"Neden böyle bir şey yaptınız?" Bana doğru yaklaştı. "Sen benden habersiz böyle bir şey yapmazsın Efnan, bana doğruyu söyle!"

"Sadece..."

"Aklına mı girdiler diyeceğim ama Melis bile gitmiş!" Delirmiş gibi güldü. "Ulan Melis bile bu boka ikna olmuş, kafanız mı iyiydi?" Dişlerini sıkarak cevap bekliyordu. "Ha? Söylesene!" Yanağına şiddetli bir tokat geçirdiğimde yüzü geriye savruldu. Alt dudağını dişlerken gözlerini kapadı ve sonunda sustu.

İstediğimi yaptı ve sustu.

"Canımız sıkıldığı için gittik Demir!" dedim tane tane. "Sadece içtik ve dans ettik!" Bastıra bastıra söylediğim sözlerle gözlerini açtı. "Elbette beraber gidebilirdik ama biz kız kıza bir gün geçirmek istedik." Konuşmak istediğinde başımı iki yana salladım. "Birilerinin bana veya bize bakması bizim suçumuz değil anlıyor musun! Ben bile takmıyorken sana ne oluyor!"

"Sen benim evleneceğim kadınsın!" dedi, kolumu tutup bedenlerimizi birleştirirken. "Sen ister tak ister takma Efnan, benim kadınıma kimse bakamaz!"

"Ben senin malın değilim!" Kolumu çektim elinden. "Sinirimi bozma benim! Sanki ben mi bakmasını istiyorum millettin!"

Öfkesinin arasından güldü. Elini elbisemin yakasına koyup gözlerime bakarak "Bu elbiseyi giymenin başka bir açıklaması var mı?" diye sordu, sıktığı dişlerinin arasından.

Vardı. Demir kırmızıyı bana çok yakıştırıyordu. Sadece bu yüzden giymiştim... "Sadece keyfi!" deyip elini ittim. "Sen bunun altından böyle anlamlar mı çıkarıyorsun!" Onu itip öfkeyle burnumdan nefes verdim. "İnanamıyorum sana!"

"Efnan," dedi ama elimi kaldırarak onu susturdum.

"Duymak istemiyorum." Sözlerimi bitirir bitirmez hızlı adımlarla merdivenleri çıktım. Bana ait olan odaya girmedim, çünkü kilidi kırıktı. Bunun yerine annemin kaldığı o odaya kilitledim kendimi.

Ama keşke yapmasaydım...

Burnuma dolan manolya kokusuyla birlikte gözlerimden süzülen yaşları tutamadım. Annemin o mis kokusu, buram buram bu odaya yayılmıştı. Sessiz ağlayışım içimde volkanlar patlatıyordu ama umrumda değildi. Annemi gerçekten de özlediğimi hissettim. Yatağa yan bir şekilde yattım. Dizlerimi kendime çekip kollarımı dizlerime doladım. Yastığın örtüsünü tutup burnuma götürdüğümde, canım annemin kokusunu daha net alabiliyordum. O an duyduğum kapı sesi ve ardından gelen motor sesiyle ağlamam daha da şiddetlendi.

Beni neyle itham ettiğinin farkında mıydı? Biliyordum. Demir kendinde olsa bana böyle şeyler söylemezdi. Sarhoş muydu? Alkol kokmuyordu. Bakışları bana o kadar sertti ki, bir an için onu tanıyamadığımı hissettim. Evet, yaptığım doğru değildi. Belki de ona haber vermem gerekiyordu, çünkü Demir'in karşı çıkmayacağını adım gibi biliyordum. Ama bu kadar öfkelenmesini beklemiyordum. Yanında olduğum zaman giyiyime asla karışamazdı. Fakat şimdi, bana giydiğim elbise yüzünden söylemediğini bırakmamıştı...

"Anne." dedim yastığa sokularak. Mis kokusunu tekrar içime çektim. "Beni duyuyorsun değil mi?" Bir cevap bekledim. Duyuyorum seni demesini, yanındayım demesini, bana çiçeğim demesini bekledim. Ama konuşmadı... Ses gelmedi ama ben hissettim. Beni duyuyordu. Buradaydı, tam kalbimde. "Demir beni çok üzdü." dedim dudaklarım büzülürken. Eminim annem şimdi burada olsaydı, elbet bilerek yapmamıştır.  derdi. "Bilerek yapmadığını biliyorum annem ama bunu kabul etmek zor geliyor." Demir'in bana böyle çıkışması hiç beklemediğim bir şeydi. Aklımın ucundan bile geçmemişti ki. "Bağırıp çağırsın ama beni böyle yanlış düşüncelerle yargılaması kalbimi kırdı. Hüsrana uğradım. Yüzdüğüm denizde boğulduğumu hissettim." Burnumu çekip gözyaşlarımı sildim. "Tamam, o haklı. Sen de ondan yana olmakta haklısın fakat benim ne suçum var ki?" Gözümden süzülen yaş, gerdanıma doğru aktı. "Sadece kızlarla eski günleri yad etmek istedik. Sanırsam biraz abarttık ve bu benim dışımda gelişen bir şeydi. Çünkü hala rakının etkisindeydim." Güldüm kendi kendime. Annem kesin bahane ürettiğimi düşünüyordu. "Hayır, sana yemin ederim ki bahane değil. Gerçekten de sarhoştum." Yastığa sarılırken yanağımı avucuma yasladım. "Biliyor musun anne, Demir kırmızıyı çok seviyor." kocaman gülümsedim. Sanki annem karşımdaymış gibi. "Yani, sanırım çünkü bana kırmızıyı çok yakıştırıyor. Sırf bu yüzden bunu giydim biliyor musun? Kırmızı olan tek elbise buydu ama hoşuma gitmediğini de söylemem. Güzel parça, fakat bana göre değil." Gülüşüm solarken bir damla daha yaş aktı gözlerimden. "Beni bırakıp gitti. Nereye gitti sence?" Kaşlarımı kaldırdım. "Hava da soğuk." Kaldırdığım kaşlarımı aniden çattım. "Neyse, beni ilgilendirmiyor. Onunla konuşmayacağım. Bana söylediklerinden sonra kendini affettirmesi epey zor olacak gibi görünüyor." Ben onu hep affederdim ki. Bunlar kendime söylediğim yalanlardan başka bir şey değildi. "Keşke ona vurmasaydım." dedim gözlerimi kapatırken. O an içim sızladı. O kadar pişmandım ki... Kalbini kırmıştım.

UFAKLIK | Daddy Issues ✓Where stories live. Discover now