Kolumdan tutup kendine çekti. "Dur dedim bu topuklularla nasıl hızlı yürüyebiliyorsun"

"Yürürüm ben" "peki öyleyse benimle yürü " deyip elimi tutarak yürümeye başladı.

"Yemek yiyelim bakalım..." diyerek kendi kendine konuştu.

"Önce şu kuzen bozuntularını arayalım" deyip telefonu açtı.

O açarken bende telefonun şifresini öğrenmiş oldum. 2012... Acaba bir yerle bağlantısı var mıydı?

Varsa da umrumda değildi. "....... Restorana gelin bekliyoruz... Acele edin..." dedikten sonra cevap beklemeden telefonu yüzüne kapatmıştı.

Büyük manzaralı bir restorana girip pencere köşesine ilerledik.

Jungkook'un sandelyeyi çekmesiyle beraber oturup itiklemesini bekledim.

Sandalyemi itikledikten sonra karşımda oturmasını bekliyordum ancak yanıma oturmuştu.

Telefonunu eline aldıktan sonra birşeyler yapıp telefonun kamerasını bana doğru tuttu.

"Ne yapıyorsun" "izin verirsen Instagram'da paylaşacağım" deyip telefonu dikleştirdi.

"İzin vermiyorum çekme..." deyip kameranın açısını değiştirecek şekilde oturdum.

"Kızım çocukluk yapma... Çekmek zorundayım" deyip elini çıplak omzuma koydu.

"Tamam çek o zaman" deyip düzgün oturup pozlar vermeye başladım.

"Bu oldu" dedikten sonra birşeyler yaptıktan sonra önüne döndü.

Önüne dönmesiyle kuzenlerinin gelmesi bir oldu.

Onların bir yer bulup oturmasını izledikten sonra menüyü alıp inceledim.

Fransız bir yemek olan Étouffée yemeği seçip menü defterini masaya indirdim.

Garson gelince yemeğin adını söyleyip Jungkook ne söyleyecek diye dinledim.

Benimle aynı yemeği seçince neden onu seçti diye kendime sormaktan edemedim.

Onlar kendi aralarında konuşurken ben konuşmamayı tercih ettim.

Bana soru sorduklarında kısaca cevap verip gülümsüyordum.

Yemeklerimiz gelince yavaş yavaş yemeye başladık.

Çatal yerine kaşık kullanıp rahat rahat yemeyi istedim.

Bacağımda bir hareketlenme hissedince bacağıma doğru eğilip baktım. Jungkook elini bacağımın üzerine koymuştu.

Yemek yemeye devam edip sanki eli orda değilmiş gibi davrandım.

Bir kaşık daha ağzıma yemek koyduktan sonra Jungkook bacağımı okşamaya başladı.

Okşamasıyla beraber ağzıma koyduğum yemek boğazımda kalıp öksürmeye başladım.

Hemen sonrasında bacağımda olan ağırlık kalkmış sırtıma çıkmıştı.

Elime peçete alıp ağzımdakini yutmadan içine sıkıştırdıktan sonra su içtim.

"İyi misin güzelim..." diye sorunca kafamı sallayarak cevap verdim.

Sandalyeden kalkıp "lavaboya gidiyorum" deyip çantamı alıp masadan ayrıldım.

Garsonların yardımıyla lavaboya girip kapıyı kapattım. Lavaboda ben hariç kimse yoktu.

Çantamı dezgaha indirip elimi yıkamaya başladım.

Elimi yıkarken kapıdan bir ses gelmişti ama birisi geldiğini düşünüp kimin geldiğine bakmadım.

Arkamda bir hareketlenme hissedince aynadan arka tarafıma baktım.

Polis Mafya'm +18Where stories live. Discover now