"Evime"

"Eve gitmek istemiyorum."

Adam Draco'nun elini sıkıca kavradı.
Draco biraz açılan aklıyla bu arabanın Harry'e ait olmadığını anlamış ve adamın elinden kurtulmaya çalışmıştı. "Yürü!"

"Bırak!

Tam arabaya bindirilecekken birisi kendisini tutan adamı sertçe çekmişti yanından. Draco neler olduğunu anlayamayacak kadar içmişti. Tek istediği kusmaktı. Kusmak ve uyumak.

Ağaca doğru gidip kusmaya başlarken, arkasında ki gürültüyü duyamıyordu.

Beş dakika kadar sonra sırtının sıvazlandığını hissetti. Hayatında belki de ilk defa bu kadar delicesine içmişti ve boğazı ağrıyordu kusmaktan. Midesi bomboş olduğunda doğruldu, yanında ki bir başka adam dudaklarını uzattığı mendiliyle sildi. Belinden yavaşça kavradı ve Draco gözlerini dayanamadan kapattı artık. Bir arabaya bindirilmişti, kemeri bağlanmış, camlar da kapanmıştı.

"Sana dedim değil mi Pansy! Çok içme dedim!"

"Kocacığım özür dilerim!"

Herkes dağılıyordu, Draco'nun son görmüş olduğu Theo'nun da arabaya bindirilmesiydi...

♟️

Gözlerini zorla araladı Draco ve öksürdü. Yüzünü yıkayıp duran adamın kollarından çıkmak için çırpındı ama soğuk su yine nefesini kesecek kadar keskin geldi yüzüne. Saçlarını da geriye atarak ıslattı ama Draco yine kendine gelemedi. Kazağını da çıkarmıştı bu iyi adam, kendisini yarı taşıyarak yatağa yatırdı ve pantolonunu eşorfmanıyla değiştirmişti.

Gözlerini kapattı hemen ve uyumaya başladı.

Öğlene kadar uyudu, bu tanıdık yumuşak yatakta da biraz daha kalarak sıcacık örtünün tadını çıkardı. Gözleri kapalı bir şekildeyken karnına sarılmış bir kol hissetti, gözlerini zorlukla araladı.

Gördüğü yüzle iki yıl öncesine gitmesi bir olmuştu. Yine yıllar önce bu yatakta, bu adamın kollarında çok uyanmışlığı vardı. Sert yüz hatları olan bu adam, kendisini öyle el üstünde tutmuştu ki, Draco ona karşı hissettiği duygularda hep bir karmaşıklık hissetti. Şimdi de yanında yatıyor oluşu mutlu ama huzursuz ediyordu.

Elini kaldırdı, Harry'nin kirli sakalını hafifçe okşadı.

Her temasa kendisi gibi hemen uyanan Harry gözlerini açınça Draco elini çekecekti ki, Harry tuttu bileğini. Gülümsedi ve elini dudaklarına bastırdı. Bu teması ikisinin de hoşuna gitmişti, fakat Harry daha heyecanlı, daha coşkulu, daha da aşık hissediyordu Draco'ya kıyasla. Bu yüzden ona doğru biraz yaklaştığında kalbi hiç durmayacak gibi attı.

İki yıldır hissetmemişti bunu.
İki yıldır kalbi öyle sessiz, öyle sakindi ki, şimdi bunu yaptıran çocuğun yanında bayılacak gibiydi.

Yutkundu ve "uzun zaman oldu" dedi.

"Evet... Öyle. Ne işim var burda?"

"Dün partide kaçırdın biraz."

"Evet sanırım öyle ama buraya nasıl geldim? Ayrıca senin partide ne işin vardı? Beni mi takip ettin?"

"Yo-yok hayır. Pansy senin arkadaşın değil mi? İşte o kız oliver'ı, benim en yakın arkadaşımın kuzenini aradı ve biz o sıra birlikteydik. Kafede kahve içiyorduk. Pansy çok sarhoştu bu yüzden oliver'dan kendisini almasını istedi. Bende şey onunla gittim çünkü... Çünkü beni çağırdı yalnız gitmeyeyim falan dedi de. Ondan bende kırmadım onu. Sonra mekana Oliver girdi ama ben seni mekanın dışında bir adamdan kurtulmaya çalışırken gördüm."

Dude Don't Be Silly, He's Twenty-sevenWhere stories live. Discover now