Ellerini yumruk yaparak, gözleri kızarmaya başlamıştı. Ve bu açıkça görünüyordu. Kıskanıyormuydu?

Hırıltılı sesler çıkarınca sinirlendiğini anlamıştım.

Karşımdaki soytarı gözünü bir an bile kırpmadan bana bakmaya devam ediyordu.

Zoe bunlara daha fazla tahammül edemiyor olacakki söylenerek hızlı adımlarla Diana'nın peşinden gitmeye başlamıştı.

Havalar gittikçe ısınınıyordu ve sıcak hava yaralarımın kaşınmasına neden oluyordu.

Sırıtarak bana doğru yürümeye başlamıştı.

Arkadan yaprakların haşırtılı sesleri geliyordu. Birimi vardı?

Aniden arkama dönmemle haşırtılar kesilmişti fakat kimse yoktu.

Önümde döndüğümde dibimde bittiğini gördüm. Çenesi burnuma değiyordu. Oysa o kadar uzun görünmüyordu.

Başını eğerek dudaklarımı boynuma değdirdi ve öpmeye başlamıştı. Ne yapıyordu bu!

Bir anda boğazına asılmamla nefes alması yavaşlamıştı. Onu öldürecektim!
Y itüzü gittikçe kızarıyorduki karnıma tekme atmasıyla geriye düşmüştüm.
Nefes alış verişlerini düzenliyordu.

Hışırtılı sesler giderek yükseliyordu. Ayağa kalkmaya çalıştığım an tekrar bir tekme yememle yere çakılmıştım. Yaralarımdan ötürü karşılık veremiyordum!

Başını eğerek " benim küçük sürtüğüm." Dedi.

"Seni öldüreceğim. Seni buna pişman edeceğim!" Dedim ve tam ayağa kalkacakken adamın tam olarak koluna saplanan bıçak beni hayrete düşürmüştü. Çığlığı tüm ormanı inletiyordu. Etrafıma bakınmaya başladım ona yapılan banada yapılabilirdi. Hazırda beklerken çalıların arkasından koşarak çıkan kişi direk adama tekme atmıştı.
Bu kişi? Beni takipmi etmişti!

"Bunca zaman nerdeydin lanet adam!" Dediklerimi duymamıştı.

Delirirmişçesine dövüyordu. Adam yere düştüğünde üstüne çıkarak ona attığı yumrukların haddi hesabı yoktu. Adam karşılık vermeyi brak çığlık dahi atamıyor haldeydi.

Başkan onu öldürüyordu!

" Benim kadınıma kimse sürtük diyemez. Anladınmı!" Adeta kükrüyordu.

Ne demişti o kadınım? Bana kadınımmı demişti benmi yalnış anlamıştım?

Adamı öldürecekti! Buna izin veremezdim daha hiçbir şey yapmamıştım. Ölümü benim elimden olmalıydı.

Başkanın yanına giderek itmeye çalışıyordum fakat işe yaramıyordu. Hareket etmiyordu. Geriye tek bir çözüm kalmıştı.

Geriye doğru bir kaç adım attım ve başkana koşarak bir tekme savurdum. Başkan sola doğru savrulurken neye uğradığını şaşırmış ve bana anlamayan gözlerle bakıyordu. Terden saçları yüzüne yapışmış ve elleri kan içinde kalmıştı. saçlarımdan tel toka sanılan jiletleri alarak adamın üstüne çıkmıştım. Teker teker gözlerine sokuyordum. Adamın çığlıkları hoşuma gitmeye başlamıştı. Gözlerini oyduğumda suratıma sıçrayan kanla gözlerini karıştırmayı bırakmıştım. Adamın çığlıkları artık kesilmişti. Kulağına eğilerek " küçük sürtüğün sonun olabilirmiş değilmi?" Diye fısıldadım.
Üstünden kalktığımda başkanın sırıtan yüzünü görmemle yüzümde oluşan gülüşe anlam veremiyordum. İlk defa onu gördüğüme sevinmiştim.

Başkanın üstüne atlayarak ona sarılmıştım. Bunu beklemiyor olacakki karşılık vermemişti. Nefes alışları sanki yok olmuştu. Boynuna gömülerek "teşekkür ederim." Demiştim. Hoşuna gitmiş olacakki ellerini belime dolayarak kıkırdamıştı.

Borga Timi (+18)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora