46. UÇURUMUN KIYISI

En başından başla
                                    

Gözümden süzülen bir damla gözyaşını silip Melis'in elini tuttum. "Korkma," derken, kalbim korkudan dolayı yerinden çıkacak kadar hızlı çarpıyordu. "Onlar kardeş. Kardeşler birbirine kıyamaz. Demir Atakan'a saldırmaz. Saldırmayacak."

Melis'in de gözyaşları yüzüne boca olurken, Atakan'la birbirine baktıklarını gördüm. Atakan başını yavaşça iki yana sallarken gülümsedi. Bu gülümseme o kadar acıydı ki, içim sızlamıştı. O an Melis'in dudaklarının oynadığını gördüm. Dikkatli baktığımda Atakan'a doğru "Ölme," diyerek, ağzını oynattını fark ettim.

Atakan'ın dudakları karşılık olarak "Seni seviyorum," derken, sunucu fight vererek bu duruma son vermişti. Demir'in gözleri anlık olarak beni buldu, yüzündeki ifade o kadar kötüydü ki, o an yeniden gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

Atakan da ellerini yumruk haline getirirken ikisi birden saldırı pozisyonunu aldı. Sunucu ringden inerken Atakan Demir'e doğru bir yumruk salladı, Demir sağa geçerek yumruktan kurtulduğunda bu sefer o boşa bir tekme savurmuştu. İkisi bir süre daha boşu boşuna yumruk sallamaya devam etmişlerdi. Bu bir ölüm dövüşüydü ve dakikalardır ikisi de hasar almamıştı. Artık izleyiciler isyan ederken, Kenan mikrofona sarıldı.

"Siz iki ahmak oyun mu oynuyorsunuz!" Sesindeki öfke, beni ciddiye alın der gibiydi. "Eğer bir dakika daha böyle giderseniz, ikinizi de cezayı kabul etmiş sayarım."

Demir ağzında birkaç küfür mırıldanırken, Atakan öfkeyle bakıyordu Kenan'ın iğrenç yüzüne. "Siktiğim!"

İkisi tekrar saldırı pozisyonunu alırken sunucu yeniden maçı başlattı.

Demir "Kusura bakma kardeşim," diyerek Atakan'ın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Atakan geriye savrulurken sanki o yumruğu Demir yemiş gibi yüzünü ekşitmişti. 

Melis'in eli endişeyle kolumu sıkarken ona destek olmak istercesine kollarımı bedenine doladım. Atakan kalkıp Demir'e doğru tekme savurduğunda, Demir karnına isabet eden tekmeyle geriye doğru savrulmuştu.

"Demir adam hiç adil dövüşmüyor. Benim kaportayı çizmişti." Yanımıza ne zaman gelip, dikildiğini fark etmediğim  Cengiz'e çevirdim başımı. Kaşları çatık bir şekilde ringe bakıyordu.

"Sen düşmanıydın." Gözlerimden bir damla yaş daha süzüldü. "O kardeşi."

Telefonunu çıkarırken "Hayat adil değil," dedi ve birkaç tuşlama yapıp "Ama biz adil olmalıyız," derken, bana çevirdi telefonu. 155'i tuşlamıştı. Arama kısmına tıkladığında gözlerim kocaman açıldı.

"Bunu bize fena ödetirler Cengiz." Sesimdeki endişe eminim yüzüme de yansıyordu.

Başını yavaşça iki yana sallarken "Senin alakan yok," dedi ve telefonu kulağına götürüp yavaş adımlarla çıkışa doğru yürüdü.

"Hemen geliyorum," dedim Melis'e doğru ardından koşar adımlarla Cengiz'in peşinden ilerledim.

"Evet," diyordu Cengiz. Telefon hala kulağındaydı. "Aynen, zaten burada tek bina var. Evet o kullanıma kapatılan bina. İçeride yasa dışı dövüş yapıyorlar. Eğer vaktinde gelmezseniz ikisinden biri ölecek." Telefonu kapatıp arkasını döndüğünde benimle karşılaşmıştı. Gözleri ve yüzü o kadar ifadesizdi ki, sanki yaptığı çok normal bir şeymiş gibi bakıyordu bana. "Ne?" dedi, ben konuşmayınca.

"Korkmuyor musun?" dedim yalnızca. Ona söyleyebilecek başka bir şeyim yoktu.

Güldü. Gülüşü o kadar komikti ki, başka bir durumda olsak deli gibi gülerdim. Fakat şimdi gülmeyi bırak, gözlerimdeki yaş kurumuyordu bile. "Hadi içeriye gir," dedi, bakışlarıyla içeriyi işaret ederken.

UFAKLIK | Daddy Issues ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin