17

138 24 10
                                    

Bir haftayı geçtiğini ve neredeyse iki hafta olduğunu biliyorum ama gerçekten son senemin yoğunluğu başladı ve sene sonuna kadar bitmeyecek. Bu bölüm kısa oldu ama bölüm arasını da uzatmak istemedim. O yüzden bölümü atıyorum. Okuduğunuz için teşekkürler ve sağlıklı günler!! 🌸🐑

 Okuduğunuz için teşekkürler ve sağlıklı günler!! 🌸🐑

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 17: Madam Raziel'ın avuçlarında.

Mionelki'nin aldığı cevap resmen beyninde bir şimşek çakmıştı. Sirius'un, kendisini önemsemediğini düşündü, hatta bu düşünce o kadar yoğundu ki üstesinden gelemiyordu.

Sirius'un tüm ihtiyacı olan sadece korunmak olabilir miydi?

Mionelki bunu düşündüğü için hem suçlu hem de üzgün hissetti ama bu onu düşünmekten alıkoyamadı.

Birden o kadar karmaşık duygulara gömüldü ki. Ağzından çok anlamsız, yorgun cümleler ayrıldı.

"Sirius, çok uzun süre ayrı kaldık. Belki de ayrı kalmaya devam etmeliyiz. Yan yanayken birbirimize iyi gelmediğimizi düşünüyorum ve-"

SLAP!

Mionelki'nin başı, tokatın sarsıcı etkisiyle yana eğildi.

Sirius: "Tek kelime daha edersen, seni... Seni-!!!"

Kuzgun, dişlerini sıktı ve tek kelime daha etmeden sendeleyen adımlarla nehir kıyısına gitti ve bir kayalığın üzerine oturdu.

Mionelki ağlayıp ağlamadığını bilmiyordu. Kamp alanına döndüğünde Vedastus'tan Sirius'a yemek götürmesini rıca etti ve batıya varasıya kadar bir daha konuşmadılar.

İlk karşılarına gelen klan doğu ile batı sınırında yer alan Raziel klanıydı. Yani Mionelki'nin evi.

Şimdi bakınca bir harabeden başka bir şey değildi.

Quintilian atını içeri sürecekken Sirius onu tek işaretiyle durdurdu. Yere indi ve yürüyerek içeri girerken Mionelki içinden hayrete düştü.

Sirius'un korunma gereği duymadığını biliyordu ama kafası karışıktı. Ona kızgındı çünkü hiçbir zaman sözünü dinlemiyordu. Dinledikleri ise "Batıya atın sırtında girilmez." tarzındaki en hatırlanmaması gereken detaylardı. Ve bu detaylara Mionelki'nin kalbi sızlıyordu.

Diğerleri de yere inerek onu takip ettiler. Vedastus aynı zamanda olay yeri inceleme doktoruydu ve bu yüzden etrafta yanan cesetleri kontrol etti.

"Kemikleri dahi küle dönmüş."

Hila sırt çantasından bir şişe deniz kumu çıkardığında bunu eline döktü ve söylenerek yere rün çizmeye başladı.

"Siz yeni nesil varlıklar gerçekten işe yaramazsınız. Şimdi iyi izleyin, ölüler küllerinden nasıl geri çağırılır."

Rün çizimi çok kısa sürede tamamlandı. Yuvarlak içine üçgen, üçgenin içine üç nokta. Noktalar mavi bir ışık yaydılar, mavi ışık hüzmesi belli bir şekle bürünmek için etrafta dolaşıyor ama buruk inlemeler dışında hiçbir şey olmuyordu.

Kuzgun ve Ejderha - BxB Where stories live. Discover now