1. Bölüm

18K 575 108
                                    

Medya: Aşkın.

Hayatım boyunca belki de en çok gitmek istemediğim ve umursamadığım yere doğru gidiyordum.

Geçmişte ben çocukken ne zaman askerlik muhabbeti açılsa hep oflar boflardım. Diğerleri ise benim bu ilgisizliğime karşı hep söylenirdi, başta babam olmak üzere..!

Yakın arkadaşımın yanımda olması konusunda kendimi şanlı hissediyordum, o da en azından benim gibiydi burada birbirimize yoldaş olabilirdik.

Elimdeki telefonun ekranına bakarken arkadaşım Tufan heyecanla "Lan Tunay baksana şuraya." Demesiyle camdan dışarı doğru baktım.

Otobüs içerisindeki en ücra köşe olan en arka dörtlünün cam kenarına oturmuş, arkadaşımı da peşimden sürüklemiştim.

Camdan dışarı baktığım zaman ceza evine benzer yeri görünce arkadaşıma döndüm.

O heyecanlıydı benim aksime, ben ise daha şimdiden sıkılmıştım. Çünkü otobüsteki diğer askerler çoktan karakterlerini ortaya atmışlardı.

Asker bana hep saçma gelmişti, sporu severdim. Düzenli bir şekilde vücuduma bakardım. En azından komutanlar tarafından dikkat çekmem diye düşünüyordum.

Otobüsün içeri girmesi ile durması bir oldu. Daha fazla ilerlemedi, kesin bizi yürütmek içindi!

Yanda duran çantamı sıkıntı ile alırken arkadaşım heyecanla çantasını kapınca gözlerim ona döndü.

Bana masum bir gülümseme atıp ilerlerken derin bir nefes verip ilerledim.

Otobüsten iner inmez hepimiz sıraya geçince bende mecburen sıraya durdum.

Yanındaki şaşkın Tufan ise hemen acemice selam durdu.

Önümüzde duran iki askere gözlerim kaydı. Askeri desenli üniformalar, siyah botlar ile en azından biraz tarz duruyorlardı.

Yanındaki askerin "Hoşgeldiniz!" Diye gür bir sesle konuşmasıyla hep bir ağzından "Sağol." Dedik.

Yanımdaki Tufan bağırınca sinirli gözlere ona baktım. O ise dişlerini göstererek özür diler anlamda gülümsedi.

"Şimdilik koğuşlarınıza geçin, ilk gün antrenman yapmayacaksınız." Demesiyle derin bir nefes verdim.

Antrenmanlardan korkmuyordum, ama acayip sıkıcı geleceklerinden adım gibi emindim.

Önümüzdeki asker yürüyünce, tıpkı bir karınca gibi onu izlemeye başladık.

O önden adeta bir komutan gibi yürürken ikili sıra çoktan olmuştuk.

Yanımdaki Tufana dönünce "Kuzenim en azından burada, biraz daha çekilir olur." Demesiyle bakışlarım ona döndü.

"Er olarak mı?" Diye sormamla "Evet, ama bizim koğuşta değil." Diye yanıt verdi.

Koğuşlara geçince, herkes bir yerlere kuruldu. Benim gözlerim anında en sondaki ranzaya yöneldi.

Arkadaşımın kolundan çekiştirerek oraya gittim. Allah'tan arkadaşım benim gibi asosyal biriydi, buna itiraz etmedi.

"Üstte mi olacaksın altta mı?" Diye sormamla gülümsemeye başladı.

İlk başta anlamasamda piç gülüşün altındaki şeyi anlayınca bende kıkırdamaya başladım.

"Allah cezanı vermesin, geç lan alta." Dememle daha fazla güldü.

Ben üst yatağı sahiplenirken, o da altıma geçti. O hâlâ gülüyordu. Birbirimizi bu şekilde kolayca güldürebiliyorduk, işte bu yüzden arkadaştık ya.

Yataktan inip, yan taraftaki dolabı açtım.
Tufana döndüğüm zaman bana bakıyordu. "Oğlum gel kıyafetleri yerleştirelim lan." Dememle kafa salladı.

İkimizin bavulunu yan taraftan hızla alıp, bacak hizama koydu.

