"Neden böyle bişey yaptın. Sana yanlış  mı  yaptım. Ben yük oluyosun  dedim mi. Benden uzaklaşmaya mı çalışıyosun?"

"Ne alakası var. Sadece... sadece böyle  istedim. Kararıma saygı duy lütfen."

"Peki Selin. Görüşürüz. Denizin telefonunu çok da meşgul etmek  istemiyorum. Bugün içinde ara beni geleyim yanına bi yerde buluşalım"

"Tamam görüşürüz"

Denize telefonunu verip motoruma bindim. Gözlerimden yaşlar akmasına izin  vermedim. Belki de gereksiz üzülüyorum. Umarım benden uzaklaşmaya çalışmıyordur. Ben de o iş yerini öğrenip orda çalışmaya başlayacaktım, planım buydu. Eve geldiğimde selinin yokluğunun kalbimi acıttığını  hissettim. Bi anda Köpek sesi duydum. Köpek... tabi ya. Seline aldığım köpek geldi yanıma. Tipe bak minnacık.   Kesinlikle yalnız değilim. Köpeği koynuma alıp güzelce sevdim. Karnımın guruldadığını farkettim. Yemek siparişi vermek aklımdan geçti. Yemeklere bakarken aklıma selinle pizza yediğimiz gün geldi. Kolasını bilerek içmiştim. Sürdüğü dudak nemlendiricisi gibi bişeyin tadını alıp bayılmıştım. Yine pizza ve kola sipariş verdim. Siparişimi beklerken afroditle oynamaya başladım. Kapı çaldığında afroditi bırakıp koştum. Aldım bahşiş uzatıp gönderdim. Selinsiz pizzanın tadı var mıydı ki?

Selinsizliğin açlık grevini yapmak istiyordum ama ben depresyona girince ve aşk acısı çeken  yemeyi kesenlerden değilim. Tam tersi yemek yiyip eğlenip birşeylerle oyalanıp üzüntümü unuturum.

Yemeğimi yedikten  sonra  saatin daha 14.55 olduğunu gördüm. Neden aramadı beni?
Elim telefona gidiyordu. Ona ara dedim. Aramadı. Ben mi arasam?
Belki de müsait değil. Kendi kendine konuşana deli demezler ama kendi kendine sorup cevaplayana deli derler.
Evet tam olarak selinin aşkı beni delirtmişti. Ben mi arasam sorusuna kendi kendime sen niye arıyorsun demeye başlamıştım.
Telefonu eski bir kuş kafesine koydum. İçimden kesinlikle  "Dokunmak yok" diyerek kafesin kapısına kilit vurdum.

"Aç açabilirsen sadie"

Gidip tv açtım. Netflix açıp daha önce izlediğim bir lgbt dizisi açtım. Sahneleri çok güzeldi diye tekrar izlemek istedim. Aklıma selinle yapmak  istediğim şeyler(fesat anlayabilirsiniz) geldiğinde diziyi kapattım. Tavana bakmaya başladım. Evet özlüyordum ama belki de abartıyordum. Belki birazdan o gelecek yanıma. Sakin olmalıyım.
Telefonumun olduğu  kafesi alıp göremeyeceğim bir yere götürdüm. Sonra da düşünmekten ve dün geceki içkiler yüzünden ağrıyan başım için ağrı kesici içtim. Sonra da kendime kahve yapıp yanında çikileta yemeye başladım. Şuanda aklım almıyordu.  Nasıl olur da daha 1 ay tanıdığım biri hayatımda bu kadar  vazgeçilmez olur.
Zaman kavramından bile haberim yoktu. O kadar kaptırmışım ki sanki yıllardır varmış da  şuanda birkaç saat bile onsuz duramaz oldum.
Arasa duymam diye kahvemi içtikten sonra ayağa kalktığımda  kapı  çaldı. Sevinçten koşarak gittim kapıya. Çok hızlı oldu bu diyerek biraz bekledim kapı önünde. Aynaya bakarak sırıtıp kapıyı açtım. Karşımda selin yerine eceyi gördüğümde yüzüm düşmüştü. Hayal kırıklığına uğramıştım. Kapıyı öylece açık bırakıp salona gittim. Birşey söylemeden oturdum. Ayak seslerinden anlaşılmak üzere ece de emin olmayan ve şaşkın adımlarla yürüyordu. İçten içe eceye de sinirlenmiştim. Selini bekliyordum. O nerden çıktı ki. Duvar saatine takıldı gözüm. Saat 17.27 ydi. Gözlerimden bi yaş süzüldü. Gelmeyecekti sanırım. Ece karşıma oturmuş öylece bakıyordu.

"Bişey mi  oldu" dedi. Sanki çok da umrunda. Ecenin hiç bi zaman samimiyetine inanmıyordum. Evet inandığım zamanlar oldu. Ama ajitasyon yaparak kendine acıttırıp beni kullanmıştı. Reyhana yalanlar  söylememe sebep olmuştu. Her şeyi bilerek yapmıştı. Bunlar aklıma geldi ve Bir şey demedim. Ne diyebilirdim ki.  Ece gibi birinin  karşısında çaresiz kalmak istemiyordum. Gözlerimi sildim.

"Gider misin." Şaşırarak bakıyordu. Koyu  gözlerini üzerime dikmişti. Kımıldamadı. ve koyu kaşları havaya kalkmıştı. Neden bu halde olduğumu tahmin etmeye çalışıyordu sanırım.  Ece zeki ve sinsi biriydi.

"Ece bakmasana git  artık"

"Sadie neden asabisin. Eskiden sen sinirlendiğinde sevişerek hallediyoduk da. Şimdi eskisi gibi değilsin. "
Sinirimi bozuyordu. Amınakodumun kaşarı bi siktirgit. Aşk  acısı  bile yaşayamıyorum senin yüzünden. Kalkıp kolundan tutup kapıya doğru götürdüm.

"Sadie ya. Bırak beni"

"Git lafindan anlamıyosun amk"

"Kes sesini. Özledim işte seni. Niye anlamıyosun."

"Siktirme belanı. Yine aynı şeyin peşindesin. Elde edemediğin için kuduruyosun."

Kapının önüne kadar onu tutup götürmüştüm. Ama hâlâ gitmeyecekmiş  gibi  konuşuyordu. Kapıyı açıp çıkmak çok mu zordu. Belki de önemli bişey vardır diye  girmesine izin vermiştim ama kızın niyeti başka.

"İlle seni kolundan tutup  kapıdan atmam mı gerekiyo?"

Ecenin telefonuna bi mesaj geldi. Mesaja bakıp sırıttı. Ve konuştu.

"Denesene"

Sinirle soluduktan sonra onu tutup kapıyı açıp dışarı doğru götürdüm. Benimle birlikte yürüyüp zorluk çıkarmadı. Arabasının önünde bıraktım. Ece bi tarafa doğru baktı. Baktığı yöne doğru kafamı çevirecekken dudağıma  yapıştı.
Ben dudaklarından ayrılıp baktığı tarafa baktım.

"Selin" dudaklarımdan süzülen iki hece. İsmini bile  özlemiştim. Kendimi çok kötü hissettim. Selin bana nefretle bakarken arkasını dönüp gitti.
Ece yüzüme gülümseyerek bakıyordu.

"Senin ben sülaleni sikiyim ece"

Yaz aşkım(GXG)Where stories live. Discover now