Ders İçinde Ders

173 5 4
                                    

(Öğretmen yorgun bir şekilde esneyerek sınıfa girer.)

Sezen Öğretmen: Günaydın çocuklar.

Sınıf: Sağ ol.

Sezen öğretmen: Oturun çocuklar. Ay çok yorgunum bu gün çocuklar, gece hiç uyuyamadım. Beni hiç uğraştırmayın hemen derse geçelim. Geçen hafta nerede kalmıştık?

Emir: (Alaycı bir şekilde) Aa aşk olsun hocam, biz hiç sizi yorar mıyız? En son üçüncü dünya savaşında kalmıştık. (Yanındaki birkaç arkadaşı güler.)

Sezen öğretmen: (Dalgın bir şekilde) Evet çocuklar, ee üçüncü dünya savaşında İstanbul fethedildikten sonra bir çokgenin iç açıları toplamı 1453'tür. (Birden uykudan uyanmış gibi sıçrar.) Ay ne diyorum ben ya, kafamı karıştırdınız. Şuradan bir defter verin bana.

Derya: (Defterini uzatır.)Hocam en son çokgenlerle ilgili soru çözüyorduk.

Emir: (Kendi kendine söylenir)Heh bayan çok bilmiş. Burada dersi kaynatmaya çalışıyoruz, şunun yaptığına bak ya.

Sezen öğretmen: (Deftere bakarak) Hım baya soru çözmüşüz ama biraz daha çözelim yetmez bunlar. Siz üniversite sınavına gireceksiniz. Oo rakipleriniz boş durmuyor. Günde 1500 soru çözen yeğenim var benim.

Serdar: Hocam o yeğeninizin kesin bizimle bir akrabalığı var. Annem de her gün aynı masalı anlatıyor da.

Sezen öğretmen: Tabi şimdi masal gibi gelir bunlar size. Biz de öğrenci olduk canım anlıyoruz halinizden. Gerçi ben sizin gibi yan gelip yattığımı hiç hatırlamıyorum da, neyse şu soruyu yazın bakalım. Bakalım bu soruyu kim çözecek. (Soruyu yazar, öğrenciler saf saf tahtaya bakmaktadır.)

Gökalp: Kim çözemeyecek diye sorsaydınız belki daha net bir cevap alırdınız hocam ya daha kazığı yok muydu (!)

Sezen öğretmen: (Sinirli bir şekilde Gökalp'e bakar) Gökalp, nasıl konuşuyorsun sen bakayım. Neresi kazık bu sorunun? Gel bakalım tahtaya, ilk önce çözemeyenlerden başlayalım.

Gökalp: Hocam ya ben şimdi kalkmasam.

Sezen öğretmen: (İmalı bir ses tonuyla) Tabi, ne demek. İstersen ben sana bir randevu saati ayarlayayım, tahtayla buluşmak istediğinde gelirsin. Nasıl olur?

Gökalp: (Pişkin bir şekilde sırıtarak) Çok iyi olur hocam. Allah razı olsun.

Sezen öğretmen: Kalk ayağa sinirlendirme beni. Dişçin miyim ben senin! Gel bakalım buraya gel gel. (Gökalp tahtaya gelir ve tahtaya bakarak uzun uzun düşünür.)

Gökalp: Ee şimdi hocam, bu soruda şey var yani hata var bence. Çünkü sekizgen diye bir şey ben hiç duymadım. Yani üçgen var, dörtgen var, beşgen var (Tereddütle duraksar) var mı bilmiyorum ama sekizgeni ilk defa duyuyorum. Baskı hatasıdır ya çok üstünde durmayalım. Bende yerime geçeyim. Artık başka soruya inşallah. (Sırıtır)

Sezen öğretmen: Allah Allah ciddi misin? İnanır mısın ben de bazen senin imalat hatası olduğunu düşünüyorum. Sekizgen diye bir şey yok ha. Allahım sen bana sabır ver. Oğlum sen hiç mi dersi dinlemiyorsun hiç mi ilgilenmiyorsun ya? Böyle yerinde oturup zevzeklik yaparak nasıl geliştireceksin matematiğini çok merak ediyorum.

Emir: Sene sonunda karnesindeki birleri sayarken matematiği gelişir hocam. (Sınıf güler. Gökalp, sinirli bir şekilde Emir'e bakar.)

Sezen öğretmen: Ay sen çok farklısın sanki. Gel sen çöz bakalım!

Emir: Çözerim tabi, ne var. (Tahtaya gelir ve düşnümeye başlar.) Bunun formülü vardı ya neydi? Taban alanı çarpı yükseklik miydi? Neydi? Of, formülü unuttum hocam ya.

Ders İçinde DersWhere stories live. Discover now