Sessizlik...

Telefondan olunca her türlü konu açılıyordu. Fakat yüz yüze olduğumuz zaman heyecandan ağzımı bile zar zor açıyorum.

Sessizliği Özgür bozdu.

"Sevgilin, merak etmiş sanırım."

Sevgilim mi?

Hande mi?

Kahkaha atmaya başladım. Hande ve benim sevgili olduğumuzu düşündüm bir an.

"Sevgili mi?"

Kahkaham, gülümsemeye döndüğünde kaşları çatık bir şekilde yola bakıyordu.

"Ne? Sevgilin değil mi?"

Kafamı iki yana salladım.

"Hande."

Gözleri açıldı. Sonrasında tek eli ensesine gitti. Ovdu ensesini, suçlu bir çocukmuş gibi.

"Şu Hande." dedi.

"O Hande." dedim.

Biz görüntülü konuşurken Hande bir keresinde odaya dalmıştı. Oradan hatırlıyordu büyük ihtimalle.

Yolun devamı sessiz geçti. İlk önce Özgür'ün evine gidecektik, ordan Özgür'ün benim için ayarlattığı eve geçecektik. Parasını elbette eve vardığımız zaman verecektim.

Normalde asla bir insana bu kadar güvenmezdim. Fakat Özgür'e karşı duyduğum güven başkaydı. Belki de asker olmasından kaynaklıydı. Bilemiyordum.

Arabayı park ettiğinde, üzerinde olan bakışlarımı önüme çevirdim. Yol boyunca sapık gibi çocuğu izlemiştim.

Aradan inmeden önce Özgür konuşmaya başladı.

"Birkaç gün mecburen bende kalacaksın. Ev uzun zamandır kullanılmadığından yerler fazla tozlu. Normalde sen gelmeden önce halledecektim fakat vaktim olmadı. Yarın bir temizlik ekibi gidecek eve. Onun dışında üç gün kadar sonra da alışverişe çıkmamız gerek, eşyalar için. Eşyaların yerleşimi falan derken mecburen en az beş gün bendesin." dedi tek nefeste. Nefes alsaydın yiğidim.

"O zaman yarın gidelim eve. Temizlik yapıldığı zaman hem daha iyi olur. Bugün bir daha gitmeye gerek yok."

Evde kalma işine hayır diyemeyecektim. Otelde kalmak istemiyordum ve başka çarem yoktu. Hem bence iyi bile olabilirdi. Yiğidimin yüzünü görürdüm birkaç gün.

Kafasını sallayarak onayladı beni."Nasıl istersen öyle yaparız."

Anlaşmış gibi aynı anda kapılarımızı açıp, arabadan indik. Ben, arka koltuktan çantamı aldım. Özgür ise valizlerimi almak üzere bagajı açmıştı.

Çantamı alıp, kapıyı kapattım. "Kendini yormana gerek yok, ben çıkarabilirim." dedim. Çıkartamazdım, çok ağırlardı. Tamam diyip geri çekilirse mal gibi kalırdım.

Özgür bana kısa bir bakış attı. "Misafirimsin, ben ne istersem o."

Gülerek kafamı salladım. Hiç ısrar edemezdim, tırnaklarımı yeni yaptırmıştım. Taşımamam daha iyiydi.

Valizleri alıp, bagajı kapattı. Arabayı uzaktan kumandalı anahtar ile kilitleyip, valizleri tekrar eline alıp yanıma geldi.

"Teşekkür ederim, başka biri olsa umurunda bile olmazdı." dedim. Sesindeki minnet belli oluyor olmalıydı.

"Teşekkür etmene gerek yok. Dediğim gibi, bende kendime bir arkadaş arıyordum. İyi oldu buraya gelmen. Asıl ben teşekkür ederim."

Teşekkür edilecek bir şey yapmamıştım. "Neden teşekkür ediyorsun?"

Gülümsedi. İçten bir gülümsemeydi bu. "O gün bana mesaj attığın ve bir ay boyunca atmaktan vazgeçmediğin için, teşekkür ederim."

Kızardığımı hissettim. Başta bana kızıp, engellediği şey için şimdi teşekkür ediyordu. Yüzüme baktı, yanaklarımın kızardığını görmüş olmalı ki güldü.

Evin önüne geldik. Beş katlı bir apartmandı. Dış kapıyı, şifreyi girerek açtı ve içeriye girdik. Özgür iki valizle kapıdan düz bir şekilde  giremeyeceği için yan dönmüştü.

Asansöre bindik. Özgür, dördüncü katın tuşuna bastı. Asansöreden indik. Karşılıklı iki kapı vardı. Özgür, soldaki kapıya yöneldi. Nereye giderse annesini takip eden ördek gibi peşine takılıyordum.

Evin kapısının önüne geldiğimizde, ceketinin cebinden anahtarını çıkarttı ve kapıyı açtı. Kenara çekilip, kafasıyla kapıyı gösterdi. Önden buyur der gibi. Dediğini yaptım. Ayakkabılarımı çıkartıp, kenara koydum ve içeri geçtim.

Özgür de ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Bir odaya doğru ilerlediğinde, yine peşine takıldım.

"Hep böyle peşime mi takılacaksın?" dedi birden. Durdum.

"Takılmayayım mı?"

Güldü. Arkasında olduğumdan yüzünü görmesem de, çıkan sesten güldüğünü anlayabiliyordum.

"Hayır, aksine, mutlu eder beni. Hep böyle peşimde gez, hep yan yana olalım."

Bunu birden demesiyle kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Güzel hissettiriyordu.

"Bunu yüz yüze değil de, mesajlarda söyleseydin fena yavşardım sana." dedim gülerek. O da güldü.

"Yavşamış kadar oldun."

Kafamı salladım. Görmüyordu ama olsundu. Bir odaya girdi. Peşinden bende girdim. Kenarda, camın yanında tek kişilik bir yatak vardı. Kapının hemen yan tarafına, ufak bir dolap kurulmuştu. Yerde kare bir halı vardı. Bir tane de şifonyer vardı. Minik, tatlı bir odaydı.

"Burda kaldığın sürece, bu odada kalacaksın. Benim odam koridorun diğer ucunda. Gece herhangi kötü bir şey olursa gelebilirsin." dedi.

Gece mi? Kötü bir şey mi? Onun odası mı? Neler geçiyor aklımdan tövbe tövbe.

Yine de kafamı salladım.

Valizleri yere bıraktı. Ardından odadan çıktı. Bende peşinden gittim. Hemen sağda kalan odaya geçti. Peşinden bende odaya girdim. Salondu burası. İki tane, üçlü koltuk çapraz bir şekilde duvar kenarlarına dizilmişti. Balkon kapısının hemen önünde bir masa vardı. Kapı neredeyse masa yüzünden kapanacatı, yalnızca
biraz boşluk vardı arada.

Özgür, koltuklardan birine oturunca, bende diğer koltuğa oturdum.

Umarım burada geçirdiğim vakit, zihnimde iyi anılar olarak kalırdı.

Normale göre uzun bir bölüm olduğu için, yazması zor bir bölüm oldu benim için. Emeğimin karşılığı olarak oy verirseniz mutlu olurum.

İnstagram: hasan.bunlar.ciddimi

Komutan | Texting Where stories live. Discover now