Aura ve Zaman Küresi

Start from the beginning
                                    

***

Hey Aura, Bay Melton'a ulaşamıyorum. Lütfen o eve geri dön... Yanıt olarak -Kim bu adam? şeklinde bir soru yöneltti Aura. Cevap gelmedi. Küreyi tekrar eline aldı. Ve küreyle ilgili geleceğe dair hesaplarını sorgulamak istedi. Mesela 5 yıl sonrası. Tek tek rakamlara bastı.

9 4 2 0 2 6. Beş yıl sonrasını anlamak için her bir rakama bir parmağını yerleştirdi. Göz kapakları ağırlaştı. Bir lokomotifin sesine benzer gürültüyü kulakları öyle canlı duyuyordu ki. Gri bir sis bulutu içine girmeye başladı Aura. Kapalı bir odadaydı. İlaç kokuları, bir ranza ve küçük bir pencere vardı. Üzerinde beyaz kolları bağlanmış bir gömlek. Etrafına bakıyordu şaşkınlıkla, konuşamıyordu. Ağzını açıyor ancak kelimeler çıkmıyordu. Parmaklarından iki tanesi eksikti. Elinden dumanlar çıkmaya başladı o an. O hala kekeliyor, konuşamıyordu. Küreyi atmak istiyor elinden atamıyordu. Birinin hışımla elinden küreyi aldığını hissettikten sonra acı bir haykırışta bulundu. Canı yanıyordu. Başını yerden ve parmaklarından ayırarak yukarı baktı. Kekelemeye devam etti.

-Jus, Juster... -Elindeki bir oyuncak değil, Aura. Bay Melton'un yaşam destek ünitesi...

-Nee? Şok geçiriyordu Aura. Elini gösterdi sonrasında Juster ve sordu: -Ne görüyorsun Aura?

Aura, hem anlıyor hem anlamıyordu. Senin yaptığın hataya ben de düştüm. Parmağımı kaybettim. Ama sen elini kaybetmek üzere idin sersem!!... Merakı içini kemiriyordu Aura'nın. Bu küre ne işine yarıyor Bay Melton'un. Juster, beş on saniyelik bir suskunluktan sonra, konuştu. Sanırım navigasyon. Aura: -Ben zaman küresi zannediyordum şeklinde ekledi. - Bu inanılmaz bir keşif, Juster. Bunu değerlendirirsek Bay Melton, sen ve ben hepimizin hayatı kurtulabilir. -Bu küreyi çalmadım. Çantama düşmüş yanlışlıkla, elektrik kesilmişti. 

-İşte bu fena diyerek koşmaya başladı Juster. Arkasından koşarak onu yakalamaya çalışıyordu Aura. Bay Melton'un yaşadığı binaya girdi hızlıca Juster, peşinden koşan Aura, arkadaşının bindiği asansöre yetişememişti. Merdivenleri kullandı. Tutunduğu merdiven korkuluklarında ellerini hissetmediğini fark etti. Hızla yukarıya çıkmaya çalışan ayakları da hissizleşti daha sonra. Bay Melton'un kapısının önünde beklediğini görüyordu Juster'in fakat görüntü bulanıklaşıyordu. Sis bulutları geri gelmişti yine...

"Bu yıldızlar, babanla evliliğimizin ilk yıl dönümünde onun ne kadar romantik biri olduğunu bana hatırlatıyor, Aura. Ve sen dünyaya geldiğinde yıldızlardan oluşan bir kolye hediye etmişti bana."

-Seni terk ettiği halde, hala böyle güzel hatırlıyorsun onu anne diyerek yakındı Aura. Derin iç çekiyordu annesi. "Güzel hatıralarımı almaya hakkı yok ki. Hem senin gibi güzel bir armağanı ondan miras kabul edemez miyim?" Düşündü Aura. Benim ona dair hiç güzel bir hatıram olmadı. Sen varsın, erkek kardeşim Thom ve çocukluk arkadaşım Juster. "Zaman hepimizi alıyor Aura. Onunla kavga edemezsin. Zamanın sırrını çözmek, ölümsüzlüğün sırrını bulmak gibidir."

-Ama benim de yaşam destek ünitesine ihtiyacım olamaz mı anne? Bir sihirli küreye, Aladdin'in lambasına.

Dupnisa güldü ve buruklaştı. Babanın seni hala çocuk bırakmasına ne demeliyim? Yaşamın kati sonuçlarından olabildiğince kaçan bir çocuk hem de. Üşümeyelim haydi, içeri geçelim Aura.

***

Juster ve yanında beyaz önlüklü bir doktor, baş ucundaydı hastanede Aura'nın. Başının ağrısından yüzünü ekşitti Aura. -Neredeyim ben? Juster, alçak bir sesle, sorun yok dedi. Aura telaşla eğildi kulağına Juster'in. -Bay Melton, o nasıl? Juster, anlam veremez bir ifadeyle yüzüne bakıyordu Aura'nın. O da kim? Aura ısrarla şakayı bırak demesine rağmen, Juster, bu duruma anlam veremiyordu. Senin yerine evine temizliğe gittiğim insan. Hani zaman küresini almıştım ondan. Bay Melton, nişanlının babası değil miydi? Evliliğinize karşı çıkan.

Zaman kavramıyla başı dertteydi Aura'nın. Dün, bugün, yarında var olan kişilerin yerleri karışmıştı. Belki halüsinasyon görüyordu. Ya da kürede 5 yıl sonra gördüğü o hastane odasını görmeye devam ediyordu. Hangisi gerçekti? Hayatına doldurduğu insanları öyle kısa bir zamana sığdırmış ve yoğun yaşamıştı ki, zamana inanmayan birinin hızıyla karşı koymak istemişti.

Bütün ışıklar yandı bir anda çevrede. Elektrik kesintisi sona ermişti. Derin bir karanlıktan uyandığında ayaklarını hissettiği yeri dünya kabul etti. Sevindi. Bay Melton'un var olmasına, Juster'in telefonun ucunda olmasına. Ancak küre yoktu. Yine de ayakları kendisinden güç almasını tembih edercesine kalk ve git demişti ona. Yaklaşık 10 dakika sonra Bay Melton'un kapısında buldu kendisini, şifreyi okutarak içeri girdi. Cesaretine inanamıyordu. Görünmeyen kameralar, megafonlara bakıp gülümsüyordu. Siyah demir kapıyı eliyle itti. Durdu ve yüzüne baktı bir müddet uzaktan Bay Melton'un. Sonra gülümseyerek oradan ayrıldı. Sokaktan penceresine gülümseyerek el salladı Bay Melton'a Aura. Yaşlı adama tek elini güçlükle de olsa hareket ettirmeyi sağlamıştı , gülümsemesi.

Mutfak penceresinden yansımasını izledi. Zamanın mahvettiği yorgun umutlar, insanları bitirir dedi iç sesiyle. Zaman benim sadece siluetim. Ben buradayım, yani merkezde, olduğum gibi. Dileğimi zamana uydurmak yerine, dileğim için zaman yaratırım diyordu. İşte o küre bunları anlattı bana dedi içinden. Ve ardından ekledi. İşte o küre, yerküre...Ve zaman Aura'nın elindedir.

***SON***

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 09, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Aura ve Zaman KüresiWhere stories live. Discover now