Hey Cyno kiminle konuş-" Cümlesini bitiremeden kafenin ahşap kapıları hızla açıldı. İçeriye kırmızı saçlı, güzel bir kız girmişti. Biraz etrafa bakındı ve beyaz saçlı genci görünce yanına doğru yürüdü. "Cyno geliyor musun?" Genç kızı görünce beyaz saçlının vücuduna bir rahatlama geldi. Kahve bardağını aldı ve kafeden çıktı. "Sevgilisi olduğunu bilmiyordum." "Ben de." Tighnari'nin üzüldüğünü fark eden Alhaitham  onu teselli etmek için birkaç şey söylemeye karar verdi. "Ihmm Cyno'dan mı hoşlanıyorsun?" Tighnari elini kafasına götürdü ve gülmeye başladı. "Erkeklerden hoşlanmıyorum. Ayrıca Nilou ile vakit geçiriyor diye üzülecek değilim." Alhaitham biraz durdu ve aklına gelen şey yüzünün kızarmasını neden oldu. "Nilou'dan mı hoşlanıyorsun?"

Four Students and Two Houses [cynonari&kavehtham]Where stories live. Discover now