Beraber kıyafetlerimizi yerleştirmeye başladık.

~~~~

Hâlâ gece olmamıştı, bir ağacın önünde Tufan'ın kuzenini bekliyorduk.

Kanter içinde bir asker yanımıza yaklaşırken, Tufan dikleşti ve "Bu o." Dedi.

Bende dikleştim ve gelen askere baktım. Ter içinde nefes nefese kalmıştı.

"Hoşgeldin, kuzen." Diye Tufan'ın söylediği şeyle yanımıza vardı.

Nefes nefese "Hoşbuldum." Dediği zaman kaşlarımı çattım.

"Bu Tunay, sana bahsettiğim arkadaşım." Demesiyle "Memnun oldum, Ali bende." Dedi nefes nefese.

"Neden nefes nefese kaldın oğlum, bir şey mi oldu?" Dememle bakışları bana döndü ve başını olumsuz anlamda salladı.

Derin bir nefes alıp, verdikten sonra sakinleşmiş gibiydi. Tufan ve ben ona meraklı gözlerle bakıyorduk.

"Komutan antrenman yaptırdı, canımızı çıkarttı." Demesiyle kafa salladım.

"Hangi komutan bu?" Dememle "Aşkın şerefsizi." Demesiyle hafif kıkırdadım.

"Ondan başka komutan yok ki, herkesi gönderdi psikopat herif." Demesiyle "Yandık o zaman." Dedi lafa katılan Tufan.

"Hemde çıra gibi." Diye Alinin eklemesiyle herkes kahkalara boğuldu.

Bir kaç saniye sonra herkes susunca Ali'nin gözleri fal taşı gibi açıldı ve hemen selam durdu.

Baktığı yöne dönünce buraya doğru gelen çatık kaşlı adamı gördüm.

Belki önemli biridir diye selam dururken, yanımdaki beden de selam durdu.

Yanımıza geldiğinde "Siz kimsiniz?" Diye sordu aniden ikimize.

Tufan korkuyla "B-biz yeni geldik." Demesiyle "Biz eriz, daha bugün geldik." Dedim korkak arkadaşımı bastırırken.

Gözleri hemen bana dönünce, yanımdaki Ali "Af buyurun komutanım, arkadaşlar yeni geldi. Kural ve nizamlardan habersizler." Demesiyle komutan tekrardan bana döndü.

"Niye sivilsin sen?" Diye sormasıyla sendeledim ama belli etmedim.

"İlk gün diye komutanım." Dedim ki "Okul mu burası, kışla! Askeri kışla!" Dedi.

Derin bir nefes verdim, neden durduk yere bana kükremişti bu?

"İznizinle gidebilir miyim komutanım?" Dememle şaşkın bir şekilde bana baktı. Galiba kendisine cevap verilmemesine alışmıştı.

"Nereye gideceksin asker?" Diye sormasıyla "Üniformamı giyinmeye komutanım." Dedim.

Gözlerimin içine baktı, kara göz bebekleri hafifler gibi oldu.

"Müsade senindir asker." Diye daha hafif bir tonda konuştuğu zaman asker selamı verdim. Ben ilerlerken, yanımdaki bedeni de sürükledim.

O şaşkın şaşkın arkaya bakarken dişlerimin arasından "Bakma işte." Dedim.

Önüne dönerken "Sana bakıyor." Dedi.
Ben umursamadan hiç arkama bile bakmadan yürümeye devam ettim.

"Umarım bu komutan senden gıcık kapıpta karabasan gibi üzerimize çökmez." Diye konuşmasıyla hafif güldüm.

"Korkma oğlum sen, ben ona karabasan gibi çökerim." Dedim hafif kıkırdarken.

O da kıkırdarken hızla binaya girdim.

Bu komutandan gıcık kapmış gibiyim, kendisini beğenmiş birine benziyordu.
Kısacası benim en nefret ettiğim insan tipi.

Elbette ki ona bir şey yapamazdım, ama bugün dediği şeyi ondan korkmadan yaptığımı görünce sendelemişti.

Galiba bu zayıf noktasıydı, bende onu zayıf noktasından vuracaktım. Dediği her şeyi 4/4'lük yapıp onu şaşırtacaktım.

Yine bir komutan kurgusu, yine ikon olarak Michelle Morrone. Umarım sonumuz Tarık gibi olmaz..

DoyumsuzWhere stories live. Discover now