9. | Part 2

Mulai dari awal
                                    

''Ailemiz merak eder Bulut,'' dedim eşyalarımı toplarken. ''Sen de rahat rahat işini yap. Biz mani olmayalım.'' Bir bahane bulmazsam beni hayatta bırakmazdı resmen keçinin vücut bulmuş haliydi, inatçılığının da temeli buradan geliyordu bence.  Bulut'un yüzündeki ifade yavaş yavaş sinirlendiğine işaret ediyordu.

Semih ise olayın tabiki makarasındaydı. ''Uuu bir titreme geldi,'' dedi keyifli bir sesle. ''Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası desem, buralar alev mi aldı desem...''

''Kes lan sesini.'' Semih, görünmez bir fermuarla çenesini kapatırken, Melodi şaşkın şaşkın olan bitene bakıyordu. Yüzündeki o ekşimiş ifade bu durumdan oldukça hoşnutsuz olduğunun açık açık belirtisiydi. Bunu göstermekten de hiç çekinmiyordu.

''Siz de oturun,'' dedi sesindeki ton, asla aksini kabul etmeyecek türdendi. Ortamın daha da gerilmemesi adına susup oturdum. Kimsenin bizim yüzümüzden gerilmesini istemiyordum. Gizem zaten gerginliğe gelemiyordu, benden bile hassastı onu yormak istemiyordum.

''Melodi,'' dedi Bulut bir yandan evrak işleriyle uğraşırken. ''Adem bıraksın sizi. Bu gece hesabında olur, merak etme.'' Melodi, mahcup bir şekilde kafasını olumlu anlamda salladı ve çıkarken bile Bulut'a kur yaparak dışarıya doğru yöneldi.

''Of gerim gerim gerildim bu ne böyle. Çıkıyorum ben bu gerilim hattından.'' Semih, resmen bize burun kıvırarak dışarı çıkarken olduğu yerde birden durdu ve Gizem'e baktı.  ''Çiçeğimi nasıl unuturum? Hadi gel güzelim.'' Gizem, kaşlarını kaldırarak Semih'e bakıyordu.

''Hıı, sen unuttun beni. Git, sen ben arkadaşımın yanında kalacağım.''

''Uuu,'' dedim kendimi tutamayarak. ''Biri Balkanların soğuk hava dalgasından mı bahsediyordu?'' Semih, mahçup bakışlarla bir Gizem'e bir bana bakıyordu. Gizem'in de tersi pisti, tavrından asla geri dönmezdi. Semih'e acıyan bakışlarla baktım. ''Güzelim benim, güzel çiçeğim yapma böyle ne olursun ya...'' Semih, böyle yaparak kendini affettirmeye çalışırken içeri Bulut girdi ve Semih'e umutsuz vakasın der gibi bakmayı ihmal etmedi.

''Biz gidecektik Bulut,'' dedim yandan yandan ona bakarken. Bulut, gülmemek için en iyi performansını sergiliyordu bunu yüzündeki kasların gerilmesinden anlayabiliyordum. ''Akşam yemeğine kalırsınız.'' Bulut'un bu teklifine pardon emrine ben öylece bakarken Gizem söze atladı. ''Olur yemek yeriz ama Semih de olacak mı?''

Gizem'in hala süren tribine karşılık gülmeden edemedim. Semih, hafiften bozulmuştu ama duruşundan hiç ödün vermiyordu. Tuttuğunu koparan biri olduğunu biliyordum. Bulut, Gizem'in kulağına eğildi ve birkaç şey söyledikten sonra kendinden emin bir şekilde geri çekildi.

Gizem dona kalmıştı ne söylediği konusunda iyice meraklanmıştım.

O yemek masasına oturmuştuk. Ama içimi hala kemiren bir kıskançlık vardı. Tamam, kabul ediyordum içimdeki sevgi o kadar büyüktü ki, kıskançlık bir kunduz gibi içimi kemiriyordu. O Melodi denen kızı yolmak istiyordum. Tamam, kardeşi hastaydı ve paraya ihtiyacı vardı ama o Bulut'a flörtöz bakışları neydi öyle? Melodi'yi saçından tutup yerlerde süründürmek istiyordum resmen.

''Güneş!'' Duyduğum sesle resmen yerimden hoplamıştım. ''İki saattir sesleniyorum kızım, niye duymuyorsun?''

''Ödüm patladı ama ya.'' Hiçbir şey yokmuş gibi çatalıma aldığım eti, mideme göndermek üzereyken Bulut beyin delici bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim ve yemeğe olan bakışımı onun gözleriyle buluşturdum.

''Bulut bir şey sordu sana,'' dedi Gizem imalı imalı. ''Ne sordun Bulut?'' dedim zihnimin karmaşık seslerini bir kenara bırakarak.

''Okul bitti, sınava da girdin. Ne bölüm düşünüyorsun? Hala aynı mı?''

Boğazımı temizledim. ''Evet, Okul Öncesi Öğretmenliği.''

İçkisinden bir yudum alarak onaylar anlamda başını salladı. Semih'in söze girmesiyle masadaki herkesin bakışları ona yöneldi. ''Bizde söz yapalım diyoruz, böyle kendi aramızda.''

Gizem, bunu söylediğinde yüzümün renginin attığından emindim. Daha demin trip atmıyor muydu bu kız? Şimdi ne olmuştu da, böyle bir kararı açıklıyorlardı acaba? Ama arkadaşım adına çok sevinmiştim tabiki. Birbirlerine bakarken gözleri parlıyordu resmen. Birbirini seven iki insanın mutluluğuna şahit olmak çok başka bir duyguydu.

''Çok sevindim, çok güzel haber ama... Erken değil mi? Aylin teyze ne der?'' diye sordum endişeli bir sesle. Gizem, omuzlarını silkti ve Semih'in elini daha sıkı tutarak açıklamasını yaptı.

''Lise bitti zaten. Aynı üniversitede okumayı düşünüyoruz hem. Ama olur da okuyamazsak, hayatımızda olduğumuz belli olsun istiyoruz. Üniversiteden sonra da evleniriz diye düşündük annem de saygıyla karşılar bence.'' İkisinin de yüzündeki gülümseme iyice genişlerken, Bulut'un gözlerine hüzün bulutları yerleşmişti. Benim de gülümsemem solarken, tüm dikkatimi onun yüzüne verdim.

O da bana bakıyordu. Gözlerindeki hüzün bulutlarına rağmen, ifadesindeki keskinlikten bir gram ödün vermemeyi nasıl başarıyor diye düşünmeden edemedim. ''Sonuna kadar arkanızdayım kardeşim. Bu yemek daha anlamlı oldu şimdi.'' Bulut, kadehini kaldırırken hepimiz ona eşlik ettik. Ama bu konuyu detaylı bir şekilde konuşmamız gerekiyordu.

Gecenin ilerleye saatlerinde benim de yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı. Semih ve Bulut ara ara yanımızdan uzaklaşıp, gizli gizli bir şeyler konuşuyorlardı ama üstünde durmadım.

''Ya siz Bulut'la niye böyle oldunuz ya?'' diye söylenirken dudaklarını sarkıtan Gizem'e gözlerimi devirerek baktım. ''Aman boş ver Gizem, iyiyim ben böyle.''

Gizem, inanmayarak bana baktı ve tam konuşacağı sırada Semih yanımıza gelip coşkulu bir şekilde konuşmaya başladı. ''Şişe çevirmeceye ne dersiniz kızlar?''

ÇOCUKLUĞUM | LiseTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang