bölüm 2) yerimi bilmem, bilmem ne taraftayım

282 63 11
                                    

"neyimeydi benim, olmayanın ardından böyle gürültülü yaşamak."


Kendimi kandırmakta üzerime yoktu benim. Ben bu yaşadığım vasatın altı olan hayatı kendime yaşanabilir kılmak için kendime yalan söyler, söylediğim yalanlara da bir güzel inanırdım. Yalanlar görmezden gelemeyeceğim kadar üzerime gelirse, ancak o zaman gözlerimi gerçekliğe açardım. Çünkü böylesi daha kolaydı, boğazıma kadar boka batmış olduğumu görmezden gelirsem sanki orada yokmuş gibi olurdu, öyle değil mi?

Kendimi ruh eşimin bir gün beni seveceği konusunda da kandırmıştım, çünkü benim hayatımda pek fazla tutunacak dal yoktu. Daha şevkli yaşıyordum hayatı böyle, sanki Changbin ve ikizim Yeji'den başka birisi beni sevecek ve saygı duyacakmış gibi hissettiriyordu çünkü. (İkizim çoğu zaman benden nefret ediyordu, beni 7 gün 24 saat seven tek insan Changbin'di. Beni sevenler listesinde isim fazlalığı olunca kendimi iyi hissediyordum sadece.)

En kötüsü kendimi kandırmak değildi. En kötüsü, ben kendimi bu derece kandırıyorken Taehyun bana bir kez bile gülümsememesiydi, bir kez bile gülüşüyle kendimi teselli edememiştim. Bir yalana inanmak o kadar zor geliyordu ki ara sıra. Bazen onu beni izlerken yakalardım, o soğuk ve mesafeli gözleri sık sık olmasa da arada beni bulurdu. Belki bir kez gülümsese bir hafta mutlu gezecektim, bir kez bana bütün samimiyetiyle selam verse o gün yatağımda gülümseyerek gözlerimi kapatacaktım. Ama yok, umut etmek bile haramdı, umut etmek bile fazlaydı bana.

Beni yanlış anlamayın, Taehyun görüp görebileceğiniz en kibar alfalardan birisiydi aslında. Çok gergin olmadığı sürece şiddeti tercih etmez, teşekkür etmesini bilir ve sırf alfa diye insanların işlerine karışmazdı. Yakın olduğu kişiler yanındayken neşeli ve candandı; ama yakın olmadığı kişiler yanındayken bir buzdolabından farksızdı. Kibarca gülümserdi, gözlerindeki soğukluğu bir kilometre öteden hissederdiniz. Okulun ulaşılmaz prensiydi, omegalar utanmazca hep onun peşinden koşardı. Ben kıskançlık krizleri geçirsem de Taehyun şimdiye kadar tek bir omegayla bile ilgilenmemişti, ama en azından onlara gülümsüyor ve kibarca reddediyordu. Kıskanma nedenim buydu işte – ben ondan çok kibarlık görmezdim. Hep başından savmaya çalışıyordu beni.

Ona verdiğim bandanayı bileğindeki ruh eşi izinin olduğu yerden hiç çıkartmazdı. Kendim örmüştüm ona, siyah okul formamıza uygun rengi olan bordo bir tane ve onun en sevdiği renk olan mor bir tane bandana. Artık beni kabullenmeyeceğini anladığımda o bandanaları örmeye başlamıştım, her bir ilmeğimde gözlerimden sicim sicim yaşlar akmıştı. O zamanlar bunu kabullenmek çok ağırdı, Taehyun'un neden beni reddettiğini istemeyerek de olsa anlamak. İki gün içerisinde bitirmiştim örmeyi, boş zamanlarımda hiç durmaksızın örmüştüm. Okulun erkekler tuvaletinde onu kıstırıp yine gözlerimden akan yaşlarla vermiştim bandanaları, gözleri yine bomboş ve mesafeli bakıyordu ama onları almıştı. Takmasını bile beklemiyordum, çünkü onlar sadece benim artık durumu kabullendiğimin bir simgesiydi sadece. Takmıştı ama, o günden beri her gün ona ördüğüm o iki bandanayı değiştirerek takmıştı.

Taehyun'un beni ciddiye aldığının tek simgesiydi o bandanalar. Ama ben onlardan nefret etmiştim.



Spor salonundaydık, yanımda sadece Soobin vardı. Changbin bugün hiç sigara içmediğini söyleyerek dışarı çıkmıştı, onun ilgisini çeken bir şey olmadığı için maç bitmeye yakın anca gelirdi muhtemelen. Soobin ise görüp görülebilecek en heyecanlı halindeydi şu anda, sandalyesinde kıpraşıp duruyordu. Öyle heyecanlıydı ki, Taehyun'un bileğindeki bandanaya daldığım anda beni sarsıp kendime getirmişti. "Yavaş ol şekerim, Yeonjun'unu bir yere kaçırmıyorlar ya. Her gün görüyorsun bir de, şu hale bak. 14 yaşında mıyız ya biz?" dedim. Soobin yırtıcı bakışlarını bana çevirdi, yüzü pek gülmüyordu artık. "Ruh eşinden red yedin diye mutlu herkese sataşacak mısın sen böyle?" dedi. Söylemeyi unutmuşum, Soobin benden neredeyse nefret ediyordu. Neredeyse. Tanrıya şükür Changbin beni çok severdi de tam olarak nefret etmeye yüzü olmazdı. "Acıttı bu." dedim gülerek. Ruh eşim bana bunu her seferinde söylemişti zaten, Soobin söylese ne olurdu yani?

worse than nicotine (taegyu)Where stories live. Discover now