"Ayrıca ikimiz de bu pis kokulu yerden nefret ediyoruz." diye devam etti Elwyn.

Ashley hemen söze girdi ve, "Sen onun kabalığına aldırma, Aaliyah." dedi kardeşine kızgın bir bakış atarak. Elwyn'in cevabı ise ufak bir dil çıkarmaydı. "Bizim için ne kadar uğraştığını biliyoruz. Ayrıca ne kadar zorlandığını da..." Koluyla Elwyn'i bir kez daha dürttü. "Değil mi Elwyn?"

"Önemli değil," dedim Ashley'e üzgün bir gülümseme atarak. "İyi bir yaşamı hak ediyorsunuz çocuklar." İkisinin de saçlarını karıştırdım. "Aslında size güzel bir haber vermeye geldim."

Bu cümleye karşın Elwyn'in gözleri koca koca açılsa da konuşmadı. Ashley'se kaşlarını çatarak beni dinliyordu. Güzel bir haber desem bile değişikliklerden hep korkan bir çocuk olmuştu Ashley. Buradaki yaşamı her ne kadar sevmese de buraya alışmıştı çünkü ve başka bir yerde tehlikede olmaktansa burada olmayı yeğlerdi. Ona göre Elwyn'in anlamadığı konu buydu.

"Sizi yeni bir yere götürüyorum," dedim sevinçle. Elwyn, "Gerçekten mi? Nereye?" dedi hevesle. Ashley ise heyecanlansa da bunu sözlerine dökmedi.

"Bugün yeni bir yer buldum," dedim. Buna onlar kadar ben de sevinmiştim aslında. Hatta en çok ben sevinmiş bile olabilirdim. Her zaman onlara daha iyi bir yuva vermek istemiştim çünkü. "Orada deniz manzarası yok, bunun için üzgünüm ama orası çok daha rahat ve aydınlık bir yer. Hem burası kadar kötü de kokmuyor. Seveceğiniz bir yer olduğunu düşünüyorum." İkisine baktım, meraklı görünüyorlardı. "Ne dersiniz? Başka bir yerde yaşamak ister misiniz?

"Bu çok güzel bir haber," diye mırıldandı Ashley. Mutlu gibi gözüküyordu ama yine de kafasını meşgul eden düşüncelerin olduğunu görebiliyordum. Gözlerindeki parıltıya rağmen çatık kaşlarındaki ayrıntı bunu doğruluyordu. Kararsız kalmış gibi duruyordu ama onun da başka bir yerde yaşama fikrine zamanla alışacağını biliyordum.

Bulduğum yer bir alışveriş merkezinin bodrum katıydı. Orası daha aydınlıktı ve en azından gündüzleri çocukları korkutmayacak kadar ses geliyordu. Her ne kadar buradan denizi izlemeyi seviyor olsalar da gündüzleri buranın sessizliğinden korktuklarını biliyordum.

Oranın parasını ödemeyi yeni tamamlayabilmiştim çünkü devlet bizim gibiler için çok fazla para vermezdi ve ayrıca benden şüphelenmeyecekleri ve çocukları götürebileceğim nadir yerlerden birisi de orasıydı. Alışveriş merkezinin bodrum katındayken benim için düşündükleri tek şey alışveriş yapıyor olduğum olacaktı. Tıpkı şu an benim sahilde olduğumu sandıkları gibi.

"Peki ya açlığımız ne olacak?" diye sordu Elwyn. "Hala açız." Ah, küçük şeytan. Hiçbir zaman tam anlamıyla memnun olmazdı.

"Birazdan işe döneceğim küçük şeytan," dedim onun burnunu sıkarak. Kendini geri çekerek benden kaçtı ama yine de bu onu eğlendirmişti. "Size daha fazla yiyecek bulacağım, tamam mı?" Sırt çantamdan birkaç atıştırmalık çıkartarak önlerine koydum. "Biraz daha dayanın sadece."

İkisi de aldığım -daha doğrusu çalmak zorunda kaldığım- atıştırmalıkları büyük bir açlıkla yemeye başladılar. Onlar için bunun ne kadar zor olduğunu biliyordum. Yiyecek bulmakta iyi değildim çünkü devlet benim yemek yemeye ihtiyacım olmadığını sanıyordu. Aynı zamanda doğru düzgün bir uykuya ihtiyacım olmadığını sandığı gibi. Ve bende devletin bana normal bir insan gibi görünmem için ödediği paraları çocuklar için harcıyordum ama yine de yetmiyordu. Bu yüzden de gerçekten ihtiyacım olduğu için, çocukların ihtiyacı olduğu için bazen çalmak zorunda kalıyordum.

Çocukların yanından ayrılmadan hemen önce Ashley ve Elwyn koşarak geldiler ve bana sarıldılar. İkisinin de boyu bacaklarımı geçmiyordu. Özellikle Elwyn, çok küçücüktü. Böyle bir yerde yaşamayı hak etmeyecek kadar küçük.

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu