"Sahiden mi? Hani çekiniyordun?"

"Hala çekiniyorum." dedim, ben de ona döndüm. "Ama o benim en yakın arkadaşım. Eninde sonunda söylemem gerekecek zaten, sakladığım için moralim bozuluyor. Şansım varsa kötü tepki vermez." Kalktı, o da derin bir iç çekti ve gelip yanıma oturdu, kolunu omzuma atarak.

"Vermez. Seni benden bile çok seviyor, bu zamana kadar söylemediğin için kızar hatta. Merak etme." Başımı salladım. Tüm dedikleri doğruydu ama yine de endişeleniyordum. Telefonuna mesaj gelince kalktı yanımdan.

"Tamam, ben de yarın Taehyung ile konuşurum. İstersen yine ceketimi giyip sen git."

"Olmaz. Saçmalarım yine kesin."

"İyi, ben giderim. Bir şeyler uydururum. Bu da son olur, anlaştık mı?" Başımı salladım. Çabucak üstünü giyiyordu.

"Nereye?"

"Çocuklar çağırıyor. Mingyu bir kızla konuşuyordu, aşağıda basket oynuyoruz demiş. Yalvarıyor gelin, yalan söylediğim ortaya çıkmasın diye." Niye böyle bir yalan söylemiş diyecektim ama konunun Mingyu olduğu aklıma gelince vazgeçtim. Ben de kalkıp ders çalışsam iyi olacaktı.

"Hadi, çıktım."

Jungkook okula gitmeden Ryujin ile konuşmak istemişti, sabah otobüse tek başıma bindim. Neredeyse öğle arası olmuştu ama aklımda hala Taehyung vardı. Jungkook'u yollamak iyi bir fikir değildi, kesinlikle onunla gitmem gerekiyordu. Ne olursa olsun Taehyung ile küçücük olan şansım her geçen gün yok oluyordu. Ryujin ile konuşacağıma söz vermiştim ama o da olmayacak gibiydi. Jimin ise yanımda sırıta sırıta biriyle mesajlaşıyordu. Başımı iyice sıraya gömdüm, hayatım gittikçe daha da beter oluyordu.

"Başın mı ağrıyor?"

"Başım kopsa da kurtulsam." Böyle deyince dizini dizime itti, başımı birazcık kaldırıp karşıdaki saate baktım. Zilin çalmasına az kalmıştı. 

"Manyak mısın ya? Sabahtan beri ağzını bıçak açmıyor zaten."

"Telefondan ayrılabilirsen konuşuruz belki." Bunu dedikten iki saniye sonra pişman olmuştum. Çevremdeki herkese zararım vardı işte.

"Namjoon hyung ile konuşuyorum. Gece bu müzikal için bir şey sormam gerekti, ondan beri yazıyor. İnanabiliyor musun?" Tamamen ayağa kalkıp oturduğum yerde iyice yayıldım.

"Ne güzel..." Tam o an zil çaldı. 

"Anlatmayacak mısın?" Ofladım, rezil bir durumdaydım gerçekten. Tekrar kollarımı masaya uzattım, tekrar yattım, tekrar kalktım. Sürünüyordum adeta.

"Ryujin ile konuşacağıma dair söz verdim Jungkook'a. O da Taehyung ile randevuya çıkacak." Jimin ne kadar kötü bir halde olduğumu anlamış olacak ki telefonunu nihayet bırakmıştı.

"Ne olacak peki?" Omuz silktim yalnızca. Çünkü ne olacağını ben bile bilmiyordum. Jimin omzuma kolunu atıp ufaktan sarıldı. Bu çok iyi  gelmişti ama yine de çaresizliğim gitmiyordu. 

"Taehyung gerçekleri öğrenince beni asla affetmez. Arkadaş bile değiliz, onunla hiçbir şansım yok." 

"Böyle düşünme. Hadi, yemekhaneye inelim."

Yemekhaneye ilerlerken spor salonunun önünde bir kalabalık olduğunu gördük. Gitmeyecektim ama Jimin Jungkook'u gördüğünü söyleyince koşarak ilerledim.

"Geberteceğim lan seni!" Alt sınıftaki bir çocuktu Jungkook'un kavga ettiği, adını unutmuştum. Onunla ne gibi bir derdi olduğunu asla bilmiyordum. Mingyu ve Eunwo Jungkook'u tutmaya çalışsa da nafileydi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 28 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

jeon's high school musicalWhere stories live. Discover now