0.0

450 21 0
                                    

Uzun koridordaki büyük pencerenin önünde dalgınca yoldan geçen arabaları, yağmur atıştırdığı için kapalı alanlara gitmek için koşuşturan insanları izliyordum. Sabah 08.30'daki dersime yetişmeye çalışırken havaya pek dikkat edememiştim ancak şu an gördüğüm kadarıyla iki haftadır güneşli hava yerini kasvetli bir ve karanlık bir havaya bırakıyordu.

Bulutlu ve yağmurlu havaları oldum olası sevmemiştim, nedenini bilmediğim bir şekilde beni korkutur ve kötü bir şey olacağı düşüncesine iterdi.

'' Ciara yarım saattir sana sesleniyorum, artık beni dinler misin?'' ,en yakın arkadaşım Octavia'nın bana seslenmesiyle irkilerek pencerede olan bakışlarımı ona çevirdim.

''Efendim Octavia''  bana kınayıcı bakışlar atarak sırıttı. ''Sana koridorda yürürken çarpıştığım çocuğu anlatıyordum. Yalnız baya iyiydi özellikle de sesi, benim ona çarpmama rağmen o İngiliz aksanıyla benden özür dilemesi müthişti.''

Ona şaşkınlıkla bakıp gözlerimi kırpıştırdım ''Nasıl her gördüğün yakışıklı çocuklardan hoşlanıyorsun anlamıyorum.'' bana sırıtıp yanağımdan makas aldı, onun bu hareketine yüzümü buruştururken sırıttı. ''Üzülme bebeğim büyüyünce anlarsın.''

Onun bu söylediklerine göz devirip güldüm, ''Yalnız ben senden tam tamına dokuz ay büyüğüm, haberin olsun.'' bu sefer göz deviren o olurken sırıtmadan edemedim. ''Her seferinde hatırlatmasan olmuyor zaten.''

Bu söylediğine sırıtmakla yetindim. ''Ben atölyeye geçiyorum, biliyorsun yarın ki sergi için götürmem gereken tabloların hala birkaç tanesini götürmedim ondan sonra da bizimkilerin evine geçerim annem lazanya yapacağım gelmezsen sana küserim dedi. Sen ne yapacaksın bakalım?''

''Bilmiyorum ki hayatım derslerim bitti büyük ihtimalle Owen'la biraz vakit öldürürüm sonra da dergi için basımevine geçip bu ayın dergisinin son kontrollerini yaparım.''

Onu gülümseyerek onaylayıp vedalaştım ardından sağlam adımlarla okulun arka bahçesindeki öğrenciler için ayrılmış otoparka gidip arabama bindim. Kısa bir yolculuktan sonra atölyeme varmıştım. İçeride kalan son tablolara bakarak tebessüm ettim. Mutfağa gidip kendime kahve hazırladım. Bu şekilde biraz daha vakit öldürdükten sonra tablolarımı alıp arabamın bagajına koydum ancak tablolarımdan biri çok büyük olduğu için sığmamıştı ve ben bagajımı kapatamamıştım. Tablolarım güzelce paketlenmişti fakat ben emin olamamıştım. Aynı zamanda yollar ıslak olduğu için kaygandı ve ben tam da  iş çıkış saatine denk gelmiştim. 

Kendime küfürler sıralarken resimlerimin sergileneceği mekana az kaldığını görmüştüm ancak Barcelona'nın en işlek sokaklarından birinde büyük bir trafik vardı bu nedenle arabayla 5 dakikalık yolu 20 dakikada gidiyordunuz.

Moralimi bozmayıp kendi kendime mırıldanırken yeşil ışığın yanmasıyla önümdeki araba sürüsü yavaş yavaş ilerliyordu. Önümdeki arabayla arabamın arasındaki boşluğa dikkat ederek ilerledim ve arabamı durdurdum. Tam o sırada birden bir şey oldu ve bedenimle arabam ileri doğru savruldu.  

Biri arabama çarpmıştı! Benim önümdeki araçla aramda olan mesafe nedeniyle arabam öndeki arabaya çarpmamıştı. Kemerim takılı olduğu için yalnızca savrulmuştum ancak emniyet kemerim takılı olmasaydı olabilecekleri düşünmek istemiyordum.

Aklıma birden büyük tablomun bagaja sığmaması nedeniyle bir kısmının bagajımın dışında iple sarılı olduğu geldi. Bu tablo serginin başyapıtlarından biriydi, tabloya bir şey olmasındı.

Kısık sesle bir küfür savurdum ve hızla arabadan indim.

Hızlı adımlarla tablomu bağladığım bagaj kapısına bakmaya çalışıp bir hasar olup olmadığını görmek için gözlerimle arabamın çamurluğundan başlayıp tavanına kadar süzdüm.

Herhangi bir hasar olmadığını görmek içimi rahatlatmıştı. Sadece plakam içeri doğru göçmüştü ve önemli bir detay değildi.

Gözlerimi yavaşça yukarı kaldırıp kendimi arabama vuran arabadaki şoförle tartışmaya hazırlarken gözlerim yavaşça arabanın sahibinin gözleriyle buluştu.

Kahverengi kızarık gözler beni bir anlığına afallattı ve duraksamama neden oldu. İçimde kendini ifade etmeye çalışan hisler beni bir belirsizliğe sürüklerken bir şey fark ettim.

Bu gözleri ilk görüşüm olabilirdi ancak son görüşüm olmayacağı kesindi.

A Fairytale | Pablo GaviDonde viven las historias. Descúbrelo ahora