= 16 = Parlak Gözler

143 28 2
                                    

Zhou Yu, Wu Yun'un yanından geçti ve ona soğuk bir bakış attı. "Parazitler tarafından istila edilirsem beni vuracağını söyleyen kimdi?"

"Tamam, tamam... Özür dilerim!" Wu Yun teslim olmuş şekilde ellerini kaldırdı ve Zhou Yu'nun peşinden gitti. "Bunlar görevin kuralları, biliyorsun. Sen de eğitimdeyken öğrenmedin mi zaten?"

"Merak etme, D sınıfı bir organizma tarafından ısırılırsan aynı görev kurallarına uyarak ben de seni vururum."

Beş dakika dolduğunda Li Qian isteksizce ayağa kalktı ve herkes ilerlemeye devam etti.

Zhou Yu yürürken bel çantasına aldığı küçük şeye baktı. Sanki gerçekten kırılmış gibi, sessizce ve kıpırdamadan duruyordu.

Zhou Yu parmağıyla dürttü ve sessizce "Hey, öldün mü?" dedi.

Sözleri ağzından çıkar çıkmaz, küçük şey başını ipek eşarbın içinden çıkararak Zhou Yu'ya suçlayıcı bir bakış attı, sanki 'Canımı acıttın, neden hâlâ özür dilemiyorsun?!' der gibiydi.

Zhou Yu istemeden de olsa gülümsedi.

Birden çocukluğundan bir şey hatırladı. Okulunda her zaman Zhou Qing'e zorbalık yapan yaşça büyük bir çocuk vardı. Bir gün, Zhou Yu artık onun kabadayılığa katlanamayarak dövmüştü ve ertesi gün okulda karşılaştıklarında, o çocuğun bakışları aynı küçük şeyin ifadesiyle birebirdi.

Zhou Yu bunu görmezden geldi ve yürümeye devam etti.

Karanlık çökmeye başlarken, Dr. Daniel herkese inhibitörü enjekte etmelerini hatırlattı.

"Zhou Yu, buna ihtiyacın yok mu?" Wu Yun dolu şırıngayı elinde salladı.

"Hayır." Zhou Yu'nun ifadesi değişmedi.

"İyi o zaman, neyle karşılaşırsak karşılaşalım, korkmasan iyi olur. Zaten beni aşağı çekmeye yetecek kocaman bir ekip var, bir de seninle uğraşamam."

"Kendinle ilgilen yeter." diye cevapladı Zhou You.

Gece yürümeye devam etmeleri uygun değildi ve Li Qian ile diğerlerinin gerçekten dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Devam ederlerse, Zhou Qing yorgunluktan bayılacaktı.

Bu yüzden küçük bir kamp kurdular. Li Qian ve Han Li arka arkayaydı. Li Qian'ın kolu az önce Wu Yun'a çarpmıştı ve Wu Yun onu görmezden gelmişti.

Her zamanki gibi Li Qian, Wu Yun'dan hoşlanmıyor gibi görünse de, böyle bir zamanda, Wu Yun gibi tecrübeli birinin yanında kendini güvende hissediyordu.

"Zhou Yu, biliyor muydun... Daha önce hiç ilkel bir ormanda açık havada tehlike varken böyle uyumamıştım."

Wu Yun, karşısındaki Zhou Yu ile konuşurken gözlerini kapattı.

"Merak etme, tehlikeli bir şeyle karşılaşırsak seni korumam."

"Ha?!"

"Çünkü bir çocuk gibi ilgilenilmek o yüce egonu incitir. Hayatına kıyasla, egonu korumak senin için daha önemli." Zhou Yu da kollarını kavuşturdu ve gözlerini kapattı.

"Yine de bi' arkamı kolla yani..."

Gece ile gündüz arasında sıcaklık farkı vardı. Neyse ki ağaçlar sık dizilmişti ve sıcaklığı koruyabiliyordu, bu yüzden hava çok soğuk değildi.

Li Qian ve Han Li çoktan uykuya geçmişlerdi.

Zhou Yu ceketini çıkardı ve Zhou Qing'i üstünü örttü, yorgunluktan derin bir uykuya dalmıştı. Zhou Yu tam yana dönerken, küçük şeyi istemeden ezdi.

Laws Of The Other WorldWhere stories live. Discover now