Gardenia

151 21 68
                                    

Bir yanlışlık olmalıydı. Büyük bir yanlışlık. Bu söyledikleri kendisi için kabul edilir değildi. Daha asıl konuyu bile bilmiyordu. Ama kalbinde ki sessiz çığlıklar çoktan yerini almıştı.

Otuz saniye öncesine kadar, Chan için her şey iyiydi.

"Ben, birinden çok hoşlanıyorum."

'Ne?' diye sitem etmişti iç sesi.

"Ölmeyi, sorun etmeyecek kadar."

İşte yanlışlık tam olarak buydu. Kalbine giren ağrıyla elini oraya götürdü. Çok acımıştı.

"Ama, bir yandan da pişmanım."

Chan'ın bakışları yerde, düşünceleri ile boğuşurken devam etti genç oğlan.

"Sebeplerimi o yaptığım için çok pişmanım mesela. Çiçeklerden nefret etmemi sağladığı için, hayatımı değersiz görmemi sağladığı için..."

Duydukları, Chan'a iyi gelmemişti. Belki dinlersem derdine derman olurum diye düşünmüştü. Ama tam tersi şuan da kendine derman olmaya çalışıyordu. Elinin altında ki kalbi, ağlıyordu sanki. İsyan ediyordu.

"Ama en çokta o olduğu için pişmanım."

Changbin'in isyanı daha çok kendineydi. Zorda olsa dışarı çıkarması onu rahatlatmıştı.

Chan ise kalbi'nin düşüncelerine odaklanmıştı. duyabiliyordu onu. Kendisine aşk diye bağırıyordu.

Bu doğru muydu? Ondan hoşlandığını kabul etmek doğru birşey miydi?

Tamda hayran olduğu çocuk, ona kendi sevdasını anlatırken fark etmek.

Doğru muydu?

Doğruları, yanlış bulduklarını götürüyordu.

Yutkunmakta zorlandı. Kendisi için önemli olan biri, şimdi bir başkasının onun için önemli olduğunu söylüyordu. Daha ne kadar dayana bilirdi?

Changbin, Chan'dan ses gelmediğini görünce konuyu farklı bir yerden bağlamak istedi.

"Buranın efsanesini biliyorsun değil mi?"

Chan, istemeye istemeye gözlerine çıkardı bakışlarını. Birbirlerine değen bakışlar, Chan'ın titremesine sebep oldu. Bu kadar etkileniyordu demek ondan.

Sorunun konuyla alakasını anlamasa da onay verircesine konuştu.

"Büyülü göl, Tanrı'nın yeri olarak bilinir. Girmek yasaktır. Yasağı çiğneyenlerse cezalandırılır."

Changbin, usulca kafasını salladı. Efsane'nin önemli kısmı ona kalmıştı.

"Ceza ise ölümdür."

"Bu durumda, ölecek miyiz?" dedi Chan. Sadece aklındakilerini hiç düşünmeden söylerken.

Nefesini tutmuş bir şekilde Changbin'i izliyordu.
Changbinse bu soruyu beklemediğinden sadece suratına bakmakla yetiniyordu.

Dirseklerini dizlerine dayayıp, elini çenesinin altına koydu. Söyleyecek miydi gerçekten, zaten öleceğini. Belki.. dolaylı yoldan?

"Kim bilir.. bu efsanelere ne kadar inandığına bağlı. Bense, çoktan kaderime razı oldum."

Chan, onun bu şekil konuşmasını sevmiyordu. Ölüm hakkında bu kadar rahat olmasını sevmiyordu.
Daha sindiremediği bir aşk konusu varken, bir de bunu düşünmek onu mahvetti.

CAMELLİA °BinChan°जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें