''Ya ne oluyor arkadaşım, çocuğa ısındık dedik iyi ki. Maşallah dediğimiz bir saat yaşamıyor!'' Merve, sinirden odanın içinde resmen volta atarken, Gizem, kedi yavrusu gibi bana bakıyordu. Gizem, daha ılımlı, olaylara daha yapıcı yaklaşabilen bir yapıya sahipti. Onu kendime benzetiyordum. Ama Merve bizim 'doğrucu davutumuz'du, aramızda olaylara en mantıklı yaklaşabilen oydu.

''Ya mutlaka mantıklı bir açıklaması vardır, Merve,'' dedi Gizem. ''İnsan niye durduk yere yapar ki bunu? Hem çocuk, o kadar güzel jestler yaptı. Sonra niye yapsın ki bunu?''

Merve, ellerini beline koyarak hesap sorar bir tonda, ''Hepsi çok hızlı gelişti farkındaysanız. Hızlı gide atın, sonunun ne olduğunu söylememe gerek var mı?'' Ardından ekledi. ''Bu işte bir iş var. Güneş'i önceden tanıdığına yemin edebilirim, ama ispatlayamam.''

''Merve, bu işi böyle çözemeyiz. Bir sakin ol otur Allah aşkın,'' dediğinde gözünü bile kırpmadan Gizem'e baktı. ''Hatrım için,'' diye eklediğinde Gizem, burnundan sert bir nefes verdi ve dediğini yapıp, yatağın kenarına oturdu.

O sırada Nermin teyze, elinde atıştırmalıklarla içeri girdi. ''Ne gerek vardı Nermin teyze, zahmet etmişsin.''

''Evet, Nermin teyze ya, zaten çok kalmayacağız,'' diye destekledi beni Merve. Nermin teyze, ayıplar gibi bize baktı. ''Olur mu öyle şey yavrum, sohbetinizle güzel gider işte. Hem içim rahat etmez başka türlüsünü zaten.'' Hepimiz minnetle ona gülümseyerek baktık ve Nermin teyze başka bir şey demeden dışarı çıktı.

''Ne düşünüyorsun Güneşim?'' dedi Merve sorgular bir tonda.

''Babasıyla telefonda görüştü,'' dedim düşünceli bir sesle. Sanki zihnim parçaları birer birer önüme getiriyordu. ''Ama bilmiyorum, alaka kuramıyorum.''

Başımı yukarı kaldırdım ve derin bir nefes verdim. Sanki boğuluyordum. Kızlar hiçbir şey demeden beni dinlemeye devam ettiler. ''Kızlar, tamam gerçekten boş verelim. Gizem haklı. Eğer, işin içinde bir şeyler varsa zaten ortaya çıkar,'' dedim kırgın bir sesle.

''Aksi de olabilir, bence bir açıklama yapmasını bekleyelim,'' dedi Gizem tüm olanlardan habersiz. O beni nasıl bir şey yaşamaktan korumuştu, nasıl bir yangının içinden almıştı ama onların haberi bile yoktu. Olmamalıydı da. Çok üzülürlerdi, kahrolurlardı biliyorum.

Bunu onlara yaşatmaya hakkım yoktu.

''Öyle olmasını umuyorum, ama olmazsa da sorun değil,'' dedim başımı yere indirip, her üzüldüğümde ve utandığımda yaptığım gibi ellerimle oynayarak. ''Ben eve gideyim artık,'' dedim çantamı omzuma asarak. Merve de benimle beraber kalktı ve yolun yarısından sonra ayrılmıştık. Bana sarılıp, tüm bunların geçeceğini ve benim yanımda olduklarını belirttikten sonra, beni eve öyle göndermişti.

-

Neyseki bugün Cuma günüydü, haftasonuna çok yaklaşştık. Her liselinin olduğu gibi haftasonu benim de rüyamdı tabiki. Daha rahat ders çalışabilirdim. Omzumdaki çantayı arkama yerleştirerek, Matematik dersi için gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra Serpil hocayı beklemeye koyuldum.

ÇOCUKLUĞUM | LiseWhere stories live. Discover now