evrenin avucunda

63 8 14
                                    

Herkese merhaba. Başlamadan önce söylemek isterim ki burası ficin sonlarından bir kısım. İlerideki halleriyle fice giriş yapmak istedim. Kairis tarzı anlayacağınız ajxownsjkxjx Keyifli okumalar 🌸

Ali'yi sevmek benim için nefes almak kadar doğal bir olaydı. Sanki ben var olmak için doğmamıştım da Ali'ye aşık bir ruh olarak var olmayı bu bedende seçmiştim. Tüm varlığım, onu sevmek için adeta deliriyordu. Bundan olmalıydı ki sevdiğim diğer her şeyi Ali'yle bağdaştırmadan duramıyordum. Bugün de tam olarak bunu tekrar ve tekrar kanıtladığım bir gündü. Gökyüzüne hayran olan milyonlarca insandan biriydim. Güneşin doğuşunu ve batışını, yıldız kümelerini, ayın evrelerini, kayan yıldızları ya da gün batımında gökyüzünün her seferinde farklı bir renk seçip onu giyinmesini. Gökyüzü hakkındaki her şeyi çok seviyordum.

Bugün Aybüke'nin rutin haline gelen dümdüz mağaza dolanma günlerinden birindeydik. O kendi için bakındığı her mağazada ben de etrafı gezmekten kendimi alıkoyamıyordum. Farklı mağazalardan aldığım dövme kalemi ve gökyüzü şekillerini de bu şekilde almıştım. Aybüke ile dolanmak bu yüzden güzeldi işte. Aslında ihtiyacın olan ama görene kadar senin olmasını gerektiğini bilmediğin bir dünya şeye sahip oluyordun gün sonunda.

Aybüke'nin evine kadar eşlik ettikten sonra Aytaç'a gitmek yerine hemen bir otobüse atlamış ve soluğu Ali'nin sitesinde almıştım. Ben geldiğim zaman artık Ali'ye haber verme gereği bile duymayan güvenlik görevlilerini aşıp evinin olduğu bloğa ulaştığım zaman soğuk havanın verdiği huzurdan ayrılıp can sıkıcı bir sıcaklığa daldım. Asansörü beklerken ve 12. kata çıkarken üstümde aynı heyecanın kırıntıları vardı. Kapıya ulaşıp zile uzandım fakat Bera'nın uyuyor ihtimaline karşı vazgeçip telefonumu elime aldım ve sevgilimi aradım.

"Mirza."

Sesindeki sıcaklık az önceki sıcağa olan nefretimi gölgelerken, anında yüzümde oluşan gülümseme beni bir insan bir insana bu kadar aşık olabilir mi diye düşündürüp yerle bir ediyordu.

"Kapıdayım." dedim kısıkça. İçimdeki sevgi seline sahip çıkmaya çalışıyordum. Sert ayak sesleri duyulurken "Geliyorum." diye karşılık verip telefonu kapattı ve hemen ardından bana kapıyı açtı. "Balım." dedi gözleri parlarken. Yüzümde oluşan kocaman gülümsemeye engel olmayı bile istemeyerek uzattığı elini tuttum ve beni çekmesine izin vererek içeriye geçtim.

"Niye kapıyı çalmadın." diye sorgularken önüme bir çift terlik koydu. Ben terlikleri giyerken ve üzerimdeki montu çıkarırken hemen uzandı ve yardımcı oldu. Sırtımdan aldığı montu astı ve bana dönüp elini belime sarıp kendisine çekti ve yüzünü boynuma gömdü. Bir- iki saniye kokumu içine çektikten sonra bir öpücük çalıp öyle geri çekildi.

"Bera uyuyordur diye çalamadım."

"Bayılıyorum senin bu düşünceli hallerine gerçekten." dedi salondaki koltuğa otururken. Ben de anında yanına kurulurken o konuşmasına devam ediyordu. "Bugün kankitoşkomlayım beni rahatsız etme diyordun, hayırdır."

Gözlerimi kısıp "beğenmediysen giderim be Ali." diye sitem ettiğimde kıkırdayıp "Gitme." diye saçlarımı karıştırdı.

"Dur mest etme beni." diye elini çektim saçımdan. "Oynama aklımla da niye geldiğimi unutmayayım." diyerek elimdeki karton paketi kaldırdım. "Seninle işimiz var." diye konuştum kafamı hafifçe sağa yatırıp muzipçe gülümserken.

"Korkmalı mıyım?" diye sorgulamadan edemedi sevgilim.

"Ya ben ne zaman sana korkulacak bir şey yapmışım drama çevirme." diye karşılık vermeden edemedim. Ardından heyecanla şekillerin olduğu sayfayı ve kalemi çıkarıp gözlerinin hizasına kaldırdım.

"Aşığı olduğum adamla gökyüzünü birleştirme kararı aldım."

