Duygu Canavarı

241 28 32
                                    

Yıl, 2019 8.sınıftan mezun oluyordum. Çok stresliydim. Çünkü sevdiğim çocuğun gazabına uğramıştım. Üstelik bunu, koskocaman 9. senenin sonunda fark etmiştim.
Ben, uzun uzun düşünürken, kapı açılmıştı.

Annem Clara, elindeki elbise ile gelmişti. Bir elinde de mücevher kutusu vardı

"Hadi tatlım" gülümsüyordu... yeşil gözlerine baktığımda içindeki parıltıyı görebiliyordum. Sarı saçları vardı. Saçlarının bir tarafı örgülü bir tarafından da saçlar çıkmıştı. Sanırım saçını yapıyordu ve işi yarım kalmıştı. O partiye gitmek hiç istemiyordum. İçindeki insanlar... arkadaşım gibi görünen kişiler... hocalarım ve dahası! Hiç birini görmek istemiyordum. Ben bunları düşünürken annem;

Gülümsüyordu. Sağ elindeki elbiseyi, mavi renkli yatağın üstüne koymuştu. Kafamı yatağıma çevirdim ve incelenmeye başladım. Üstünde ayı vardı. Ayı... bu ayı Cindy'nin ayısı olmalıydı.

Sol elindeki mücevher kutusunu da, bir kısmında defter-kitap olan; bir kısmında da makyaj malzemeleri olan masaya koymuştu. Elbise yine mavimsiydi. Yanında da eşya olarak bir çift topuklu ayakkabı ve bir tane de taç vardı.
Ayakkabının süsleri koyu maviye yakındı.
Püskülerinde bulut işareti vardı. Tokada ise; yağmur damlacıklı bulutcuklar vardı.

"3 saatimiz var tatlım. Hem bak seninki de orda olacak. Belki kaynaşırsınız." Annem, konuşmasını bitirdikten sonra, duruşunu hiç bozmadan yürümeye devam etti.

"Benimki?" " Ah... Peaky'den bahsediyor olmalıydı. İyi de ben artık ona aşık değildim ki. Üstelik ondan nefret ediyorum. Son yaptıkları gerçekten iğrençti.

Clara, yavaş adımlarla odanın kapısına yönelmişti. "Bugün oranın kraliçesi sen olmalısın tatlım. Özellikle o Liliy denen kız için. Gör bakalım, kim kime aşık oluyormuş." Sinsi bir şekilde gülümseyerek odadan çıkar.

İç çekmiştim. Üstümü giymek için; önümdeki elbiseye yöneldim. Biraz bekledikten sonra, hızla elbiseyi alıp; giymek için kendime yaklaştırmıştım. Ki telefonumun çalmasıyla elbiseyi bırakmam bir oldu.

Arayan teyzemdi. Telefonu elime alıp, aramayı yeşil tik tuşuna doğru çektim. "Efendim teyze?"

Sesi soğuktu ve endişeli çıkıyordu. "Hayatım, giyindiğin zaman aşağı iner misin?" Sesi hafiften titriyordu.

Endişelenmiştim. Acaba o kahrolası amcam... yine bir şey mi yapmıştı Boğazımı temizleyip, aramaya tekrar döndüm. "Ah, elbette teyzecim, sen yeter ki iste. Ben hemen gelirim."

Konuşma burda bitmişti. Hızla üstümü giyip, saçımı tarayıp, ayakkabıları giyip, saçıma da; taçlı tokayı takıp, kapıya yönelmiştim. Kapıyı açıp sessizce aşağı inmiştim.

Çünkü teyzem sessiz gelmemi istemişti. Kimsenin haberi olmayacaktı. Önce sağa sonra sola baktım ve kapı açılma sesini duymamla kapıyı kapatmam bir oldu. Tek gördüğüm en büyük abimin vücuduydu siyah saçları hafif dalgalıydı mavi gözleri hafif çekikti. Üstüne hemen hırkasını alıp çıkmıştı. Sanırım beni görmedi. Derin bir; "Oh..." çektim.

Topuklular ses çıkarttığı için elime almıştım. Bir elimde topuklular diğer elimde de çantam vardı. Aşağı indim. Büyük kapı beni karşılamıştı. Kapıyı yavaşça araladıktan sonra, karşımda duran, çekik gözlü, sarı saçlı, üstünde koyu mora yakın elbise, üstelik saçı da, aşağıdan topuz olan teyzem beni karşılamıştı.

Arabanın içine baktığımda, arka koltukta oturan Cindy ve abisi bana bakıyordu. Abisi... abisi diyorum ama pek alakam yok kendisiyle zaten amcam da bir yerden getirdi kendisini. Yok evlatlık mı almış yok başka eşinden miymiş ney. İşin garibi çocuk amcama da benziyordu. Sarı saçları... ve yeşil gözleri... hayatımda o kadar sarı saçlı yeşil gözlü erkek gördüm ama bunun gibisini ilk defa gördüm. Çocuğu ilk defa, bu kadar yakından gördüm. Aniden kafasını bana çevirmişti. Kafasını çevirmesiyle kafamı çevirmem bir oldu.

☁️ C o N t R o L 🦚 (#adrinette & #féllie)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz