4. Bölüm: "Kolye"

Start from the beginning
                                    

Annabel okuduğu kitabı tezgahın üzerine bırakıp gülmesini bastırmaya çalıştı. "Günaydın Helen, kimden nefret ediyorsun bu sabah?"

Helen huysuzluğunu gizleme gereksinimi duymadan "Fleur, Alexis ve Nora elbette!" diye homurdandı. "Her sabah dolap tıkırtısına uyanmaktan bıktım. Uykum bu kadar hassasken Hogwarts'taki en gürültücü kızla aynı odada kalıyorum."

"Keşke aynı binada olsaydık." diye mırıldandı Annabel. Bu konu ikisi arasında ara ara gündeme gelirdi. Birinci sınıftan beri arkadaştılar ve farklı binalarda olmak canlarını sıkan bir konuydu, buna rağmen ne Helen ne Annabel öyle bir şans ellerine geçse bile binalarını değiştirmezlerdi.

"Yoksa beni oda arkadaşlarımdan kıskanıyor musun?" Helen muzur bir ifadeyle sormuştu. Yalnızca şaka yapıyordu ama Annabel'in yüzünün düştüğünü fark ettiğinde "Kıskanıyor musun?" diye sorusunu yineledi.

"Hayır tabii ki... Neden oda arkadaşlarından seni kıskanayım?" Annabel yüzünde bariz rahatsız olmuş bir ifadeyle etrafına bakındı. Konuyu değiştirmek ister gibi bir hali vardı.

"O zaman niye yüzün düştü?"

"Yüzüm düşmedi Helen, sadece..." Kız son anda cümlesini bitirmekten vazgeçip susmuştu.

"Sadece ne?" Helen konuyu üstelemeye devam etti.

Annabel daha fazla dayanamayarak "Sadece bazen kendimi dışlanmış hissediyorum." dedi. Helen'in yüzündeki şaşkınlık üzerine açıkladı. "Fleur veya diğer kızların yanında değil... Austin ve senin aranda. Siz benden daha yakınsınız birbirinize ve çoğu zaman birlikte vakit geçiriyorsunuz. Böyle anlarda kendimi dışarda kalmış gibi hissediyorum. Zaten Austin'in Gryffindor öğrencilerinden hiç hazzetmediğini biliyorsun."

Helen basit bir şakanın ardından duymayı hiç beklemediği bu sözler üzerine bir süre hiçbir şey söylemedi. Annabel'in bu şekilde düşündüğünü asla fark edememişti. Dışardan durup kendilerine baktığında ise ona hak verdi. Fısır fısır konuşmalar, ani konu değişimleri, her akşam ortadan yok olma... Bütün bunların arkadaşına ne hissettireceğini düşünememişti. Dudakları aralandı ve "Anna... düşündüğün gibi değil." diye açıklamaya başlarken Profesör Slughorn içeri girdi ve sözü yarım kaldı.

Slughorn sınıfı kaplayan U şeklindeki tezgahın ortasına geçti bütün öğrencilerin kendisini görebilmesini sağladı. "Bugün bir şifa iksiri olan Kaynakgücü İksiri'nin yapımını öğreneceksiniz. Uyku Sıvısı ve Yaşayan Ölüm İksiri'nin etkilerini tersine çevirmenin yanı sıra yaraları iyileştirmek için de kullanılan oldukça güçlü bir iksirdir." Durup öğrencilerinin üzerinde göz gezdirdi. Derse başlamadan önce küçük bir sözlü sınav yapmak gibi bir adeti vardı, öğrenciler bu sebeple Slughorn'un derslerine hazırlıksız gelmemeleri gerektiğini öğrenmişlerdi. "Uyku Sıvısı'nın ne olduğunu hatırlatacak olan var mı?"

Helen Blake ders çalışmaya hevesli olan öğrencilerden değildi ama kızın duyduğu her şey beynine ilk seferde yerleşirdi. Notları genellikle yüksek olurdu ama bunun için diğerleri gibi fazla çabalamazdı. Elini kaldırdığında Slughorn ona söz verdi. "Uyku sıvısı içen kişinin anında derin ama geçici bir uykuya dalmasına yarar. Doğru bir şekilde demlendiğinde iksir mor rengini alır."

"Evet, çok doğru Bayan Blake, teşekkürler." Slughorn memnuniyetle konuşmuştu. "Slytherin'e 10 puan veriyorum."

Gryffindor öğrencilerinin arasında sessiz bir homurtu oluşmuştu, Slughorn'un bilerek hep Slytherin öğrencilerine söz hakkı verdiğini düşünüyorlardı. Profesör bu uğultuyu susturmak adına az öncekine nazaran biraz daha yüksek bir sesle tekrar konuşmaya başladı. "Yaşayan Ölüm İksiri altıncı sınıf konunuz olduğu için onu şu anda geçiyorum. Kaynakgücü İksiri'nin tarihçesine baktığımızda ilk kullanıldığı yer Büyücü Prens'in bilinmeyen bir prensesi kurtarmasıydı. Prenses, Cadı Leticia Somnolens'in kendisine Yaşayan Ölüm İksiri'ni içirmesi sonucu derin bir uykudaydı. Büyücü Prens önce Kaynakgücü İksiri'nin bir kısmını dudaklarına sürdü sonra prensesi öperek onu uyandırdı."

Mavros || Harry PotterWhere stories live. Discover now