+18 tabak meselesi

Start from the beginning
                                    

ESLEM'İN AĞZINDAN:

"Onlara sevgili olmadığımızı söyle. Biraz düşünsen çözüm bulabilirdin aslında." Dedim samimiyetiz gülümsemem eşliğinde.

"Sence inanacaklarını mı sanıyorsun. İnan senden daha çok düşünüyorum."

Gözlerimi devirdim. "İnanmamaları için bir sebep söylesene."

"Çünkü evime geldin." Çok saçmaydı. Evine geldim diye sevgilisi olmam mı gerekiyordu?

"Bak ben senin evine mecbur olmasam gelmezdim. Tek bir gece evine geldim diye senin yanında kalmam. Çok saçma hiç mi misafirlerin gelmiyor evine. Bu saçmalığa beni de dahil etme."

Bakışları karşısında gözlerim adeta eziliyordu. Yıkıp geçiyordu keskin bakışları...

"Bak, ismin ne bilmiyorum ama bu adamları bilmiyorsun. Yaşatmazlar seni. Ben normal hayatı olan bir insan değilim. Anlamıyor musun sadece bir ay kalacaksın. Sonra izini kaybettirip seni göndereceğim."

Derin nefes aldım.

"Eslem." dediğimde bir süre boş bakışları üzerimde oyalandı. Açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi. "İsmim, Eslem." Boş bakışlarının kaybolmasının ardından konuşmaya devam ettim.

"Tamam, kabul ediyorum. Sadece bir ay, daha sonra peşimi bıraktır onlar her kimse. Sonra kendime yeni bir hayat kurayım." Başıyla onayladı söylediklerimi.

"Kabul etmeme şansın yoktu zaten." dire mırıldandı biçimli dudaklarıyla. Duyumsamazlıktan geldim. İstemesem beni bir yere götüremezdi fakat hayatımı ben kurtaramazdım. Anlattığı gibiyse o adamlarla ben baş edemezdim. Biri uğruna ölmek istemezdim. Hem hiç tanımadığım biri uğruna hiç istemezdim.

"Orada kıyafetler var. Hemen çıkabiliriz." Olumlu anlamda başımı salladım. Üzerime giyinecek ceketim yoktu fakat arabayla gideceğimizi düşündüğümden çokta umursamadım.

Tam evden dışarı çıkacaktım ki ayakkabımın olmadı aklıma geldi. Nasıl söyleyecektim ben! Keşke dün o halde dışarı çıkmasaydım.

Kapıyı açtığımda kadın spor ayakkabısı beni karşıladı. İçimdeki sevinç çığlıkları atsam da yüzümdeki ifade değişmedi. Giyinmeden önce Ateş'i bekledim.

"O ayakkabıları giyin de çıkalım." Bu adam iyi miydi? Bana mı öyle geliyordu, anlamış değildim.

Orada duran ayakkabı çekeceği sayesinde çıplak ayağıma geçirdim ayakkabıları. Evin(!) hemen önünde duran arabaya bindik. Araba oldukça güzel gözüküyordu ve koltuğu da rahattı. Ateş arabayı çalıştırırken emniyet kemerimi takmayı ihmal etmedim. Ondan da aynı şeyi yapmasını beklesem de o istifini bozmadan arabayı yola çıkardı.

Kısa bir süre sonra araba dururken küçük camdan kocaman evlere baktım. Gece konduydu. Tek katlı binalar oldukça şirin duruyordu. Abartılı olmadığını gördüğümde şaşırsam da buna aldırış etmedim.

Arabadan indiğimde Ateş'in evi göstermesini bekledim. Arabanın hemen önünde durduğu ev olmasını tahmin ediyordum ki öyle de olmuştu. Onun arkasından sürgülü kapıyı açıp bahçenin içine girdim. Evin önünde, siyah takım elbiseli olan adamlar vardı. Hayır anlamıyordum neydi bu hazırlık? Ben mi hafife alıyordum bu olayı onlar mı çok abartıyordu görecektik.

