Kapı birden çaldığında kızlarla birbirimize telaşlı bakışlar attık. Merve, en sağlam duranımız, ve otokontrolünü en iyi sağlayan biri olarak bizi arkasına aldı ve kapıya doğru ilerledi. Gizem, koluma sımsıkı yapışarak olduğu yere sindiğinde, korkumu stabil tutmaya çalışıyordum.

''Sakin olun, iyiki annen evde değil. Daha çok telaşlanırdı.'' Merve bizi sakinleştirmeye çalışırken, Gizem lafa atıldı. ''Bence Bulut'u ya da Semih'i arayalım. Kesin o nişan gecesiyle ilgili. Bu adamları orada gördüğüme eminim.''

Ben ise çok kararsız kalmıştım. Kapı tekrar çaldığında olduğumuz yerde sıçradık. ''Kim o?'' dedi Merve sesini sakin tutmaya çalışarak. ''Kimsiniz?'' diye tekrarladı.

Kısa bir sessizlikten sonra dışarıdan sert ve kararlı bir ses cevap verdi. ''Açın, yoksa sonunuz hiç iyi olmaz.'' Tekrar birbirimize baktık. Gizem zaten hastaydı ve bu durumun onun hastalığını tetiklediğinden emindim.

''Semihe yazdım ben,'' dedi Gizem fısıltılı bir sesle. Olduğumuz durum gerçekten tüyler ürperticiydi. Merve, ne kadar belli etmese de o da deli gibi korkuyordu. ''Ortalık karışacak.'' Dediğim şeyle beraber kapının kırılması bir oldu ani bir refleksle üçümüz birbirimize bakmıştık.

''Üçten geri sayıyorum,'' dedi içlerinden biri. Damarlarımda gezinen adrenalinin bir an kalbimi hoplatacağını sanmıştım. Ellerim, benden bağımsız titremeye başlarken, karşımızdaki koyu siyah takım elbiseli adamlar eve girmiş, ters ters bize bakıyorlardı.

''Ne yapıyorsunuz siz?'' diye öne atıldı Merve, bizi arkasına alarak. ''Siz de kimsiniz?''

Aralarından bir tanesi dalga geçercesine güldü. ''İstediğimiz yanıtları verirseniz, size canınızı bağışlayacağız.''

Ardından bir tanesi dalga geçercesine güldü. ''İstediğimiz yanıtları verirseniz, size canınızı bağışlayacağız.'' Ardından bizi zorla koltuğa oturtup, telefonlarımızı aldıktan sonra her yeri kilitlemişlerdi, bir tanesi pencereden dışarıya bakıyordu. Olan biten bir aksilik olursa hem de kontrol altına almak için tetikte bekliyordu. Annem, bu saatte eve gelmezdi. Ama Gizem, Semih'e mesaj atmıştı. Belki onun sayesinde kurtulabilirdik.

''Bu ne cesaret?!'' diye kızdı içlerinden yapılı olanı. ''Semih piçine mesaj atmış abi bu kız.''

Ele başları olduğunu tahmin ettiğim adam telefon ekranına sert sert baktı ama bu kısa sürdü. ''Mesajı görmüş mü?'' diye sordu. Merve'nin sesi çıkmıyordu, Gizem de hala destek almaya çalışır gibi kolumu sıkmaya devam ediyordu. İkimiz de ağlamaya başlamıştık, Gizem ve benim hıçkırıklarımız tüm odayı doldurmaya başlamıştı bile.

''Kimse gelmeden şu işimizi halledelim.''

''Sen!'' dedi ele başları olan adam. ''Bulut'un nişanında gördüğüm şu meşhur Güneş hanımsın. Seni bir ziyaret edelim dedik.'' Sonra birden Gizem'e döndüğünde Gizem'in yerinde hoplaması bir oldu. Diğer adamlar Semih'in gelip ortalığı dağıtma ihtimaline karşılık, dışarı çıktılar ve beklemeye başladılar. ''Ve sen Semih beyin uğruna, hastalığı için yurtdışında türlü türlü doktor araştırması yaptığı kız.'' Gizem, bir şey demeden gözlerini kaldırarak adama baktı. Şaşırdığına emindim ama korkudan kelimeler boğazına dizilmişti kesin.

''Bırak bizi bırak, manyak herif!'' diye bağırdı Merve olabildiğince güçlü tutmaya çalıştığı sesle. Ele başları olan adam Merve'ye kısa bir bakış attı ama bakışında sadece umursamazlık değil, aynı zamanda hayranlık da olduğunu sezmiştim. Merve'nin cesaretine bende hayrandım, ne zaman birimiz dökülse ne kadar işi olsa da bizimle ilgileniyor, kamburlaşmış omzumuzu dikleştiriyordu sanki.

''Senin dilin çok uzun,'' dedi meydan okuyan bir sesle. ''Kesmemi ister misin?''

Merve, yavaşça yutkundu ama yüzündeki sert ifade silinmedi. ''Kessene,'' dedi dik dik bakarak. ''O kadar kolaysa.''

Adam, sabır dilenircesine derin bir nefes aldı ve bakışlarını havaya dikti. ''Merve, sussana adam bizi lime lime edecek şimdi.'' diyen Gizem'e Merve ters ters baksa da sustu. Çünkü hepimiz tehlikedeydik, daha fazla dikleşip kendimizi tehlikeye sokmanın anlamı yoktu. ''Arkadaşını dinlesen iyi olur, kapayın çenenizi.''

Ele başları olan adam, bunu söyleyen adama birden döndü ve gözlerinden alev fışkıran bir ifadeyle baktı.

''İşine bak Sefa, ben gerekeni söylerim.'' Biraz önce kendi adamını mı terlesmişti o? Merve'ye kızdığı için hemde. Adamın bu tepkisiyle Gizem ve ben bozguna uğramıştık resmen, hatta Merve'nin yüzündeki öfke anlık olarak silinmiş ve ifadesine yoğun  bir  şaşkınlık yerleşmişti.

''Şimdi, size soru sormak yerine bir teklif yapmaya karar verdim. Bakalım, sevgilileriniz sizi ne kadar seviyor, bir test edelim.''


Baya geç olan bir yeni bölümle karşınızdayım.

Yorumlarınızı bekliyorum. (:

ÇOCUKLUĞUM | LiseOnde histórias criam vida. Descubra agora