S2- BÖLÜM 10: TUTSAK

Start from the beginning
                                    

Kendi elleriyle oğlunu, kendi zaafını yaratmıştı. Ondan korkuyordu. Marcus'un yapabileceklerinden korkuyordu. Bana bu yüzden zarar veremiyordu. Ve çok daha fazlası, o güç meraklısıydı. Buradaki çoğu kişi gibi. Kendisini herkesten üstün görüyordu ama onlardan çok da farklı değildi. O güç için oğlunu yaratmıştı ve kendi elleriyle Marcus'u diğer taraf itmişti. Onu kaybetmek istemediği için beni kullanmıştı, gücü kaybetmemek için. Aklı başında olan kimse Marcus'u karşısına almazdı, Bay Canavar hariç. O kibrin ve gücün kölesiydi. Bu da onu bana ve Marcus'a itiyordu.

Ben de o ipleri yakarım öyleyse.

Kurduğum oyunları yakıyorlarsa ben de o ateş olurum.

Işığıma karanlık oluyorlarsa ben de gölge olurum o hâlde.

Gözlerimi açtığımda etrafa yeniden müzik sesi yayılmıştı. Herkes konuşuyordu. Gözyaşım çeneme kadar kaymıştı. "Bu sonuçta niye ben cezalandırılıyorum?" dedi kendini kastığı belli olan Danny.

"Bu senin için bir lütuf, Danny." dedi Bay Canavar keyifli sesiyle. Gözleri bana uğrayıp yeniden Danny'e sıçradı. Kafam öne bakıyordu ve eğikti. Artık. "Sen gölge olamasan da o bir gölge. İkinizin birleşmesiyle eminim ki bir tane de olsa bir gölge çıkar." Sanki hayvan çiftleştiriyor. Iyy!

"Oğlunuz benden çok daha güçlü." Sesi dişlerinin arasından geliyordu. "Bence onların çocuklarından..."

"Sencesiyle ilgilendiğimi kim söyledi, Shepard?" diye böldü onu Bay Canavar sert sesiyle. "Senin gibi bir kansız gölge olamadı diye ondan umudumuzu kesemeyiz. Bir an önce üremesi gerekiyor. Ve bu kesinlikle benim oğlumla olmayacak. Saf kan soyuma onun gibi bir nereden geldiği belli olmayan birini sokmayacağım." Nereden geldiği belli olmayan? Pardon!

Duvara öylece kitli kalmıştım. Ağzım hafif aralık duruyordu. Tekrar sesli bir şekilde yutkundum. "Bu yaptığın," Sesim acizce titriyordu. "Kapalı oynamaktır, Bay Russel." Sesimde güce dair tek bir iz bile yoktu.

"Ben oynamam, çocuk." Gözlerimi gelen katı sesle bir anlığına kapattım. Kaşlarım hafifçe çatıldı. "Ben düzeni kurarım siz rollerinizle baş başa kalırsınız."

Başımı hafifçe ona çevirdim. Gözlerimi Marcus ve Maddy'e çevirmemek için zorluyordum. Biliyor muydu? Biliyorsa nasıl bakmıştı gözlerime? "Senin gibi mi?" dedim aynı titreyen sesimle. "Yalnız, gücü kendine yoldaş yapan biri gibi mi?"

"Zavvalı seni." dedi gülen sesiyle. "Güç zaten benim." Aynen. "Onlara bak." Bakmadım. "Bak." dedi sesinin en sert hâliyle. Tıpkı o gün zindandaki sesi gibi. Gözlerim onlara çevrildi. Maddy'e bakmayı reddetsem de kibirli gözlerini hissedebiliyordum. Marcus ise gözlerini tek bir yere dikmiş, başı dik duruyordu. Boynunda atam damarları görmesem sinirlendiğini anlamazdım bile. Maddy'nin eli tüm ihanetiyle Marcus'un kolundaydı. "Oğlum en güçlü olan. Ama ona hükmediyorum. O, benim. Tıpkı senin gibi." Yutkundum. Gözlerimi Bay Canavara çevirdim.

"Neden kanımı içmiyorsun?" diye sordum fısıltı hâlindeki, yenilgiyi kendime bastıran bir sesle. "Neden gücü daha fazla kabullenmiyorsun?" Gözlerimin içine baktı. Oradaki yenilgiyi gördü, tattı ve mutlu oldu. Dudaklarındaki şekillenmeye baktım.

"Gölge, unutma; Sana ölmek bile yasak." Marcus'un gözleri bu laf üstüne gözlerime çevrildi. Dolan gözlerime bakarken ağzı aralandı. Yüzümü inceledi. Her hücreme kadar inceledi gözleri beni. Sonra gözlerimde durdu yeniden. Kaşları hafifçe havalanırken soluğu kesildi, duydum. İçi gidiyormuş gibi baktı. Ben gidiyordum.

Aralık olan ağzı kapandı. Çenesi birbirine kitlendi. Yüz kasları seğirirken alnındaki damarları bile belirginleşti. Maddy elini hızla Marcus'un kolundan çekti. Eline baktığımda eli titriyordu ve yüzünü ekşitmişti. Gözlerim Marcus'a çevrildi. Gözlerinde asılı kalan ışığa bakarken neredeyse dudağım kıvrılıyordu. Başı yavaşça Bay Canavar'a çevrildi. Bay Canavar'ın adem elması oğluna bakarken titredi. "Bu si..." Boynu daha fazla kasılırken duraksadı. "lanet partiyi durdur yoksa ben durdurum, babacığım."

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now