Ateş evin kapısını açıp anahtarı elime verdi. Ayakkabılarımızı çıkarıp ahşap kapılı evden içeri girdik. Ev tam emekli çifter için tasarlanmıştı adeta. Ateş bir odadan içeri girerken kahverengi, pekte yeni gözükmeyen koltuğa oturdu.

"Anahtar sadece sende var. Korumalarla konuşma, onların yanına çok ihtiyacın olmadığın sürece gitme." Başlamıştı nasihat vermeye.

Gözlerimi devirdiğimi görmüş olacak ki, "Bu konuyu biraz ciddiye al. Hayatın tehlikede diyorum oldukça rahat davranıyorsun." Ses tonu dikkatimi çekmek ister gibi yükselmişti.

"Tamam, kimseyle konuşmayacağım. Bir ay boyunca yalnız burada hapis olacağım. Anladım. Bilmem gereken başka bir şey var mı?"

"Aferin, hızlı öğreniyorsun." dedi gülerek alay dolu sesiyle. Gülerek karşılık verdim, "Zeki olduğumu biliyordum."

Neredeyse akşam olmuştu fakat Ateş hala gitmemişti. İkimizde tek kelime dahi etmemiştik. Sadece oturuyorduk O arada sigara içiyordu. Karnım acıkmaya başladığını hissettiğimde, "Ben yemek yapacağım. İstersen bekle beraber yeriz." Dedim eş zamanlı olarak ayağa kalkarken.

"Bugün buradayım zaten. Yap bir şeyler yapabiliyorsan yeriz." Ne? Ne? Benim yaptığım bir yemeği yiyecekti. Hiç yabancı birine yemek yapmamıştım. Bu durum beni endişelendirse de belli etmedim.

Mutfağı bulmak amacıyla kapıları tek tek açtığımda ilki benim kalacağım oda çıkmıştı. Geri kapıyı yanındaki kapıyı açtım. Neyse ki bütün odaları denemek zorunda kalmamıştım çünkü bu sefer bulmuştum. Sanki piyango çıkmış gibi yüzüme geniş bir gülümseme yerleşti.

Krem renkli mutfak dolaplarının kapağını tek tek açtığım yiyecekleri bulmak amaçlı. Ne yapacağımı bilmiyordum fakat zamanımı çok almamasını ümit ediyordum zira karnım oldukça acıkmıştı.

Pirinç pilavı ve buzluktan çıkardığım kıymayla köfte yapmıştım. Kolay ve vaktimi oldukça az alacak bir yemekti. İkisi de hazır olduğunda en üst raftaki tabaklara uzandım.

Tabakları almaya çalışırken elimin yanında bir çift daha el gördüm. Arkamı döndüğümde Ateş'le burun buruna geldik şu an yüzlerimizin arasında milimler vardı. Ne zamandır mutfaktaydı bu? Gizlice beni mi izliyordu. Sapık mıydı bu adam? Bunları zamanla anlayacaktım fakat o zamana kadar dikkatli olmam gerekirdi. Öylece birbirimize bakıyorduk, ben tezgâh ile Ateş'in arasında sıkışıp kalmıştım bir yere kıpırdayamıyordum. Sonra tekrar önümü dönüp tabakları almaya çalıştım o sırada Ateş'in sesi geldi

"Bırak ben alırım." Yenilmeyi sevmeyen bir yapım vardı. Bir işe başladıysam bitirmeyi de severdim, pes etmeden. Bu tabakları almak dahi olsa. Dediklerini umursamadım. Ellerimi tabaklardan çekmedim. Tabaklar dalgalandığında Ateş yineledi, "Sana bırak diyorum." Yenilgiyi istemsizce kabul ettim. Tabakları bırakmak zorunda kaldım.

Sonra bir mafyaya karşı çıktığım aklıma geldiğinde gözümün önünde tiyatro perdesi oynadı.


Selam aşklarım

Kitap hakkında düşünceniz neler?

Eslem?

Ateş?

İstediğiniz sahneler

Sınır 40 vote 40 oy

Seviyorum sizi

KARANLIĞIN SİRAYETİ +18Where stories live. Discover now