"Hayır, gelmiyorsun. Seni evine bırakırım."

Theo oflayarak yaslandı arkasına, o arada da Harry ile Draco atışıp duruyordu. "Bıktım artık sizden, tüm okul zorbalık yapıyor bana!"

"Kabul etmeseydin! Ben mi dedim kabul et!"

"Tek ödeme şansımın bu olduğunu söylediniz!"

"Kabul etmeseydin!"

"Keşke Theo'yu seçseydiniz!"

"Keşke! Belki o daha uslu olurdu!"

Theo göz devirip ayaklarını dışarıya çıkarttı ve koltukta uyuklamaya başladı. Theo'nun yurduna geldiklerinde, kumral çocuk esneyerek indi ve arkalarından el salladı.

Harry arabayı tekrar çalıştırıp çıkmıştı yola. Draco ile olan tartışmalarna bir nokta getiremeden herhangi bir restoranda durduğunda "buraya geçelim" dedi.

"Burası ne kadar pahalı biliyor musunuz siz?"

Sırıttı Harry ve kendilerine bakan insanları fark edince Draco'nun çenesini okşadı. "Biliyorum sana değmez ama buralar yakışır bana."

"Kesin sesinizi."

İkisi de çıktı arabadan ve gülümseyip el ele tutuştular. Geniş bir restorana geçtiklerinde garsonlar kendilerini selamlayıp yer gösterdiler ve oturduktan sonra Draco menüyü açtı.

Saniyede kapatıp gülümsedi. "Sen seç sevgilim."

Harry gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken garsona iki soslu makarna istediğini ve kırmızı bir şarap alacağını söyledi. Garsonun gitmesiyle iki dakika içinde dönmesi bir oldu. Draco kocaman tabakta ki azıcık makarnaya bakarken burun kıvırdı. Garson gitmeden "benim tabağımı doldurabilir misiniz acaba?" Dedi. "Makarnayı biraz daha koyun lütfen, bu benim için az... Sevgilim için de öyle yapabilir misiniz?"

Garson ağzını açtı, sonra kapattı ve başıyla onaylayıp tabakları alıp gitti.

"Rezilsin." dedi Harry gülerek.

"Rezil falan değilim, hakkımı istiyorum. O tabağa yüzlerce dolar koyacak ve doymayacaktık. Şimdi en azından doymuş olacağız."

Harry gülerek başını iki yana salladı. "Rezil ettin beni."

"Hayır etmedim, susun."
Draco kırmızı şarabını yudumlayımca yüzünü buruşturdu. "Bay Potter, ben içemiyorum ki bunu."

Kahkaha attı Harry, az önceden beri kendini tutmuştu zaten.

"Al işte, neye güldüğünüz bile belli değil. Elma suyu içeceğim ben." Draco utanarak baktı garsona. "Çağırmaktan utanıyorum sayenizde..." Yine garsona seslendi ve elma suyu istedi. Hem tabaklar hemde elma suyu geldiğinde mutlu mutlu gülümsemiş "Heh işte böyle daha iyi." diyerek büyük bir lokma yemişti makarnasından.

Harry peçete aldı ve "görgü biraz" dedi Draco'nun dudaklarını silerek.

"Of elit bir mekana geldik diye yiyiß tarzımı değiştiremem kusuruma bakmayın."

Harry tebessüm etti. "Değişmeni istemiyorum zaten. Çocuksu tavırlarını seviyorum... Çok doğalsın. Senin gibiler çevremde pek yok."

"Elbette var, bence siz fark etmiyorsunuz. Öyle doğal biri değilim çünkü."

"Emin ol," Draco'nun dudaklarını yine sildi Harry. "Öylesin."

"Biri fotoğraf mı çekiyor, hep dudağıma dokunuyorsunuz." Dedi Draco, sesinde bir merak ve doğal olarak kuşku vardı.

Harry onun haklı olduğunu fark edip elini çekip gülümsedi. Draco etrafına bakarken "bakma arkana, arkanda ki kadın çekiyordu." Dedi. Yalan söylediğini iyi saklamıştı. Draco'nun dudaklarına elinin kaydığını kendisi de fark ediyordu. En azından bu yalanla iyi saklandığını düşündü.

Dude Don't Be Silly, He's Twenty-sevenWhere stories live. Discover now