------

Yaklaşık 15 dakika sonra Ali önüme bir dilim çikolatalı kek ve americano koymuş sonra da kazağını çıkarıp düzgünce katlayıp masaya yerleştirmişti. Ardından bir sandalyeyi ters çevirmiş ve tam önüme konumlandırdıktan sonra sırtı bana denk gelecek şekilde oturup "Hadi istediğini yapmakta özgürsün." diyerek kafasını birleştirdiği kollarına yaslamıştı.

O anı takip eden dakikalarda ben kekimden parçalar alıyor, kahvemi yudumluyor, Ali ile sıradan şeyler konuşuyor ve bir yandan da sırtına beğendiğim şekilleri çiziyordum. Ali ile olmanın en güzel yanlarından biri de ettiği sohbetti. Konu asla tıkanmıyordu. Ona bir şeyi beş yüz defa da anlatsam, aynı konu için defalarca kez sızlansam da sesi çıkmıyordu. Sevdiğin birinden bu şekilde karşılık almak insana "sevdiğim kadar seviliyorum da" hissini sonuna kadar yaşatıyordu. Yaklaşık yarım saat sonra sırtında venüs, kutup yıldızı, yeni ay ve çevrelerini saran minik yıldızlar vardı. Hepsi de olabildiğince minikti. Boyutunu tam olarak anlatmak gerekirse avucum kadar bir yer kaplıyordu.

"Bitti" diye mırıldandıktan sonra eğilip açık sırtına birkaç minik öpücük kondurup geri yerime yerleştim. O da ayaklanıp bana döndü ve ayakta dururken hala sandalyede oturmaya devam eden beni kendine çekerek sarıldı ve "Keşke gitmesen bu akşam." dedi elleri saçlarımda dolanırken. "Gitmek zorundayım." diye sessizce karşılık verip göğsüne iyice sokulup beline sıkıca sarıldım.

Her seferinde ondan ayrılmak çok daha zor bir hale gelse de birkaç küçük veda öpücüğü sonrası soluğu kapıda almış, onun zoruyla ödediği taksiye binmiş ve soluğu Aytaç'ın evinde almıştım. Ertesi sabah fakültedeki derslerime girmiş ve öğle yemeğini Aybüke ile yedikten sonra çıkıp şirkete doğru yol almıştım. Şirkete geldiğim zaman Ali'yi göremeyince hayal kırıklığına uğrasam da büyük ihtimal dün bahsettiği sorgu için ayrıldığını düşündüm. Mutfak kısmına geçip kendime bir kahve hazırladım ve inceleyip rapor çıkarmam için bana verilen dosyaların başına oturdum. Bir - iki saatin ardından Mine'nin seslenişi ile başımı masadan kaldırabilmiştim.

"Ali Bey incelediğin dosya ile ilgili aldığın notları görmek istiyormuş."

Ali'nin geldiğini bile fark etmemiştim ama onun geldiğini duymak ve sonunda onu görecek olmak tüm enerjimi toplamama yetmişti bile

"Tamam Mine Hanım, şimdi geçiyorum, teşekkür ederim." diyerek anında toparlandım ve Ali'nin odasına yönlendirdim adımlarımı. Odasının panjurlarını tamamen kapatmıştı ve kapısı da kapalı olduğu için onu görememiştim içeriye girene kadar. Kapıyı tıklatıp içeri girdim ve gelenin ben olduğumu gördüğü an gülümseyerek ayaklandı ve "Kapıyı kilitle" diye mırıldandı. Dediğini ikiletmeden kapıyı kilitledim ve elimdeki dosyaları sehpaya koyup benim için açtığı kolların arasına girdim.

"Sana bir sürprizim var." dedi geri çekilirken.

Gözlerim anında mutlulukla parlarken elleri kıravatına gitti ve onu çıkarıp ardından gömleğinin düğmelerini olabildiğince hızla açıp omuzlarından sıyırdı ve sırtını bana döndü. Ağzımdan küçük bir şaşkınlık nidası fırlarken anında elim sırtına uzandı. Dün büyük bir hevesle çizdiğim şekillerin artık geçici değil de kalıcı hale geldiğini görünce ne yapacağımı bilemeden üstünü hafifçe okşadım.

"Sen." dedim sakince ama konuşamadım. Benim dilimin tutulduğunu görünce o konuştu benim yerime. "Senin sevgini kalbimde taşıdığım gibi hayranlığını da sırtımda taşıyayım dedim" dedi ve bana döndü. Dün benim çizdiğim şekilleri bugün kalıcı hale getirmişti.

Üstümdeki duygusallığı atıp ağlamamak için "Sen benim aşkımdan mahvolmuşsun." dedim gülerek. O da bana dönüp saçlarımı okşayıp "Şüphen mi vardı." diye mırıldanınca anında kollarımı beline sarıp göğsüne sığındım.

Ali'nin sevgisi o kadar güzeldi ki işte bu yüzden Ali'yi sevmek benim için nefes almak kadar doğal bir olaydı. Bir kez daha sevdiğim diğer her şeyi Ali'yle bağdaştırmadan duramayışımın mükemmel bir alışkanlık olduğuna karar vermiştim. Çünkü Ali benim sevgimin her zerresini hak ediyordu.

benliğimin kaybolan izleri Where stories live. Discover now