Bambu şapkalı adamın eli kılıcına gitti. Fakat kendi başına hareket edemezdi. Bu yüzden omzunun üzerinden arkasındaki tül perdeye baktı. Perdedeki gölge başını sallayınca bambu şapkalı adam harekete geçti.

Kılıcını kınından çıkarıp etrafını daire şeklinde saran muhafızlara baktı.

Bir tanesi aceleci davranıp, öne atılarak ona saldırdığında hiç tereddüt etmeden tek hamleyle boğazını kesti.

Bunun üzerine hepsi aynı anda saldırmaya başladı.

Fakat o, gözünü kırpmadan hepsini tek tek öldürüyordu. Eğitimli muhafızların ona karşı hiç şansı yoktu çünkü onun bir zamanlar imparatorluğun en gözde generali ve savaş tanrısı, namı değer Na-moo olduğunu kimse bilmiyordu. İmparator da dahil herkes, Na-moo'nun bir savaşta öldüğüne inanıyordu.

Na-moo, çocukken geçirdiği bir kazada yüzü tamamen yanmıştı ve bu yüzden yaşamı boyunca yüzünü bir maske ile gizlemek zorunda kalmıştı. Kimse onun maskenin ardındaki gerçek yüzünü görmemişti. Sadece iyi bir savaşçı onun benzersiz ve kendine has, eşsiz tekniklerini anlayıp kimliğini öğrenebilirdi.

Fakat Na-moo'nun kaybolması ile teknikleri de zamanla unutulmuştu.

Na-moo, son muhafızı da öldürdüğünde bu kez Yo-Han kılıcını kınından çekip, kanlar içinde kalmış, yorgun ve bertaraf haldeki Na-moo ya doğrulttu.

"Üzgünüm Na-moo, yanlış tarafı seçtin..."

Na-moo'nun gözleri kocaman açıldı. Nereden biliyordu?

"Sen nasıl?"

"Yıllarca seni ve tekniklerini araştırdım. Senin bir numaralı hayranındım! Sonunda seninle karşılaştım ve kendi tekniklerin ile seni yenme fırsatım var. Seni yenebilirsem yerine geçebilirim... Ne de olsa zaten ölüsün değil mi?"

Perdenin arkasından kıkırdama sesi geldi.

"Senin gibi kanun düşkünü birinin böyle yasa dışı hayalleri olduğunu bilmiyordum Yo-Han"

"Sıra sanada gelecek Ah-Yoon, çok yazık halbu ki abim Gyeong-Dal'ın sana olan güveni sonsuzdu."

Küçük bir not: Kim Chi-Won, Ah-Yoon'un tanınmamak için klanda kullandığı takma bir isim ama Yo-Han biliyor kim olduğunu bu yüzden asıl adını söylüyor.

"Bence kardeşinin yaptıklarını duyduğunda daha çok sarsılacaktır."

Sırıtarak,

"Sorun değil. Seni yakalayıp terfi aldığımda herkes gibi oda peşimden koşacak"dedi.

Ardından, Na-moo'nun üzerine doğru yürüdü. Na-moo ise adım adım geriye gidip ondan kaçmaya çalışıyordu.

Yo-Han harekete geçip, Na-moo'nun sol omzunu hedef alarak elindeki kılıcı saplamaya çalıştı.

Fakat Na-moo, sağa kaçıp kılıç darbesinden son anda kurtulmayı başardı. Ardından havaya sıçrayarak Yo-Han'ın üzerinden takla attı. Omuzunda büyük bir yara açılan Yo-Han, sırıtarak arkasında nefes nefes kalmış Na-moo'ya dönüp kılıcı ile hiç durmadan ardarda saldırmaya başladı.

Bu uzun süreli savaşın sonunda iki tarafta yorgun düşmüştü. Fakat bir süre sonra Na-moo'nun aniden başı döndü ve yere düştü.

Zihninden bir kaç görüntü, filim şeridi gibi gözünün önünden geçti. Yine geçmişi hakkında bir şeyler hatırlıyordu.

Küçük bir çocuk, başında oturup ağlıyordu...

Bu neydi şimdi?

Karın boşluğunda hissettiği şiddetli ağrı ile gözlerini açtı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 01, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Dark Road To The Throne Where stories live. Discover now