"Siz ne yapıyorsunuz burada?"

"Ben de size bunu sual edecektim sultanım. Kimdir bu hatun, bu aralar tekinsiz hatunlar saraya girip çıkmaya başladı." Ofladım.

"Üzerinize vazife olmayan işlere karışmayın Lala Mustafa. Mütemadiyen peşimde olmanızdan çok sıkıldım. Bu böyle devam ederse bu saray ikimize dar gelir."

"Söz konusu olan şehzademizin emniyetiyse her şeye karışırım."

Elini uzattı. Gözlerimi devirerek elimdeki keseyi onun eline bıraktım. İçini açtığında kaşlarını çattı.

"Nedir bunlar sultanım, siz yoksa şehzademize büyü mü yaptırıyorsunuz? Bu çok ağır bir suçtur."

"Bunun şehzademizle bir alakası yok, kendim için yaptırdım. Malumun üzere şehzademize hala bir evlat veremedim." Sözlerime karşılık başını iki yana salladı.

"Belki de hayırlısı budur sultanım, yüce Rabbimiz böyle münasip gördüyse vardır bunun bir hikmeti."

Ofladım. Beni anlamıyordu, anlamayacaktı. Şehzade Orhan ve Osman'ı çok seviyor, kendi şehzadelerim gibi seviyordum lakin onların bir valideleri vardı zaten. Ben onları ne kadar kendi oğlum gibi görüp sevsem de onlar beni asla valideleri kadar sevmeyeceklerdi. Artık benim de şehzademize bir evlat, mümkünse oğlan, vermem şarttı.

*

Üfürükçü kadınlardan biri yine dairemdeydi. Tütsüler yakılmış, dualar edilmişti. Bu sefer göbeğime de dualar yazıyor, şekiller çiziyordu. İşi bittiğinde göbeğimi kapattım ve ayaklandım.

"Muskalar, şifalı otlar, hepsini denedim. Bu sefer muvaffak olabilecek miyim, şehzademe bir evlat verebilecek miyim?" diye sordum umutla.

"İnşallah sultanım, elimizden geleni yapıyoruz. Rabbimiz elbet dualarınızı işitecektir."

"İnşallah," dedim ve yandaki masada duran altın kesesini alıp kadına verdim.

Kadın selam verip çıktığında çıktığı kapıdan Şehzade Ogeday girdi. Onu gördüğümde biraz tedirgin oldum çünkü bu tür işlerden pek hoşlanmıyordu. Ben de bayılmıyordum lakin yapmak zorundaydım.

"Mahnisa, ne işi var bu kadının burada?"

"Kızdın mı?" diye sordum merakla. Başını iki yana salladı.

"Sen nasıl istiyorsan öyle olsun." İki elini de omuzlarıma koydu ve okşadı. "Devam etmek istiyorsan, bütün bunların işe yarayacağını düşünüyorsan devam et."

"İnanıyorum Ogeday, bir gün mutlaka senin canından bir parça taşıyacağım içimde."

"Sana bunu daha evvel de söyledim, manasız yere üzüyorsun kendini. Zaten bu sarayın bahçelerinde, odalarında çocuk sesleri hiç eksik olmadı ki." Ofladım.

"Allah evlatlarına uzun ömür versin. Onları da en az senin kadar seviyorum lakin benim arzum bu cihana ikimizden iz taşıyan bir can getirmek." Gülümseyerek başını salladı.

"Acem seferi ilan edilmiş, yakında gideceğim." Bakışlarımı yere indirdim üzgünce. "Mahnisa?"

"Yine ayrılacağız, öyle mi?"

-Şehzade Ogeday

"Beni saltanat naibi yapar mı bu kez, ne dersin lala?" diye sordum lalama.

"Bu dediğiniz biraz zor şehzadem, doğruya doğru hünkarımızın yokluğunda bu yüce devleti idare edebilecek kabiliyete sahipsiniz ve fakat Şehzade Selim'in naiplik hususunda bir adım ileride olduğunu kabul etmek lazım." Başımı salladım.

İktidar Oyunları | ognis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin