" 10 dakikan var Serhat. 10 dakika da karını uyandırmadan özlemini gider,"dedi.

Ona dönüp " Ben buradan karımı alıp gideceğim Azat," dedim.

" Erva'ya sen gelmeden 5 dakika önce bir ilaç enjekte ettim. 15 dakika sonra ikinci ilacı enjekte etmezsem Erva'yla vedalaşman gerekecek, "dedi.

" Allah belanızı versin," dedim basamakları çıkarken.

Hızlı adımlarla odama doğru yürüdüm. Odanın kapısı yarı aralıktı. Kapıyı ittirip içeriye kısaca bir göz attım. Erva yatakta yatıyordu. Onu görünce kalbimin hızı iki katına çıktı boğazımın kuruduğunu hissettim. Yanına gidip yatağın kenarına oturdum.

Baş ucu lambasını yakıp yüzüne baktım. Solgun ve yorgun görünüyordu. Kim bilir neler çekiyordu? Onu burada öylece bırakamazdım ama yanımda da götüremezdim. Bana yaptıklarını ona da yapmalarına göz yumamazdım. En azından hayattaydı nefes alıyordu bunu bilmek bile bana yetiyordu.

Yaralı elimi saçlarına götürüp okşadım. Eğilip hasret kaldığım tenine bir öpücük bıraktım. Karnının üzerine koyduğu elinin işaret parmağı sargılıydı. Elini avucumun içine alıp sargılı parmağını öptüm. Bize bunu yaşatanların eceli olacağıma yemin ettim içimden.

Elimi nazikçe karnının üzerine bırakıp "Seni çok özledim güzelim," diye fısıldadım.

Ayağa kalkıp hızlı adımlarla giysi odasına girdim. Makyaj masasının üzerinde bulduğum kağıda Erva'nın makyaj kalemiyle 'Yanındaki adama güvenme o gerçek Serhat değil.Şirketteki hakkını kimseye devretme. Senin şirketteki hakkın ikimizin de hayat garantisi! Seni seviyorum güzelim' yazdığım kağıdı katladıktan sonra Erva'nın dolabını açtım. Dışarı çıkarken mutlaka ceket giyecektir diye düşündüğüm için siyah ceketinin cebine notu bıraktım.

Odaya geri dönüp Erva'nın saçlarını kokladım. Özlediğim kokusunu içime çekerken boğazımın düğüm düğüm olduğunu hissettim. İnsan annesizliğe babasızlığa bir şekilde alışıyormuşta sevdiği olmadan nefes alamıyormuş. Ben son bir kaç gündür bunu çok iyi anladım.

"Hadi artık zaman doluyor," diyen Azat'ın sesiyle dişlerimi sıktım. Tam zamanında odaya dönmüştüm.

Erva'nın yanağından öpüp kulağına doğru eğildim. "Sakın onlara inanma güzelim. Benim için hayatta kal," diye fısıldadım.

Azat "Hadi Serhat!" dedi bıkkınlıkla.

Ayağa kalkıp Azat'ın yanına gittim. "Erva'nın parmağına ne oldu?" diye sordum.

"Kapıya sıkışmış," dedi.

"Eğer o herif Erva'ya dokunursa beni zincirle bağlasanız da durduramazsınız biliyorsun değil mi?" diye sordum.

Azat yutkunup gözlerini gözlerimden kaçırdı. "Erva'ya dokunamaz merak etme," dedi.

"Hele bir dokunsun eceliniz olurum Azat efendi!"dedim nefretle.

" Sen aşağıya in beni bekle. İğneyi yapıp geleceğim hemen,"dedi. Elindeki şırınganın kapağını çıkarıp Erva'ya doğru ilerledi. Bana bakıp gitmemi bekler gibi bir hali vardı."Serkan iğneden korkardı sen korkmuyorsun demek," dedi. Erva'nın koluna iğneyi batırmasını bekledim ama o batırmadan bana bakmaya başladı.

"Ben Serkan değilim. Hiçbir zaman da olmadım," dedim.

"Biliyorum kardeşim sen Serkan değilsin. Şimdi aşağıya in ve beni bekle. Yoksa Erva'ya iğneyi yapmam," dedi.

Öfkeden ellerim titrerken. Arkamı dönüp merdivenlere doğru yürüdüm. Herşey Erva içindi. Erva yaşasın diye tüm bunlara göz yumuyordum. Tüm bunlar bittiğin de gerçekleri öğrendiğin de benden nefret edecekti biliyorum. Ama en azından hayatta olacaktı yaşayacaktı.

ÇİLEK KOKUSU +18Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt