28.Bölüm

1.3K 84 5
                                    

Yukarıdaki şarkıyı açar mısınız?

keyifli okumalar :)

❤️

(Tuğrul'dan...)

Şeyma nefes nefes yanıma geldiğinde anlamayarak baktım."A-ağam sultan'ım iyi değil." dedi ve soluklanmaya başladığında kendimi dışarı nasıl attım hiç bir fikirim yok.
hemen odasına girdiğimde odasında yoktu ve etraf dağınıktı bu da benim daha da korkmama neden oldu.Başka gidicek yeri olmadığından sadece padişah ve hafsa sultanın yanına gidebilir. Koşarak gittiğimde kapı açıktı, kumsal anne ve babasının karşısına geçmiş çattık kaşlarla bakıyordu.

"Ben halama ve betüle görmek istiyorum." dedi mesafeli ve buz gibi sesiyle.Kaşlarım istemsizce çatıldı.Kumsal sadece kırgın,üzülünce,sinirlenince çok soğuk olur kendimden biliyorum .Biraz daha onun yüzünü görebileceğim tarafa gittim.Bakışaları sinirli,yorgundu.Yüzü bembeyaz,gözleri zar zor açlıyordu ve sanki...nefes almakta zorlanıyor gibiydi.Evet halasını ve betül denen birilerinde yaşıyordu eskiden. Peki neden onları görmek istiyor ki,ya gitmek isterse.Ağır ağır yutkunup ona baktım.

"Kızım iyi değilsin yüzün bembeyaz birşey mi oldu? hasta mısın? Biri birşey mi dedi?" dedi  yavuz sultan endişeli sesiyle.Hafsa sultan ise yatağın başlığına tutunuyordu.Onun yanına gidip konuşmak istesemde konu ailevi idi.

"Baba gitmek istiyorum!" dediğinde yerdeki bakışlarım hemen onu buldu.Beyni iyi mi? Sence bunu söylerken benim onu bırakcağımı mı sanıyor? Öfkeyle elimi yumruk yaptım.Babası ise sinirlenerek konuştu. Düşüncelereme tercüman oldu."Ne dediğin kulağın duyar mı?" dedi öfkeyle.Kumsal bedeni titremeye başladı,yüzü gerildi ve göz bebeği kayarken kendiside düşecekken yavuz sultan ve ben aynı anda onu tutuk.
"Kumsal!" dedim korkarak.Hiç bir şeyi duymuyor sadece mavi gözünü açsın istiyorum. Sesler vardı ama duyduğum muamma.Bedeni kollarıma yığılmıştı.

"Aç gözünü, güzelim!" dedim onu sarsarak.Uyanmıyor,annem gibi uyanmıyor! hayır nolur onuda benden alma Allah'ım!
Hemen onu kucağıma aldım,
"Hekim çağırın! Hekim!" dedim kükreyerek.Düşen oydu ama canı yanan bendim.Dudakları kurumuştu,yüzü bembeyaz olmuştu. Saçları dağılmış kollarımda bi sağa bir sola gidiyordu. Kolları güçsüzce iki yana düşmüştü. Sen güçlüsün,gökyüzü gözlüm.

odasına girdim gibi dağılmış yatağına yatırdım onu.Etrafa baktım. Su! Su! Sehpasında duran sürahiden su dolurdum ve hemen kumsalın yanına gittim.Hafif suyu yüzüne sıçrattım ama bir milim bile kıpırdamadı.
Hafsa sultan ise kan çanağına dönmüş gözlerle yanına gitti."hayır hayır,tekrar benden almayın onu.Daha kokusunu içime çekmedim.Daha doymadım ona.Canımı al Allah'ım ama onunkini alma.Yalvarırım tekrar yaşanmasın yalvarırım." diyip sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.Elimdeki bakır bardak düştü ve ciz bir ses çıkardı.

Donmuş bir vaziyete ikisine bakıyordum.omuzu çökmüş yavuz sultana baktım. NE ağlıyor ne de bağrıyor.Öylece bakıyordu sanki kaybetmiş gibi...ama bizi bırakmaz ki kumsal bizi bırakmaz sonuçta bir bayılma idi.Hafsa sultanın bağırmasıyla tekrar ona baktım.
"Ateşi var o gece gibi çok ateşi var!" diyip yavuz sultana baktı. Yanına gidecekken içeri yaşlı kadının girmesiyle duraksadım.Bu o kadındı,kumsalın sultan olduğunu söyleyen kadın.

Yaşlı kadın kimseye bakmadan soluğu kumsalın yanında aldı.Bense bir umutla herkese bakıyordum,herkesin gözü yaşlı.Şeyma ise ağlıyor ve ağlamaktan hıçkırıyordu.Kadın önce eliyle onun alnına dokunmuş ardından gözünü.Sonra yutkunarak hepmize baktı. Yavuz sultan öne çıkıp konuştu. "Kızım nasıl aişe teyze?" dedi  onunda umutlu sesiyle.yaşlı kadın derin bir enfes aldı."Düşündüğüm olmuş." dediğinde kaşlarım yine çatıldı."Ne düşündüğün oldu?" dedim tehditkar sesimle.

Kadın beni tanımış olmalı ki,yüzü gerildi.Önce içerdeki insanlara bakmış ne dediğini anladığım için hemen konuştum. " herkes dışarı!" dedim bağırarak. Şeyma son kez kumsala bakıp herkes çıktı. Yaşlı kadına döndüm hemen."Gelecekten geldiği için bedeni bu değişimlere dayanmadı ve o gelecekten geldiği için buradaki hayata alışamaz.Zaten padişah ve sultan biliyor, bu şartları kabul etmişti." dediğinde anne ve babasına baktım.Hiç birşey anlamıyordum.

Annesi eliyle ağzını kapatınca babası ellerini yumruk yaptı. "Bu yüzden şuan onun bilinci kapalı ve geleceğe gidecek." dediğinde hiddetle konuştum." Ne demek geleceğe gidecek o buranın sultanı! " dedim,ama tek nedenim onun benim sevdiğim olmasıydı. Dayanamazdım onun yokluğuna. "Sadece bir süreliğine gidecek, yani bir kaç yıl." dediğinde donup kaldım."Onun sağlığı için.İki seçenek var.Ya onun burada kalıp sonsuza denk uyumasını yada geleceğe gidip yaşaması mı?" dedi yaşlı kadın."Yarına tek süreniz var padişah'ım.Yoksa geç kalırsak elimden birşey gelmez. " diyip ayağı kalktı ve son kez bana bakıp odadan çıktı.

Odada ölüm sessizliği vardı.Ben kumsala, annesi de kumsala babası ise yere.Her iki seçenek de boka çıkıyordu.Sarsak adımlarla balkona çıktım.Balkonun duvarına sırtımı dayayıp yere çöktüm.Bir ayağımı ileri uzattım diğerini kendimi çektim.Başımı geriye attım ve yıldızlara baktım.

Bilmiyor ki her iki seçenek de kötü.
Burada kalmasını istiyorum ama mavi gözlerini de görmek istiyorum. Uyanmasını ve benle konuşmasını ama onu geleceğe göndermek istemiyorum ondan ayrı kalmamam,ayrı kalmak ölmek demek benim için.Çünkü o benim havam,oksijenim,denizim,gökyüzüm ve dünyam. İnsan dünyasından,nefesinden vazgeçer mi?

🦋🦋🦋

son.

Sizce hangi seçeneği seçerler?

peki kumsal uyanır mı?

(oy ve yorum lütfen!)

OSMANLI'NIN KAYIP TACI(BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin