44. ÖLÜMCÜL KARAR

Start from the beginning
                                    

Koruma öne doğru atılacakken diğeri kolunu tutup sessizce başını iki yana salladı. Çünkü biliyordu, eğer bu hatayı yaparsa; ölürdü.

"Nerede ve ne zaman?" diyerek tekrarladı Demir sorusunu. Vakit kaybetmek istemiyordu, şimdiye Efnan kesin uyanmıştı.

"Yarın saat 18.00'da," dedi Servet. "Benim diğer mekanda." Mekanı söylemesine gerek yoktu çünkü Demir çoktan onun tüm mekanlarını araştırıp onu bununla tehdit etmişti.

Servet'in ensesini tutup "Bir bokluk çıkarsa sikerim belanı," dedi Demir. "Sana hiç güvenmiyorum pezevenk."

"Merak etme." dedi Servet. Demir tam gidecekken "Fakat," dediğinde durup ona döndü. "Maçın kuralları var."

"Neymiş o kurallar?" diye sordu Atakan. Demir de, Cengiz de bu kuralı çok iyi biliyordu. İkisi yutkunarak birbirine bakarken Servet sinsice güldü.

"Maç, ancak iki dövüşçüden biri ölünce biter."

🖤

Huzurla esnedim yattığım yerde. Çıplak vücuduma değen örtü sinirlerimi bozsa da onu açmaya cesaret edemiyordum. Gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Demir yanımda yoktu fakat klima çalışıyordu ve içerisi sıcacıktı.

Yüzüme bir gülümseme yerleşirken doğruldum yattığım yerden. Doğrulur doğrulmaz kasıklarımda hissettiğim keskin acıyla inledim. Canım gecenin aksine şimdi daha çok yanıyordu. Geceyi aklıma getirince yüzümün yandığını hissettim. Dün gece ikimiz de birbirimizin karşısında çırılçıplaktık. Demir'i o şekilde görmek beni heyecanlandırsa da, beni çırılçıplak görmüş olması yüzümü yakıyordu.

"Demir," diye seslendim. Ayağa kalkıp örtüyü çıplak bedenime sardım. "Demir." Bir daha seslenirken etrafıma bakındım. O sırada salondan görünen mutfak masasını fark ettim. Demir bana kahvaltı mı hazırlamıştı? Koca sırıtışım yüzüme yerleşirken koşar adımlarla masaya ulaştım. Üzerinde duran küçük notu fark ettiğimde elime alıp okumaya başladım.

"Afiyet olsun sevgilim, biraz işim var hızlıca halledip geleceğim. Seni çok seviyorum."

"Ben de seni," dedim kendi kendime. Notu ikiye katlayıp masanın üzerine bıraktım. Sonrasında ağzıma bir zeytin atıp hızlıca salondan kıyafetlerimi aldım ve giyinmek için Demir'in odasına çıktım.

Acaba nereye gitmişti? Kafamda türlü türlü düşünce dönerken odanın kapısını açıp içeriye girdim. Kıyafetleri yatağa bırakıp perde zaten örtük olduğu için direkt üzerimdeki örtüyü bırakıp duşa ilerledim. Ilık suyu açıp bedenimde gezdirirken kasıklarımdaki ağrı kendini daha da açığa çıkarıyordu.

Onu hissetmek güzeldi, fakat sonrasını hiç böyle düşünmemiştim.

Raftaki mentollü şampuandan saçlarıma sıkarken üşüdüğümü hissediyordum. Duşa kabin sıcak suyun buharıyla kaplanırken karşımdaki aynayı elimle silip üzerimde göz gezdirdim. Boynum ve köprücük kemiğimde morluklar vardı. Onun dışında göğsümde de Demir'in ısırdığı yer morarmıştı. Başımı iki yana sallarken durulanıp çıktım duşa kabinden.

Üst raftaki dürülü havludan alıp kurulandım. Sonrasında havluyu saçlarıma sarıp kendimi çıplak bir şekilde odaya attım. İç çamaşırlarımı giyinip, kıyafetlerimi elime aldığımda sıkıntıyla ofladım. Onları giymeye gerçekten de üşeniyordum. Bu yüzden kıyafetlerimi es geçip koca sürgülü dolabı açtım, dürülü tişörtlerden bir tanesini çekip çıkardığımda elime gelen lacivert tişörte gülümseyerek üzerime geçirdim. Dizlerime kadar gelmesi beni rahatlatırken, havluyu alıp saçlarımı kurulaya kurulaya salona indim. O sırada telefonumun melodisi salondan duyuluyordu.

UFAKLIK | Daddy Issues ✓Where stories live. Discover now