1.27 - Tutkulu Bir Son

Start from the beginning
                                    

Mantıksız o kadar çok şey vardı ki...

Beni öpmüştü mesela ve ikimiz de o an hiç yaşanmamış gibi bir daha konuşmamıştık. Her şeyin arasında en önemsiz şey oymuş gibi duruyordu. Belki de öyleydi. Ben de yaşanmamış saymayı seçmiştim zaten çünkü önemsizdi. Bir anlık bir saçmalıktı ve Lian da öyle düşünüyordu. Aksi halde susmazdı değil mi?

Kartal kadın... Elbette onun yüzündendi. Lian onu seviyordu ama beni öpmüştü. Bu hiç yaşanmamış gibi davranmasının asıl nedeniydi. Bir anlık bir hata yapmıştı ve onun pişmanlığı içindeydi.

Midem yine burkuldu. Tüm bunları düşünmek ondan zaman geçtikçe daha fazla tiksinmeme neden oluyordu.

"Kahretsin!" dedim sırt üstü dönerek. Gözlerimi tavana diktim ve pencereden sızan güneş ışıklarının dans edişini izledim.

Kapı aralandığında ne kadar süre o şekilde kaldığımı başımı çevirdiğimde ağrıyan boynumla anladım. Yeterince uzun bir süreydi. Adara çekingen bir şekilde bana baktı ve "Gelebilir miyim?" diye sordu.

Doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslandım. Kısık gözlerle onu süzerken sessizliğimi onaylamak olarak aldı. Yatağa yürüyüp ayakucuna oturdu, benim aksime o siyah bir pantolon ve solmuş gri bir gömlek giyinmişti. Yüzünde yine pullara benzeyen boyalar vardı. Yanaklarına baktığımı anlayınca, "Ah!" dedi ve eli yanağına gitti. "İles gitmeden önce biraz boya alıp getirdi. Sana veda etmek istediğini söyledi ama Lian..." Güldü. "Defolup gitmesini söyledi."

"Bana İles'in vedasını iletmek için gelmedin değil mi Adara?" dedim hiçbir sıcaklık içermeyen bir sesle.

Gülümsemesi silindi ve başını aşağı eğip gözlerini kaçırdı. "Uzun zamandır seninle konuşmak istiyordum. Şu... Yağmacı zindanından kaçma olayını."

"Diğerleri nerede?" dedim başımı yana eğerek. "Evde değiller değil mi? Aksi halde duymalarından endişe ederken burada olmazdın."

Sesli ve uzun bir nefes verdi. "Yağmacı liderini izlemek için gittiler. Akşam onu almak için çıkacağız."

"Şimdi anlaşıldı," dedim gülerek. "Eh, hadi elini çabuk tut da dök içini."

"Bak," dedi başını yukarı kaldırarak ama hala bana bakmakta zorlanıyordu. "Gerçekten yapabileceğim bir şey yoktu. Yaralıydım ve..."

"Şşş!" diyerek onu susturdum. "Sana gerçekten Raiden seni götürdüğü ve senin de bunu kabullendiğin için mi öfkeliyim sanıyorsun? Kabul ediyorum, ilk başta daha fazla karşı çıkacağını düşünerek öfkelendim ama bunun bir işe yaramayacağını anladım. Söz konusu kişi Raiden çünkü. Peki, sana neden hala kızgınım sence Adara?"

"Gizlediğim için," dedi yine bakışlarını kaçırarak.

"Yaptığı şeye rağmen Raiden'ı koruduğun için," dedim tıslar gibi. "Ona öfkeliydin belki ama bana yaptığını öyle kolay unuttun ki. Belki yaşadıklarına yordun, belki ona verdiğin değerden göz yumdun. O yakınındı ama ben değildim. Elbette onun yanında olacaktın, daha yeni tanıdığın birinin değil. Üstelik de bir Yılanın. İşte bu yüzden şu an burada olman tiksindirici çünkü vicdanını bir şekilde rahatlatmak istiyorsun. Onun yaptıklarını görmezden gelmeni bile kabullenirim ama vicdanını benim affımla rahatlatmana izin veremem. İkisine birden sahip olamazsın!"

"Haklısın," dedi sessizce. "Yine de üzgünüm ve düşündüğünün aksine Raiden'ı affetmedim. Ona değer veriyorum ama sana da değer veriyorum. İster inan, ister inanma ama seni önemsiyorum. Gizlememin nedeni sana değil ona değer vermem değil. Eğer bunu Lian'a söylersem..."

Yılan YuvasıWhere stories live. Discover now