Ayberk gözlerini yoldan çekti ve bana baktı. Ben zaten ona baktığım için direkt göz göze geldik.

Kaşlarımı dinleme dermiş gibi kaldırdım. Kafasını sağa sola sallayıp tekrar önüne döndü.

"Umarım Muğla'ya çıkar. Bende kendime bir arkadaş edinmiş olurum." dedi. Tahminimce yüzünde bir gülümseme vardı. Gözlerini kısacak cinsten bir gülümseme.

"Şimdi kapatmam gerekiyor. Bir işim var da. Akşama doğru yazarım sana." dedim hiç kapatmak istemeyerek. Onunla konuşurken, sonsuza kadar gitsin istiyordum bu konuşma. Başkalarıyla konuşurken kesinlikle böyle değildim. O farklı hissettiriyordu.

"Tamam, görüşürüz o zaman." Onun sesi de huzursuz geliyordu. Fark ettirmemeye çalışsa da onun da kapatmak istemediğini biliyordum. Fakat bunu fark ettiğimi onun yüzüne vurmaya gerek yoktu. Ben bilsem yeterdi.

"Görüşürüz." diye mırıldandım. Birkaç saniye sonra gelen bip sesiyle kapattığını anladım. Bildirim gelmiş mi diye baktıktan sonra telefonu kapattım ve çantama koydum.

Birkaç saniye sessizce ilerledik. Etraftaki tek ses yoldan geçen arabaların sesi ve ayakkabılarımızın yere vurma sesiydi. Sessizliğe alışmışken bir anda kulaklarım Ayberk'in sesiyle dolduğunda irkildim.

"Çok sevdiğin biri olmalı. Sen sadece sevdiğin kişilerle konuşurken böyle gülümsersin."

Kafamı salladım.

"En az sekiz yıl önceki sen kadar değerli. Öyle anlatayım."

Yüzüne baktım. Dudaklarında buruk bir gülümseme vardı..

"Peki, benim dört yılda kazandığım değeri, o ne kadar zamanda kazandı?"

"Yaklaşık altı ay."

Kaşları havalandı, gözleri açıldı. Sanırım bu kadar kısa bir süre beklemiyordu.

Kafasını salladı.

"İyiymiş," diye mırıldandığında, bende kafamı salladım.

Orta uzunluktaki saçım sıcaktan ensemi terletiyordu. Vücudumunda terlediğini hissedebiliyordum. Sonbaharda olmamıza rağmen bu kadar terlemem normal değildi.

Eve gittiğimde kesinlikle bir duş almalıyım. Tabii Ayberk'de gittikten sonra.

Evin önüne geldiğimizde, dış kapı zaten açık olduğu için direkt içeri girdik.

Ayberk peşimden gelirken, asansörü çağırdım ve beklemeye başladık. İkimizden de çıt çıkmıyordu.

Asansör geldiğinde içeriye girdim. Ayberk'de girdi ve evimin olduğu katın tuşuna bastım. Kata geldiğimizde ve asansör açıldığında indik. Kapının önüne geldiğimizde Sarp'ın uyuma ihtimaline karşı zili çalmak yerine çantamdaki anahtarımla kapıyı açtım.

Kapıyı tamamen açıp ayakkabılarımı çıkardım ve içeriye girdim. Kapıda tereddütle bekleyen Ayberk'e onunla konuşsaydım gülebilirdim. Mal gibi bekliyordu. Gerçi çok akıllı olduğu da söylenmezdi de, neyse.

"Ayberk, tamam gerekmedikçe konuşmuyorum seninle. Sana kızgın hatta kırgınım ama yabancı biri değilim. Geç içeri."

Kafasını salladı ve hâlâ tereddüt ederken ayakkabısını çıkardı ve kenardaki küçük ayakkabılığa koyup içeri geçti.

Salona geçerken, mutfaktan Nurcan teyze çıktı. Çocukların bakıcısıydı.  52 yaşında, kendi hâlinde bir kadındı. Beyazlamış saçları ve tonton yanakları vardı. Bu onu kesinlikle çok tatlı kılıyordu. Ayrıca, dördüncü günümüz olmasına rağmen çok iyi anlaşıyorduk.

"Nurcan sultan, biz salonda oturup, konuşacağız." Ayberk'i gösterdim. "Kendisi çocukların yetişeceği yurdun müdürü."

Nurcan teyze kafasını salladı.

"Hoş geldin oğlum."

"Hoş bulduk Nurcan hanım."

Nurcan teyze bana döndü.

"Bir şeyler hazırlayayım mı kızım?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. Kendisi benim ev işlerimi yapmak veya misafirlerimle ilgilenmek için burda değildi. Kendisini fazladan yormasına gerek yoktu.

"Sen yorulma sultanım. Ben hallederim."

Tereddüt etse de kafasını salladı.

"Ayberk, sen salona geç geliyorum." Elimle salonun kapısını gösterdim. Salona geçtiğinde, Nurcan teyze kolumu dürttü.

"Kızım sende gitsene, ayıp olmasın tek başına kaldı adam orda."

İmalı bir şekilde gülümsedim.

"Olmaz ona ayıp, olmaz."

"Tanışıyor musunuz kızım?"

"Eski bir arkadaş."

"Eh, peki madem."

Arka odaya doğru ilerlemeye başladığında, sorduğum soru ile durup bana döndü.

"Çocuklar uyuyor mu Nurcan teyze?"

"Eren arka odada, benim telefonumu verdim. Video izliyor. Sarp'ta yanında, uyuyor."

Kafamı salladım ve salona geçtim. Ayberk koltuğa rahatsız bir şekilde oturmuştu. Gereksiz bir şekilde dik duruyordu, gerginliğini kör olsam bile hissedebilirdim.

Çaprazındaki koltuğa ise ben oturdum. Konuşulması gerekenler vardı.

Ayberk'i sevin tamam mı, nefret etmeyin. Beyza'yı bırakmış olsa da ben seviyorum çocuğumu.

Duyumlarıma göre oy vermeyenlerin götünü kesiyor ve köpek balıklarına yem ediyorlarmış :)

İnstagram: hasan.bunlar.ciddimi
Tiktok: bcywattpad

Komutan | Texting Where stories live. Discover now